Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '13

 
Kategori
Güncel
 

Siyaset yine karıştı

Siyaset yine karıştı
 

Ulus'taki II. TBMM binasının 18 Ekim 1924 günü açılışı


Yazımın başlığından dolayı, ne zaman karmakarışık değildi ki diye bana çıkıştığınızı duyar gibi oluyorum.

Çoğu konuda olduğu gibi siyasette de çoğu zaman orta yol tutulmaz. Yine de siyaset bilmecesi 'yalan rüzgarları' türünden bir işleyiş biçimi olmamalı. Yoksa 'asmayalım da besleyelim mi', 'babalar gibi satarım', 'otur oturduğun yerde', 'müfterisin', 'yalancısın', 'ispatla', 'hainsin', 'bölücüsün', 'şehitlerin kanı yerde kalmayacak', 'gizli ajandası var', 'İngiltere verdiği sözü tutsun',  'ilk olarak biz yaptık', 'emeklinin de esnafın da engellinin de yüzü güldü', 'artık bıçak kemiğe dayanmıştır', 'şehitler üzerinden siyaset yapılmaz', 'teröristim ben', 'yakasına yapışırım', 'siz kim oluyorsunuz', 'biz eskiden beri buradayız', 'referamduma gideriz', 'ağzına biber sürerim' gibi karşılıklı atışmalar birbirini kovalar.

'Söz ağızdan bir kere çıkar' demiş atalarımız; ondan sonra tut tutabilirsen. Bence bu tür coşkunluklar ve haddini aşan kimi sözler, siyasette özlemi çekilen uzlaşma çabalarının boşa kürek çekmek olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.

Eğer TBMM'de sinirler gerilir ise toplum kesimlerinde de bazı kıpırdanmalar baş gösterir. Son yıllarda bu türden nice olaylar yaşandığını özellikle terör saldırıları ile onun güdümündeki siyasetin değişik biçimlerdeki çıkışlarını nasıl unutabiliriz? Son günlerde yaşanılan gerginlikleri de iyi irdelemek gerek.

Bu konuda bugün denk gelmiş olduğu için size 'fırından yeni çıkmış' dört örnek sunmak istiyorum.

CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu'nun TBMM'deki konuşmasından seçmiş olduğum aşağıdaki dört  örnek sanırım, ülkemizdeki siyasetin nasıl bir böbürlenme alanı olduğunu da bize gösterimektedir.

Varan bir:

'Bir ülkeyi vatan yapan onun için ödenen bedeldir. Tarihimizde gazilik ve şehitlik şandır, şereftir. Ama hiçbir zaman gazilik ve şehitlik asla sektör olmadı. Bunu Recep Tayyip Erdoğan söylüyor.

Geçtiğimiz günlerde gazi ve şehit ailelerine müjde verdi. Toplu taşıma araçlarına ücretsiz binme hakkı. Başbakanlık koltuğunda oturan bir kişinin halkına yalan söylememesi lazım. Ne diyeyim 'Erdoğan, diline acı biber süreceğim' mi diyeyim? Gazi ve şehit yakınlarına toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanma hakkı 1983'te verildi.'

Varan iki:

'Ayrıca, şehit ailelerinin trenden ücretsiz yararlanmalarına 1932'de karar verilmiş. Başbakan'ın yeni veriyoruz dediği 1932'de verilmiş. Hadi Atatürk'ten korkmuyorsun, Allah'tan da mı korkmuyorsun.'

Varan üç:

'Engelli öğretmen olmaz deyip düzenlemeyi kaldıran AKP, bugün engellilere öğretmen olma hakkı tanıyor.'

Varan dört:

'Bedelli askerlik bizim projemizdi. Parasız olanlara da aynı olanağın sağlanmasını istemiştik. Bedelli askerlik paralarını gazi ve şehit ailelerine vereceklerdi. Aldınız mı? Hayır. CHP olarak, gazilerimize ve şehit yakınlarına sahip çıkmak insanlık görevimizdir.'

Kim bilir 'ilk olarak' uygulandığını bildiğimiz daha nice örnek alan vardır. Gerçi bu toplumun hayrına olduğu kadar felaketine de yol açan ve açabilecek olan daha nice yasa, yönetmelik ve teamüle dönüşmüş kimi kararlar vardır. Bu bağlamda son moda uygulamalar ile Torba Yasa ile Kanun Hükmünde Kararname ile özellikle siyasi iktidarlar ile Sermaye Kesimi için kim bilir daha nice 'ilk uygulama' biçimleri vardır.

Gördüğüm kadarı ile bu konuda muhalefet tutarlı ve düzenli çalışma yapmamaktadır. İktidar ise kamuoyunu aydınlatmak bakımından sorunun çözümü için geçmişteki uygulamaların içeriğine hiç değinmeden kuru bir övgü ile karşımıza çıkmaktadır. Yoksa alınması gereken kararlar eğer 'hakkaniyet', liyakat', 'eşitlik' ve 'adalet' için birer gösterge ise alkışlamak herkesin görevidir. Yeter ki iktidar da muhalefet de 'oy avcılığı uğruna' geçmişe ne sünger çekmeli ne sövmeli ne de alınan kararlardan dolayı böbürlenmemelidir. Çünkü bu toplumun ödediği vergilerin harcandığı yerlerin gösterilmesi konusunda sorumlular çok zorlanabilirler.

Unutmayalım ki Hazine'ye gelen her kuruşun içerisinde alın teri göz nuru ile birlikte, bu toplumda hakları yenilen Asgari Ücretli, Emekli, Yoksul, İşsiz, Engelli, Topraksız, Öğrenci, Asker, Köylü, Ev hanımı, Şehit yakınları, Gaziler, Dullar ve yetimler ile açlık sınırında yaşayan en az elli milyon yurttaşımızın hakkı vardır.

Bugün ortaya çıkan bu tespitler siyasetteki çatışmanın nasıl bir sarmal olduğunu bir kez daha kamuoyuna duyurmuş olmuyor mu?

Bütün bilimleri göz önünde tutarak toplumu yönetme sanatı demek olan siyaset ne yazık ki bizde bir dayatma, böbürlenme, kin bileme ve toplum kesimlerini ayrıştırma sanatı olarak uygulanıyor. Bu uğurda ne ciddiyet ne hakkaniyet ne tutarlı tanımlar ne de AKP İktidarının ortaya attığı 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' kapsamında çok yönlü çaba harcanıyor. Bir türlü bütün toplum kesimlerini kucaklayıcı bir siyaset güdülemiyor. Gerginlikler arttıkça artmıyor mu bu yüzden?

Başta feodalite olmak üzere binlerce yıllık nice sorunlar yeni tasarılar eşliğinde işlenerek toplumu ayrıştırıcı birer silah olarak çıkıyor karşımıza. 'Uluslararası' nitelikte olduğu Başbakan Erdoğan'ca sık sık dile getirilen son yıllardaki Açılım siyaseti bağlamında nelerin yaşamış olduğunu sayıp dökmeye kalkışsam sorunun vehameti ancak anlaşılabilir. Ne de olsa 'balık hafızalı' olup çıktık, yoğun propagandaların etkisi ile.

Siyasetin bugünü ve geleceği nasıl etkilemekte olduğunu anlamak için son elli yıl kadar Osmanlı çağlarındaki açmazlara da bakmamız gerekmektedir. Bana göre o yıllardaki Saltanat-Hilafet ağırlıklı mutlakiyet ile Batı'ya öykünmeci Meşrutiyet oyunlarının içerisindeki 'tedirginlik', 'borçlanma', 'taviz verme', 'ben yaptım oldu' ve değişik içerikli 'ürkeklikler', 'baskılar', 'kıyımlar' ve 'parçalanma kaygısı' biçiminde bugün bile yaşanmaktadır.

Kimilerince tekerrüründen haz duyulan 'tarih' peşimizi hiç bırakmıyor, değil mi? Sanırım içinde yaşadıkları yıllardaki tanıklıkları bakımından Ahmet Cevdet Paşa ile Kâzım Karabekir Paşa'ya kadar uzanmak gerekecek, yakında.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..