Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '12

 
Kategori
Güncel
 

Sizce yaşadıklarımız cemaat/iktidar çatışması mı?

Sizce yaşadıklarımız cemaat/iktidar çatışması mı?
 

Bomba tezgahı


Gene tehlikeli sulara doğru yol alıyoruz.

Sessiz ve derinden bir tezgah yavaştan işliyor.

Kim kurdu, kim yönetiyor belli değil.

Bir kısmımız şoktayken bir kısmımımız keyifle ellerini oğuşturuyor... ama

Eğer gemi su almaya başlarsa, bundan sadece yandaşlar değil karşıtlar da zarar görecek.

Bazılarımız için önemi olmasa da öncelikle bunun bilinmesini istiyorum.

İktidar, bu karmaşık problemin kaynağını bulup durumu kontrol altına alabilecek mi bilmiyorum. Ayrıca bunun bir iktidar/cemaat çatışması olduğuna da hiç mi, hiç ihtimal vermiyorum. Zira ne Başbakan'ın ne de Fethullah Gülen'in, hele böyle bir zamanda, gerilime sebebiyet verecek bir girişimde bulunabileceklerine inanasım gelmiyor. Muhalifini bırakıp yandaşıyla zıtlaşmayı ancak aklından zoru olanlar yapar diye düşünüyorum.

İnsanların bazı konularda farklı düşünmeleri olağandır. Amaç ortaklığı olan kişilerin bile zaman zaman, aynı hususlarda başka başka kanaatler serdetmeleri normal sayılır. Aralarında düşünce paralelliği olanların belli hususlardaki fikir uyuşmazlıkları, onların yol ayrımına geldikleri anlamında yorumlanamaz.

22 Mayıs 2010 da Akdeniz'de, İsrail askerlerinin saldırarak 9 aktivisti şehit ettiği Mavi Marmara Gemisi'nin Gazze'ye gitmesinde, 6259 sayılı sporda şike cezasını indiren yasanın çıkmasında cemaatle hükümet arasında tam bir müştereklik olmadığını biliyoruz. İktidarın bu tasarruflarınının cemaat tarafından benimsememesini, aralarında bir çatışma bulunduğu şeklinde değerlendirsek bile bu, isabetli bir yorum olmaz. Aynı zamanda, iktidarın herhangi bir icraatının cemaat ya da STK'lar tarafından kabulu veya reddi onun doğru veya yanlış olduğu anlamına da gelmez. Çünkü bazı konularda herkesin doğrusu farklıdır. Açıkçası fikir ayrılıkları normaldir.

İnsanlar olaylara, duruma göre gerçekçi yahut  hissi yaklaşabilir. Yani bir kısım tali ayrışmalardan yola çıkılarak mevcut durumu, cemaat iktidar kavgası şeklinde nitelemek isabetli değildir. 

Bir an böyle olduğunu düşünsek bile, bu çatışmada kazanan, taraflarlardan biri değil, müşterek hasım olacaktır. Bin bir badire atlatarak bugünlere gelmiş bir iktidarın ve aynı durumdaki bir cemaatin ortak sorunlarını, anlaşmak yerine çatışma yöntemiyle çözmeye soyunması cehalettir. Diyelim cemaat iktidar kavgası gerçektir... ve Fethullah Gülen, hükümeti bir şekilde yıpratıp düşürmüştür. İktidarı kime verecektir? Sonradan gelecekler onu bulunduğu yerde bırakacak mıdır?

Başlangıçtan bu yana, iktidar bünyesinde delik açmaya çalışanların varlığından şüphe yoktur. Ancak, iç muhaliflere destek veren bu son oyun kurucuların kimler olduğu (bana) meçhuldür. Tv. programlarında, Hakan Fidan üzerinden Başbakan'a uzanmak isteyen ellerden sözedilmektedir. Yani Müsteşarın savcılığa çağrılmasının ardından sıranın Başbakan'a geleceği dile getirilmektedir. Anlaşılıyor ki, Erdoğan'ın MİT yasası konusunda acele etmesi boşuna değildir. Evet, suç işleyen herkes yargı önünde hesap vermelidir ama kanaatimce bu hesap, o hesap değildir. Bambaşka bir hesaptır.  

Şırnak Uludere'de 34 vatandaşımızın yanlış ve meçhul bir istihbarat sonucu bombalananarak öldürülmesinin vahim sonuçları olmuştur. En başta, PKK'ya karşı yürütülen başarılı harekat zaafa uğramıştır. KCK'yı, (1) şehirlerde gerçekleştirdiği ölümcül eylemlere rağmen masum bir "sivil toplum kuruluşu" olarak görenlerin sayısı artmıştır. İktidarı destekleyen bir kesim aniden frene basmış, bazıları yüzseksen derece dönüş yaparak hasım haline gelmiştir. İçlerinden Başbakan'ı, "halkını bombalayan kişi" ilan edenler bile çıkmıştır. Demek istediğim Uludere olayı bir ihmal veya hata değil, bir ucu MİT meselesine uzanan bilinçli bir tezgahtır.

Durup dururken, Stratfor isimli Amerikan menşeli bir istihbarat kuruluşu medyaya, Başbakan'ın iki yıl ömrünün kaldığına dair bir haber sızdırmıştır. Kim ve ne olduğu tam bilinmeyen kaynak Faruk Demir, "ben böyle bir şey demedim" dese de malumat, amaçlayanların isteğine uygun olarak kamuoyuna ulaşmıştır.

Ahmet şık Silivri Cezaevi'nden tahliye edildiği akşam şunları söylemiştir: "Bu komployu yürüten polis, savcı ve hakimler bu hapishaneye girecek. ... Burada ben ant içiyorum. Onlar buraya girdiğinde bu ülkeye adalet gelecek. Bu işin sorumluları, cemaatçi olup da çete faaliyeti gibi çalışan emniyetin içindeki adamlardır. ... Siyasi sorumluları da AKP hükümetidir."

Nedim Şener, çektiği sıkıntıları, hapishanenin iyi bir yer olmadığını, yaşayıp gördüklerini anlatırken, ilgililerin iyi niyetini dile getirirken, Ahmek Şık, nerdeyse savaş ilan etmiştir. Bu nedenle Şener'le Şık'ı ayırıyorum. Arkasında güç vehmetmeyen bir insan, bu kadar cesur ve pervasız davranamaz diyorum. Onun gibilerin savcı, hakim ya da yönetici olmasından korkulmalıdır. Zira adaletle intikamı birbirine karıştıran, kendinden olmayanı düşman gören kimselerde merhamet yoktur.

Tüm bunları peşpeşe topladığımda ortada bir cemaat/iktidar kavgası göremiyorum. Türkiye için dışarıda yeni hesaplar yapıldığı, bunun da içimizdeki bazı destekçilere malum olduğu hissine kapılıyorum. Öte yandan İsrail'in, İran üzerine yoğunlaştığı için bize yeteri kadar vakit ayıramadığını düşünüyorum. Bence bu bir şanstır. Gerçi arada bir yokluyor ve "kendi güvenlik elemanlarımla ekipmanlarımı kullanmama izin verirseniz Antalya'ya turist getireceğim" diyor ama şimdilik bizimkiler buna izin vermiyor.

Yukarıdan aşağıya kadar tüm yazdıklarımda yanılıyor olabilirim. Ama ben gene de Allah yardımcımız olsun diyorum.

1- Koma Civaken Kurdistan=Kürdistan Halklar Konfederasyonu

Resim: Milliyet.com.tr

 

 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..