Sizin hiç antika blogunuz var mı?

Bırakın, "güvenilir üyeyim" diye hava atmayı, böbürlenmeyi...

Bırakın, Hürriyet'ten yazarlık teklifi geldi de kabul etmedim, hikayelerini...

Bırakın, "Güvenilir yazar nasıl olunur?"un kitabını yazmayı...

Bırakın, vize sorununuz olmadığı için, 3-5 tık kaparım diye, gece yarısı ana sayfaya girip sabah 10'a kadar ana sayfayı haksız olarak işgal etmeyi ve editörün güvenini kötüye kullanmayı...

Bırakın, kategoriden kategoriye atlayıp MB'da slalom yapmayı...

Bütün bunları bir kenara koyun...

Sizin hiç antika blogunuz var mı? Ondan bahsedin...

Aradan 6 ay, bir sene geçtikten sonra değeri anlaşılan, kıymetlenen, pırlanta olan...

Hani diyorsunuz ya; editörler bizi görür görmez pırrrlanta olduğumuzu anladılar!

Sizin pırlanta olmanız hiç önemli değil, pırlanta blogunuz var mı?

Çünkü; birincisi sizin iddianız, ikincisi okuyucunun seçimi...

Bunun da göstergesi antika bloglar...

Sizi bilmiyorum ama benim antika bloglarım var, hem de birden fazla...

Öne çikan ikisini size takdim edeceğim (1);

1- Mehmet Gül ve yitik baharlar hikayesi...

15.3.2008'de Mehmet Gül'ün ölümü üzerine yazmışım. Güncel olduğunda 500 civarında okunmuş ve durmuştu. Aradan bir yıl geçti ve yeniden okunmaya başladı. Şu anda 1200'ü geçti ve istisnasız her gün okunmaya devam ediyor...

2- Ergenekon'u savunmak demek...

28.7.2008'de bir siyasi liderimizin "Ergenekon'un avukatıyım" demesi üzerine yazmışım. Güncel olduğu için çok okunmuş, 1100'e kadar çıkmış ve burada sabitlenmişti. Aradan 6 ay geçtikten sonra bu blog yeniden keşfedilmiş gibi, aniden harekete geçti, tutabilene aşkolsun. Şu anda 4000'i geçti. En çok okunan blogumun okunma sayısı 4103. Eğer performansı böyle devam ederse bir haftaya kalmaz, onu sollayıp geçecek ve en çok okunun blog tahtına oturacak...

Güvenilir yazarım diye böbürlenenlere tekrar soruyorum: Sizin hiç antika blogunuz var mı?

Porno sözcüğü taşıyan, ya da magazin blog istemiyorum! Gerçek hayatı anlatan bloglardan bahsediyorum... Var mı? (2)

Yoksa siz karanlığa kurşun mu sıkıyorsunuz?

Yazdıklarınız bir ayı geçmeden boşlukta mı kalıyor?

Kuru-sıkı atış olduğu anlaşılıyor, değerini kaybediyor ve çıkmadan kalpa mı vuruyor?

Su üstüne mi yazılar yazıyorsunuz?

Yazılarınız geleceğe ışık tutamıyor mu?

Ve bütün bunlardan okuyucunun size güvenmediği anlaşılıyorsa, editörler güvense, ne yazar!!!


(1) Okuyucunun tercihi dikkate alınarak bu iki blog "arşivimden öneriler" listesine eklenmiştir...

(2) Cevabınız "evet"se şapkamı çıkarıyorum...