Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '08

 
Kategori
Güncel
 

Sokaktan bakınca

‘Vali’den kalanlar’

TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın Vali Yavuz Erkmen’e verdiği uğurlama yemeğine damgasını vuran Sayın Vali’nin ‘Allah Devlet kapısına düşürmesin, Allah Devletimize zeval vermesin temennileri arasındaki anlamlı çizgiyi gözetmektir kamu idareciliğinde marifet, Devlet kapısına düşme korkusunu ortadan kaldırmaya çalıştım hep’ sözleri damgasını vurdu.

Tam da Sayın Başbakanın yeni valilere ‘Halkla aranızda mesafe olmasın. Asık suratlı devlet dönemi geride kalmıştır’ sözleri ile örtüşen bu düşünceler, özgürleşen birey beklentilerine ve insanın merkeze alınma çabalarına doğru atılmış önemli adımlardan biridir.

Devletin verdiği kamu hizmetlerinin adil dağılımını ve bu hizmetlerin kullanımında halkın haklı taleplerini aracısız talep edebilme gelişkinliği Hukuk devleti olma çabalarının birincil amacıdır.

Ne zaman halk; devlet kapısını tek başına, hiçbir nüfuz sahibi dayıya ihtiyaç duymadan, torpil yapmak için rüşvet vermek zorunda kamadan, politikacılara yalvarmadan haklarını devletten talep edebilecek ortamı bulursa işte o zaman muasır medeniyetler düzeyini yakalamış bir ülke olduk demektir.

Ancak böyle bir kamu düzeni halka; ‘Allah devlet kapısına düşürmesin’ dedirten asık suratlı kamu yöneticilerinin, halka yabancılaşmasına neden olan sosyal statülere göre işleyen yaşam alışkanlıklarından vazgeçmeleri ile mümkündür.

Devlet törenlerine, Cumhuriyet balolarına ve Devlet resepsiyonlarına ‘sadece şunlar katılabilir’ diyenler varsa; sosyal statüye göre kümelenmeler var demektir. Bu şekilde yapılanan sosyal yaşam, devletin her yapısında muhtelif statülerin kendi içlerine dönük sosyal yaşam alışkanlıkları, diğerlerine yabancılaşmayı doğuracaktır. Bu da giderek görevleri başındayken kendisinden hizmet bekleyen ‘ötekileri’ yabancı görmesine yol açacaktır. İnsanlar farklı sosyal statülerde olabilir, farklı yaşam alışkanlıkları olabilir, farklı görev ve yetkilerle donatılmış olabilir, ama asla bu nicelikler onlara diğerlerini böcek gibi görmelerine gerekçe olamaz.

‘Devlet ve demokrasi’

Devlet vatandaşlar arasında eşitliği sağlamak, devletin hizmetlerinden eşit istifade etmelerini temin etmek, mali üstünlüklere ve yetki üstünlüklerine karşı güçsüzü korumak düşüncesiyle icat edilmiştir. Ancak uygulamada; devlet çarkını işletme yetkisini elinde tutanlar, kendi aralarında dayanışarak, Devlet nimetlerinden payına düşenden fazlasını almak isteyince ve bunu kendisine bahşedilmiş bir hak gibi görünce işler karışıyor.

Ayrıca Devlet hizmetlerini bölüştürme yetkisini paylaşan bürokratlar, zamanla kendilerini Devlet gibi görmeleri, zaman içinde yabancılaşmalarını dışa halka kapanmalarına yol açabiliyor. Giderek bu etkileşme Devleti halka karşı koruma dürtüsüne dönüşerek Devlet içinde hayali devletler üretmektedir. Bu da zamanla Demokrasi dışı iktidar taleplerine dönüşerek hukukun üstünlüğü ve evrensel tabi hukuk sisteminin ruhuna aykırılıklara kadar uzanmaktadır. Evrensel tabi hukuk sistemi gözden kaçınca temel hak ve hürriyetlerin kullanımı güçleşiyor vatandaşa ‘Allah Devlet kapısına düşürmesin’ dedirten bir Devlet anlayışı çıkıyor ortaya.

Bir başka iktidar kavgası daha vardır ki; bu en ürkütücüsüdür. Atanmışlarla seçilmişler arasında sürüp giden yetki ve kudret kavgasıdır. Demokrasi adına, yani halkın kendi kendisini yönetmesi düşüncesiyle iktidar seçimle iş başına gelmelidir. Gelsin gelmesine de; yine halktan birileri olan atanmışlar kendi içlerine dönük devlet ve demokrasi tasavvurları nedeni ile bu kudret kavgası bitip tükenmek bilmez.

 
Toplam blog
: 191
: 540
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

Yerel bir gazetede yazıyorum. Okumayı severim, şiir okumayı severim. Emekli işçi olarak sosyal ak..