Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '08

 
Kategori
Siyaset
 

Sol çıkışını arıyor mu? (1)

Gülümsemiştim kendi kendime, “Sol Çıkışını Arıyor” başlığını okuduğumda. Yine de umudun mum ışığı göz kırpmıştı yüreğime. Ta uzaklardan… Solgun, belli belirsiz… Düşle gerçek arası…

Uzun sürmedi. Kara bulutlara tutsak oldu, solgun mum ışığı. Arada bir, karanlığın ortasında uçuşan ateşböcekleri ilişti ya gözüme; anlık parıltıların izdüşümü olarak kaldı içimde. İyi ki içimde kaldı. Bu umut ışıklarının yeniden parıldama olasılığını yitirmemiş oldum hiç olmazsa.

Devrim Sevimay, söyleşileri yayımlamaya başladı; ben de yanıtlarını yazmaya. Aydın, bilinçli, bilgili, yetkili ve yetkin geçinenlerin kofluğunu gördükçe yerindim ülkem adına. Evrensel düşünceleri; kişisel hırslarıyla ve kinleriyle sınırlayanların siyasetteki etkinliği ne büyük bir şanssızlık… Önce, meclisin içindeki siyasetçileri; sonra dışındakileri düşündüm. “Al birini vur ötekine” dedim çok zaman.

Ülkeyi düşünenler ne denli az; kendini düşünenler ne denli çok… Kara Fatmalara, Gördesli Makbulelere, Rahime Hatunlara, Binbaşı Ayşelere, Karayılanlara ve tüm kurtuluş savaşçılarına yazık mı oldu yoksa? Yoksa “yazıklar olsun bize” mi demek gerekir? Ülkemizi; Şeyh Esatlara, Derviş Mehmetlere, Şeyh Saitlere, Ali Kemallere, Damat Feritlere, Sait Mollalara terk etmemek için el sıkışamıyorsak; yurt sevgisinden söz etme hakkımız var mı?

Büyük umutlarla kurdukları partiler, %1’lik dilimleri aşamazken; sağdan ve soldan yapılan acımasız saldırılara karşın, %20’lik oy oranını yakalayanları başarısızlıkla suçlayanlar, hiç aynaya bakmıyorlar mı?

Olumsuzlukları herkes görebiliyor. Çok da yetenek gerekmiyor olumsuzlukları görmek için çünkü. Çıkış yolunu bulmaktır önemli olan. Biraz uyum, biraz yetenek ve biraz özveri; çıkış kapısını aralamaya yeterlidir bence.

Yurdunu ve halkını sevdiklerini savlayan siyasetçiler; Kurtuluş Savaşı yıllarını anımsasınlar yeter. Kurtuluş yolunda savaştığı için bağlanmak istenen maaşı reddeden ve yoksulluk içinde ölen Kara Fatma’yı… Mezarı dağlarda kalan Gördesli Makbule’yi… Eşini dul, kızını yetim bırakıp ölümün üzerine panter gibi atlayan Karayılan’ı… Kağnılarda doğuran, tipilerde donan, askere yardım için çeyizini satan yoksul Anadolu kadınını… Doğduğu topraklardan yüzlerce kilometre uzaklarda, mezarsız ve kefensiz yatan yüz binlerce insanı anımsasınlar yeter. Gösterecekleri özveriyi karşılaştırsınlar bakalım bunlarla. Karşılaştırsınlar da ne denli güdük kaldıklarını görüp kızarsın yüzleri.

Söyleşiye katılanları tek tek yanıtladım. Konuyla ilgili düşüncelerimi de yazdığım için oldukça uzun bir yazı oldu. Bu yüzden, bölümler hâlinde yayımlayacağım. Düşüncelerimin, solun çıkışı olduğuna inanıyorum. Umarım herkes aklını başına alır da, soldaki dağınıklık, yerini tümleşmeye bırakır.

Bu arada kendimi de tanımlamalıyım. 1980 öncesi sosyalistlerindenim. Ama yaşamımın hiçbir döneminde, bir ideolojiyi, eleştirilmez ve değiştirilmez olarak benimsemedim. Sosyalizmin de toplumsal yaşamda kabul görmeyen, toplum ruhbilimine uymayan yanları var bence. Bunların değiştirilmesi, geliştirilmesi gerekir. Ancak konumuz bu değil. Söylemek istediğim, sosyal demokrat olmadığımdır. Dünya ve ülke koşullarını değerlendirdiğimde; şimdilik, sosyal demokrat partilerin desteklenmesi gerektiğine inanmaktayım. Aynı zamanda sosyalist örgütlenmenin sürdürülmesinin gerektiğine de… Sosyalist bilincin geliştirilmesi, uzak gelecek için bir görevdir. Sosyal demokrat partilerin desteklenmesi ise yakın geleceğin görevlerinden biri…

Not: Bitmedi. Bu yazı dizisi, bölümler hâlinde sürecek.

 
Toplam blog
: 71
: 774
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Emekli Öğretmenim. Anadolu Üniversitesi, AÖF, Eğitim Önlisans Programı mezunuyum. İlgi Alanım: Si..