Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Prof Dr İrfan Serdar Arda

http://blog.milliyet.com.tr/driserdararda

13 Mayıs '15

 
Kategori
Güncel
 

Soma'ya ağıt..

Soma'ya ağıt..
 

(Dr. Taner Özek'in çizgileriyle..)


Bir sesti duydukları

hafiften ıslığa benzer

sessiz gibi

ama sanki hain...

 

Hüseyin'di "toprak seslendi" diye gülen

Ali'ydi "yağdı yağmur çaktı şimşek, şair oldu bizim Hüseyin" diyen

Ahmet durdu

kokladı havayı

dedi ki beyni

"durma, kaç Ali"...

Dursun'du oradaki reis

giderken arkada

dönerken en önde yürüyen

"durun kardaş

ben iyi tanırım

bu ses o ses değil" diye içinden geçiren...

 

dört tane gözdüler

dört tane de geride

gerek var mı isimlerine

ellerinde kömür karası hepsinin

herbirinin gözlerinde karanlığın beyazı

yolundaydılar her zamanki gibi

öğle arası iki lokmanın...

 

o ne rüzgardı öyle Tanrım

sesi katmış önüne

uğultusu sanki yedi başlı canavar...

 

yaladı yüzünü önce en arkadan gelen Hüseyin'in

Ali çevirirken başını geriye

Ahmet'in bir adımı iki oldu

Dursun ise hiç bakmadı geriye

anladı gelen benzemezdi hiçbirşeye

ya koşacaktı ışığa

ya da hoşgeldin diyecekti

ölüme...

 

bunca yıldır altındaydı yerin sekizi de

ikisi yaşamıştı grizuyu hafiften

altısı dinlemişti eskilerden

"bırak kazmayı yere

bakma arkana kaç" diyenlerden

amcası anlatmıştı Ali'nin ki

"önce bir soğuk vurur ensene

alıştırır seni yavaştan

sonra anlarsın o yalazıdır alevin"...

 

ama bu soğuk

başka bir soğuktu

benzemeyen hiçbirşeye...

 

ıslaktı...

 

kapkaraydı...

sanki pençesiydi ejderhanın

kaptı sekizini de

Ali baktı Hüseyin önünde ayakları havada

gözgöze Ahmet'le

ki Ahmet en öne geçmiş durakalmış

Dursun geri dönmüş açmış ellerini

"uşaklar bu ne?"

geride kalan dört ise

artık karanlığın pençesinde!

 

katran karası suydu

akan gelen karşıdan

gözler şaşkın bakarken birbirine

“su ki hayat

peki bu ne?”

 

"Kızım" diye açtı ağzını Hüseyin

su doldururken genzini bildik kömür tadıyla

geçti aklından

"okuldan kim alacak akşam?"

Ali çattı kaşlarını

"ya benimki?

dövüyor annesinin karnını

gelecek ha bugün ha yarın"

Ahmetse dönüyordu olduğu yerde

düşünemedi bile şu an nerede ve bu ne..

Dursun

hani grubun reisi

anladı başlarına geleni

bir eli ardındakine uzandı

diğeri karanlığın yuttuğu ışığa

tutsa ucundan

evdeydi akşama belki bir kaşık çorba tadında...

 

karanlık heryerde

görmeyen gözleri

duymayan kulakları

katran karası ciğerlerinde

bu kadar mı çabuktu

bu kadar mı hızlı

ah kader!

dördü verdi elele

diğer dördü kimbilir nerde

isimsizdiler o anda

hala da öyle......

çekti Dursun reis üçünü de kendine

ellerinden tanıdı her birini tek tek

Hüseyindi baş parmağında nasır olan

Alinin sol el küçük parmağı çocukluktan dönüktü avucuna

Ahmet ise

zaten daha çocuktu ince bir dal gibi...

reis çaresizliğin pençesinde

yapabildiği tek şey

sarılmaktı çok sıkı ki

emanetlerini görürebilsindi öte tarafa

sözü vardı çünkü bu dünyada...

 

sekiz bedendiler...

 

dördünü biliyorduk

kalan dördü de

yoldaş oldu onlara!

...

onlar yaşadı

biz öldük…

 

Prof. Dr. İrfan Serdar ARDA

Çocuk Cerrahisi Uzmanı

 

driserdararda@gmail.com

http://driserdararda.com

https://www.facebook.com/ArdaCocukCerrahisiSayfasi

https://twitter.com/drserdararda

https://tr.linkedin.com/in/isarda      

 

 

 
Toplam blog
: 59
: 16759
Kayıt tarihi
: 02.03.13
 
 

Prof. Dr., Çocuk Cerrahisi Uzmanı...   "Çocuk Cerrahisi", çocuklarda tedavisinde cerrahi yöntem g..