Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Prof Dr İrfan Serdar Arda

http://blog.milliyet.com.tr/driserdararda

02 Temmuz '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bellekten kolay silinen zama

Bellekten kolay silinen zama
 

Yaşamın bir yüzünde canlılık varsa, öteki yüzünde de ölüm var. İkisi birlikte bir bütün. Biri olmadan diğeri olmuyor. Birini anlamak için diğerini yaşamak gerekiyor, ama ölüm olmadan yaşam da gerçek değerini bulamıyor. Bir kayıpla karşılaşmadan, insanoğlu yaşadığının farkına varamıyor. Bu gündelik yaşamın hayhuyu mudur, insanın ölümün soğuk yüzünü kendinden uzakta tutma isteği midir bilmiyorum ama, insan kaybedince sahip olduklarının değer ve anlamını daha iyi kavrıyor. Yaşamı ve yaşamla ilgili kendine gereksiz yere dert ettiklerini de.

 

Ölüyü uğurlamak hüzün verici kuşkusuz. Yaşanmış süre ne olursa olsun, ölüm her zaman erken. Ama kimi ölümlerde, insan daha mutlu bir şekilde uğurluyor bildiği kişiyi, daha kolay teslim ediyor zamanın kucağına. Ölenin yaşadığı yere yakın, kaç kez önünden geçtiği ve belki de bir tanıdık cenazesine katıldığı bir mahalle camisinde, hocanın görevini yaparak diğer işlerine yetişme telaşına sıkıştırdığı namaz ve duasıyla artık hazırdır kişi hep kalacağı yere gitmeye. Mevsim yazsa, sarkan bir söğüt dalının gölgesi düşerken musalla taşına ve üzerinde bir serçe şarkısını söylerken kılındıysa cenaze namazı hatun kişi niyetine, son dünyalık da verilmiş demektir yola çıkmadan önce. Her ne kadar “her ölümlü tadacaktır bunu” diye yazıyorsa da cenaze arabasının kenarında, hızla okuyan göz hemen kaçırır bakışlarını okuduğu belleğine girmeden kovmaya çalışarak. Artık ayaklar ne kadar ters giderse gitsin, gidilecek yer bellidir. Durmayan zaman, her gün kaç kez dünyanın her yerinde biten yaşamları öğütmeye başlamıştır bile kendi geçmişinde.  

 

Ölen insan, ancak onu tanıyan insanlar yaşadıkça bir kişiliğe sahip. Mezarlıklar bunun en güzel göstergesi. Yakın tarihte kaybedilmiş insanların mezarları bakımlı ve belli ki ziyaret ediliyor. Eski tarihli mezarlar ise; kenarları yosun tutmuş taşlar, üzerinde arsızca büyümüş otlar ve kenarı kırık taşlar artık sahipsiz kaldıklarının işareti. Olasıdır ki; çocukları da bu dünyadan gitti. E torun varsa o da bu yaşlı insanları belki hiç görmemiş, mezarlarının bile nerede olduklarını bilmiyordur ya da çoktan terk etmiştir buraları, gelmedikçe anımsayamaz ki kim var burada?. Biraz daha geç tarihliler ise artık kimsesizler sınıfına yazılıyor teker teker. Aslında, ölüleri mezarda saklamak ne kadar doğru ki? Onların saklanması gereken yer kişinin yüreği ve belleği olmalı.

 

“Rahat uyu” ya da “ışıklar içinde uyu” ne demek bilmiyorum ama, mezarlıktan çıkarken açmış gülleri koklayıp içine çekerek yaşamın bir sayfasını daha çevirmiş oluyor insan. Kuşkusuz ki kendi defterinin sayfalarının da giderek tükendiğini hissederek.

 

Prof. Dr. İrfan Serdar ARDA

Çocuk Cerrahisi Uzmanı

 

driserdararda@gmail.com

http://driserdararda.com

https://www.facebook.com/ArdaCocukCerrahisiSayfasi

https://twitter.com/drserdararda

https://tr.linkedin.com/in/isarda      

 

 

 
 
Toplam blog
: 59
: 16759
Kayıt tarihi
: 02.03.13
 
 

Prof. Dr., Çocuk Cerrahisi Uzmanı...   "Çocuk Cerrahisi", çocuklarda tedavisinde cerrahi yöntem g..