Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '10

 
Kategori
Sinema
 

Son Buluşma

Ben bu son buluşmaya geç kalmışım, şimdi utanarak itiraf ediyorum bunu. O zaman bilindiği kadarıyla, kurtuluş savaşının son 3 gazisini anlatan(ki belgeselin yayınından sonra hayatta olan başka bir gazimizin varlığı öğrenilmiştir) “son buluşma” adlı muhteşem belgeselden ancak şimdi haberim oldu. 2008 yılı yapımı kurtuluş savaşının son 3 gazisi Ömer Küyük, Yakup Satar ve Veysel Turan’ın günlük yaşantıları ve geçmişe dair anılarının anlatıldığı bu belgesel, gösterime girdiğinde yeterli ilgiyi görememiş ve kısa bir sürede gösterimden çekilmiş. Ben ise dün gece televizyonda tesadüfen rastladım ve etkisinden kurtulamadığım için belgeselin kısa bir özetini kendi gözlerimden aktarmak istedim buraya. Bu vatanı kendi vatanı addeden, burda yaşamaktan gurur duyan herkesin kesinlikle izlemesi gereken bir baş yapıt “son buluşma”.

Öykümüz; biri Çorum’da, biri Eskişehir’de ve biri de Konya'da atan üç yaşlı ama gururlu kalbin öyküsü. Kurtuluş savaşından geriye kalan son 3 altın yüreğin öyküsü. Çorumlu dedem aralarında en dinç, en hareketli ve konuşkan olanı(ve kaderin cilvesine bakın ki, en erken ölecek olanı), "vayy arkadaş vayy" diyor sözünün arasında sürekli, arada bir savaş anılarını anlatırken, "ah gençlik" diyor sofrada yemek yerken ve yine aynı yer sofrasında domates, peynire bakıp, "bolluk var şimdi, eskiden kıtlık vardı böyle miydi" diyor(içimiz cız ediyor), "gavur haymanaya kadar gelmişti" diyor üzüntüyle ve sonra hemen akabinde, yüzünde neşeyle "hepsini denize döktük, bir tanesi bile kalmadı" diye de ekliyor. Çorumlu dedem, hükümetten bir okul ve hastane istemiş köyü için. Etrafındakiler bastırıyor, bırak onları da kendin için de bişey istesene, sana bir ev yaptırmalarını söyle diyorlar. “Ne yapayım kızım” diyor, “söyledim ama utanıyorum bir daha söylemeye” diyor, utanıyor kurtuluş savaşı gazisi dedem, kendisi için "hükümetten" ev yapılmasını istemeye.. Utanıyorum.

Sonra çorumlu dedemi alıp diğer dedelerle buluşmaya götürüyorlar. Gider misin diye soruyorlar önce? “Siz götürürseniz neden gitmeyeyim” diye cevap veriyor. "Siz götürürseniz neden gitmeyeyim?" Ama önce Atatürk’ün kabrine gidiyorlar, dedem heyecanlı, “Mustafa Kemal Paşanın kabrine gidiyorum, Atatürküme dua okuyacağım” diyor. Dedem Mustafa Kemal Paşasını ziyaret ediyor, o sırada içinden kimbilir neler geçiyor. Şimdi onu televizyondan izleyenlerin anlayamayacağı; kıtlık,zorluk ve yokluk zamanlarında bir vatanı kurtarmak için baş başa vermiş, canlarını ortaya atmış o kahraman insanlara ait asilane duyguları hissediyordur mutlaka..

Çorumlu dedem gururlu bir şekilde ayrılıyor anıtkabirden ve diğer iki kahramanın yolunu tutuyor. Önce konyalı dedemin yanına gidiyor. Kucaklaşıyorlar, sohbet etmeye başlıyorlar, nerede savaştıklarını soruyorlar birbirlerine, sonra birden çorumlu dedem cebinden tarağını çıkarıyor ve konyalı dedemin sakallarını taramaya başlıyor(Bir kere daha gönül tellerimiz titriyor). Sanki birbirlerini yıllardır görmemiş iki kardeş, yıllar sonra buluşuyor ve özlem gideriyor. Sanki mi? Ne sankisi, aynen öyle. O ikisinin paylaştığı tarih, o ikisinin paylaştığı kader ikisini de kardeşten öte yapıyor şüphesiz. Sonra çorumlu dedem kalkmaya niyetleniyor, konyalı dedeme hakkını helal et diyor, helalleşiyorlar, konyalı dedem giderken çorumlu dedemin ellerini öpmeyi de ihmal etmiyor(içimiz bir daha cız ediyor). Ve arkasında hüzünlü bir bakış bırakarak çıkıyor odadan çorumlu dedem.

Sıra eskişehirli dedemi ziyaret etmekte. Çorumlu dedem, bir asırlık delikanlı, giriyor yine içeri neşesiyle. Eskişehirli dedemin kulakları biraz az duyuyor ama güç de olsa anlaşıyorlar etrafındakilerinin yardımıyla. Yaşlarını soruyorlar, nerede savaştıklarını ve Atatürk’ü görüp görmediklerini birbirlerine. Belki zor anlaşıyorlar ama yan yana oturup çay ve yiyecek ikramı geldiğinde, eskişehirli dedem henüz kendi yemeden yanındakine uzatıyor tabağındakileri, halbuki çorumlu dedemin de tabağı dolu ama yine de ısrar ediyor. Bir bisküvi alıyor çorumlu dedem, çayına bandırıp yemeye başlıyor. Bundan 90 sene önce belki birisi garp, diğeri şark cephesinde bölünmeye, parçalanmaya çalışılan vatanı kurtarmak için canlarını ortaya koyan bu iki kahraman yürek, şimdi aynı koltukta yan yana atıyor kurtardıkları vatanın bir şehrinde, bağımsız ve hür bir şekilde. Sonunda yine vakit geliyor, çorumlu dedem kalkıp, helalleşiyor eskişehirli dedemle ve çıkyıor odadan gene arkasında hüzünlü bir bakış bırakarak.

Belgesel çorumlu dedemin kameramana söylediği; "iyi çek filmimi iyi, bir daha bulamazsın" sözleriyle sona eriyor ve arkasında milyonlarca hüzünlü bakış bırakıyor, kendisini, iki arkadaşını ve onların nezdinde bu ülkenin bağımsızlığı için canlarını ortaya koymuş binlerce kahramanı yüreklerimizin orta yerine yerleştirerek.

Şimdi bu üç dedemde hayatta değil, son üç kahraman da aramızdan göçtü gitti. Ruhları şad olsun, nur içinde yatsınlar. Tek dileğim onların yaktığı ateşin sönmemesi, bize bıraktıkları bağımsızlık ruhunun ortadan kalkmamasıdır. Bir de, sözlerle anlatılmayacak bu güzel belgeselin bu ülkede yaşayan herkes tarafından en az bir kere görülmesidir. Sadece izleyin ve o yaşlı kahramanların yüzüne bakın, orada sizin “kurtuluş” hikayeniz yatıyor çünkü.

 
Toplam blog
: 32
: 1264
Kayıt tarihi
: 31.07.06
 
 

1979 yılında doğmuşum, kuzey yarım kürede Doğu Karadeniz denilen bölgede merhaba demişim dünyaya...