Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '08

 
Kategori
Eğitim
 

Sorumluluk alalım lütfen....

Sorumluluk alalım lütfen....
 

Türkiye' de malum eğitim sistemimiz. Ancak ne kadar sisteme yüklesekte suçu sanıyorum az biraz bizler de suçluyuz...

Açıkçası eğitimin aile ocağında başladığına inanan bir insanım ben. Alışkanlıklar orada şekilleniyor çünkü. Okuma alışkanlığı, araştırma ve öğrenme alışkanlıkları.

Annem yıllarca Türk Eğitim sistemine hizmet verdi ve dolayısıyla eğitim camiasında büyüdüm bu nedenle sistemin yanlışlıkları, öğretmenlerin çaresiz kaldıkları noktalar ve her geçen gün öğrencilerin daha hazırcı ve kaygısız olmaları benim için hiç de yabancı olduğum konular değiller.

Eğitim sistemi sorunları değiştiremediklerimiz ancak maalesef bir de değiştirebilecekken üzerinde durmayıp aynı hazırcılık ve kadercilik anlayışı ile boşverdiklerimiz var.

Dedim ya bazı şeyler aile ocağında başlıyor çocuğun alışkanlıkları, mantığı, öğrenme şekli kısacası kişiliği. Günlük yaşantımız içerisinde bu gün maalesef çok azımızın okuma alışkanlığı var ve çocuk ancak aile içerisinde sürekliliği olan tavır ve davranışları benimsediğinden dolayı yeni kuşaklarda da okuma alışkanlığı gitgide azalıyor. Bir diğer olumsuzluk ise ezberciliğe aile içerisinde verdiğimiz teşfik...

Geçen eğitim döneminde işyerinde çalışan uçak altı işçilerimizden birisi elime bir kağıt tutuşturdu. Efendim çocuğun dönem ödevi olan ingilizce bir parçaymış çocuğun okuyup altındaki sorulara cevap vermesi gerekiyormuş. Bunu bana getiren veli. Kağıdı elime aldım parçayı şöyle bir okudum sonra babaya döndüm ve dedim ki ; Birincisi çocuğun bu parçanın tamamını okuması lazım ve ikincisi Antalya' da yaşıyoruz senin çocuk bu dili öğrenmek istemez ise ne yapacak Antalya' da?

Şimdi sorun bir; çocuğu bu şekilde hazırcılığa iten veliler üç gün sonra dersane ve kurs peşinde koşturacak tamam eğitimimiz çok da matah değil ama en azından eldekini de değerlendirmek lazım gelir diye düşünüyorum.

Sorun iki ; çocuğu bu şekilde hazırcılığa itmemiz bırakın yabancı dili hangi konuda kendine yeterli olmasını sağlayacak? Hangi yaşama hazırlayacağız onu?

Aslında konu ile ilgili sayfalarca yazabilirim ama sadece ufak iki anı ile yazımı sonlardırmak istiyorum. Bu son derece düşündürücü ve gerçekten trajikomik anıları dikkatle okumanızı gerçekten arzu ederim ;

Zamanın birinde ingilizce kursuna gidiyorum kurstakilerin bir çoğu üniversite mezunu, Anadolu lisesi ya da kolej çıkışlı. Bir arkadaşımız var sınıfta yaşı henüz genç olmasına rağmen Kıbrıs' ta İngilizce eğitim veren özel bir yüksek öğretim kurumunda Kamu Yönetimi okuyor. O ara öğretmenimiz bize İngilizce kitaplar veriyor evde okuyup İngilizce olarak anlatmamız için. Neyse bu vatandaşa Dickens 'ın bir kitabı veriliyor. Aradan iki hafta geçiyor her birimiz başlıyoruz okuduğumuz kitap ve yazarı ile ilgili konuşmaya. Derken sıra bu çocuğa geliyor. Bize anlatmaya çalıştığı bilgiler karışık; romanın önsözü, tanıtım yazısı, konusu ve yazar ile ilgili bilgi karışıyor birbirine belli ki okunmamış kitap. Hadi buraya kadar anlaşılabilir; derken yazar ile ilgili konuşmaya başlıyor. Öğretmenim, ben ve bir iki arkadaş gözgöze geliyoruz tam bu nokta da !!!

Dickens yaşıyor mu? Öğretmenim dayanamıyor bu soruyu ingilizce yöneltiyor sevgili Kamu Yönetimi öğrencimize. Dayanamıyorum “ Bir daha bak istersen ama tahminimce bir üç yüz sene olmuştur öleli” diyorum. Çocukcağız bozulup kızarıyor. Tenefüste yanına gidip aman güzelim oku ! diyorum, oku ! Kamuyu yöneteceksin ! eline ne geçerse oku.

Bir kitap mağazasındayım iki liseli kız kitap almaya gelmişler. İkisi de süslü püslü halleri vakitleri yerinde besbelli. Kulak misafiri oluyorum mağaza görevlisi ile konuşmalarına. Kızlardan biri mağaza görevlisine soruyor;

“Turgut Özal' ın Şu Çılgın Türkler diye romanı varmış öğretmen onu almamızı istedi”. Mağaza görevlisi cevap veriyor ; “ Turgut Özakman, evet var !”

Sorun bir dünya edebiyatının en önemli ismi olan Charles Dickens' ı bilmeyen bir Kamu Yöneticisi (!) hangi kamuyu ve nasıl yönetecek ???

Sorun iki ; Türkiye'nin bundan çok kısa süre önceki bir süreçte Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık yapmış bir politikacısını bilmeyen (bırakınız yazar ismini) bir gence bunlarda mı okulda öğretilmek zorunda? Yani bizlerin; aileler, ablalar, anne ve babalar olarak hiç mi sorumluluğumuz yok !!!

sevgilerimle

 
Toplam blog
: 200
: 959
Kayıt tarihi
: 21.04.08
 
 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü mezunuyum . Maalesef bir tak..