Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Soykırım değil, çünkü…

Soykırım değil, çünkü…
 

Geçenlerde İstanbul’dan bir arkadaşım bana mail atmış. Mailde, İstanbul’daki ünlü aktivist avukatlardan birinin (ismi lazım değil), Hrant Dink suikastından sonra yazdığı duygulu bir yazısı var. Bu yazıdaki duygulara bütün yüreğimle katılıyorum.

Ancak yazının sonunda sevgili avukatımız, bütün aydınlara ve hukukçulara seslenerek bir imza kampanyası başlatıyor ve diyor ki; “artık yeter, bu OTO-KONTROLDEN vazgeçip, GERÇEKLERİ SÖYLEYİN: SOYKIRIM YAPILMIŞTIR”…Bu mail şimdi herkese yollanıp imza isteniyor.

İşte bazı aydınlarımızın geldiği son nokta burası. Dünyanın en alçak, en iğrenç, en tiksindirici suçunu bir milletin yakasına yapıştırmaktan, üstelik kendisi de bu milletin bir ferdi olduğu halde neredeyse histerik bir haz duyma noktasına gelmişler.

Sevgili dostlar, Soykırım öyle bir suç ki sadece yapanları değil anamızı, babamızı, sizi, beni, ve en önemlisi bizden sonra gelecek çocuklarımızın ve bütün nesillerimizin yakasında taşımak zorunda kalacakları iğrenç bir yaftadır. Bu yaftayla dolaşmak cezası, ölüm cezasından beterdir. Bu iğrenç yafta seni birgün değil her gün öldürür. Bütün dünya insanları bizlerden biriyle karşılaştığında “işte o iğrenç insanlardan biri” diyecek…

Ne dememizi istiyor bu sözde hukukçu-aydınımız: “KABUL EDİYORUM, BEN İĞRENÇ BİR MİLLETİN, ALÇAK BİR BİREYİYİM”…

İşte size cevabım:

1- Gerçeği söyleyelim diyorsunuz… “Gerçek” çoğu zaman nerede bulunur kimse bilemez. Kabul ettiğiniz gibi bu bir tarihi vakadır… Yine bildiğiniz gibi TARİHİ kim yazıyorsa GERÇEK yazana göre değişecektir. Örneğin ormanın tarihini kaplanlardan okursanız öldürülen binlerce hayvan birer kahramanlık destanı olarak sunulur. Eğer tavşanın tarihine bakarsanız orman, soyunu kurutmaya çalışan binlerce iğrenç mahlûk tarafından çevrelenmiştir. M. Kemal başaramasaydı, tarih kitapları onu Osmanlı Padişahına karşı ayaklanmış bir eşkıya olarak tanıtacaktı.

Bu bağlamda 1915’te yaşanan olayı elbette Ermeni, Türk, İngiliz, Rus farklı yazacaktır. Binlerce Türk ve Kürt o dönemdeki ermeni zulmünü gözyaşlarıyla anlatırken, binlerce Ermeni de kendi uğradıkları zulüm için gözyaşı dökmektedir. Peki ya GERÇEK: işte onu asla bilemeyeceğiz. Ama siz maşallah bütün gerçeği bir çırpıda bildiğinizi iddia ediyorsunuz.

2- 1915’te yaşanan olayın bir katliam olduğunu kabul ediyorum. Ama SOYKIRIM bambaşka bir kategoridir ve üstelik hukukçu olduğunuz halde bunun anlamını zerre kadar bilmiyorsunuz. Eğer hukuk konuşursak; bu suçun ceza hukukunda suç teşkil etmesi için bazı unsurların yerine gelmesine ihtiyaç olduğunu bilmelisiniz. Bu gazete köşesi bu konuyu alacak kadar geniş değil. Ama şunu ifade etmeme izin verin. Soykırım suçu II. Dünya savaşı sonrasında imzalanan 1948 tarihli bir Sözleşmeyle suç olarak kabul gördü. Ve bu suç, ceza hukuku ilkesi olarak ve Viyana sözleşmesinin de kabul ettiği gibi (md.28) “geriye yürümez”. Bunun ne anlama geldiğini I. sınıf Hukuk öğrencisi bile bilir. Yani sözleşmenin tanıdığı bu suç kategorisi sözleşme öncesi olaylara uygulanmaz.

3. Buna yanında “suçun şahsiliği” prensibine göre, suç işleyen kişiyi değilde örneğin onun babasını cezalandıramazsınız. Bu ilkeden yola çıkarsak; bu suçu bizim de üstlenmemizi istemeniz tutarlı görünmemektedir. Üstelik 1915 olaylarında sorumluluğu görülen İttihatçılar yargılanmışlar ve cezalar almışlardır.

4- Osmanlı, Doğusunda yaşayan ve milliyetçilik akımlarından etkilenerek çeteler kurup isyan eden Ermenilere gerçekten soykırım uygulamak istese onları göç ettirmek yerine oldukları yerde bunu uygulayamaz mıydı? Neden göç etmelerine izin versin ki? Peki, ya Anadolu’nun başka yerlerinde, örneğin İstanbul’da yaşayan Ermenilere dokunulmuş mudur? Hayır!

5- Bu katliamı gerçekleştirenler Osmanlı ordusuna hizmet veren Kürt aşiretlerinden oluşturulmuş Hamidiye Alaylarıdır. Ermeni Komitacılarının zulmünden en çok zarar görenlerin Kürtler olduğunu biliyoruz. Ve maalesef Batıda olanca hızıyla süren savaş nedeniyle ordusunun bir kısmını bile Doğu bölgesi için bölemeyen Osmanlı yönetimi, tehcirin jandarmalığını yapması için Hamidiye Alaylarından yardım istemiştir. Olanaksızlıklar nedeniyle Ermeniler, kanlısına teslim edilmiştir. İsteyerek mi, zorunluluktan mı?

6- Anlamadığım bir şey daha var. Bu ülkede sağ cenah, “ceddimiz Osmanlı”, veya “biz Osmanlının torunlarıyız” gibi cümleler sarf ettiğinde, bazı sözde aydınlarımız buna şiddetle karşı çıkar; Osmanlıyla hiçbir bağımız olmadığından bahisle “Hayır! biz yeni bir cumhuriyetiz, Osmanlıymış, Fatih Sultan Mehmet’miş Yavuz’muş, bizim ceddimi falan değil, bırakın bu şovenist söylemleri” diye haykırırlardı. Şimdi aynı sözde aydınlar Osmanlının yaptığı bir uygulamayı bizlere mal etme de yarışıyorlar. Banane kardeşim Osmanlıdan, diyemiyorlar. Osmanlının yaptığı bütün hataları biz üzerimize almaya kalkışırsak, ohooo, yandık ki ne yandık.

Üstelik Osmanlı tarihine bakarsanız, en büyük zulmü kendi halkına yaptığına tanık olursunuz. Gerçekten de gayrimüslimlere gösterdiği hoşgörüyü Osmanlı, kendi halkına göstermemiştir. Bu zulme dayanamayan Anadolu köylüsünün Celali isyanlarını başlatması tesadüf değildir

Sırf siz tatmin olacaksınız diye, hukuksal olarak geçersiz Soykırım suçunu, üstelik sadece yapanları değil anamızı, babamızı, sizi, beni, ve en önemlisi bizden sonra gelecek çocuklarımızın ve bütün nesillerimizin yakalarında taşımak zorunda kalacakları, ölüm cezasından beter olan bu iğrenç yaftayı göğsüme asmamı bekliyorsanız yanılıyorsunuz,

benim güzel kardeşim…

 
Toplam blog
: 34
: 4474
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Kendimi bildim bileli hiç saf su içmedim... ÇAY benim abu hayat suyum... İnce belli bardakalar çabuk..