Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '08

 
Kategori
Tarih
 

Sparta'nın külleri kaldı...

Sparta'nın külleri kaldı...
 

"Büyük Sparta Efsanesi"nden geriye külleri kaldı...


ANTİK ÇAĞIN MİLİTER TOPLUM “ÜTOPYASI”

Sparta, tarihsel olarak “militer toplum ütopyasını” ilk uygulayan antik çağın savaşçı kahramanlarının devleti olarak bilinir. Atina demokrasisini şiddetli bir şekilde eleştiren Eflatun, Sparta’daki devlet yapısını ise örnek alınacak bir siyasi yapı olarak görüyordu. Eflatun’a göre devletin esas amacı hürriyeti değil, düzen ve güvenliği hakim kılmaktı. Ruhlarda nasıl ahengi arıyorsak, devlettede düzen ve güvenliği aramalıyız diyordu. Peki Sparta’da Eflatun’u hayran bırakan toplumsal yaşam nasıldı? Bu yazıda Sparta’nın toplumsal tarihinden kesitler anlatmaya çalışacağım.

SPARTA’DA DEVLET ANLAYIŞI

Sparta’da devlet herşeyin üstündeydi, hatta aileninde...Her erkeğin düşüncesinin merkezinde devlet vardı. Devletin bekasının, her Spartalı erkeğin en azından 8 Helotla (toprağa bağlı yerli halk - kolon - serf) dövüşebilecek ve yenebilecek yetenekte olmasına bağlı olduğuna inanıyorlardı. Bu nedenle genç erkeklere erken yaşda disiplin, zor şartlara dayanıklılık ve bir askerin maharetleri öğretiliyordu. Onlar, temel eğitimlerinin şartı olarak kırsal alanlara olası bir Helot ayaklanmasına ve devletlerini ele geçirmelerine engel olmak için öldürmeye gidiyorlardı.

SPARTA’DA ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ

Sparta’ta herşeyden önce bir çocuk doğar doğmaz annesi tarafından güçlü olsun diye şarapla yıkanırdı. Daha sonra babası tarafındanda kendisinin üyesi bulunduğu mahalle meclisine götürülmek zorundaydı. Bu mahalle meclisi çocuğu sağlık açısından dikkatlice muayene ettikten sonra çocuğun sağlam olduğuna, yaşayabileceğine karar verdiği takdirde çocuğu ailesine iade ederdi. Yaşama yeteneğinden yoksun kabul ettiği hastalıklı çocukların ise öldürülmesine karar verirdi. Ölüme mahkum edilen çocuklar Tayget (Taygetos) Dağında “Apothetae” denilen uçurumdan “Kaiada” denien kayalıklara atılmak suretiyle “idam” edilirdi. Sparta’da çocuk devlete aitti. Yedi yaşına kadar çocuğun terbiyesi annesine aitti. Ancak çocuğun bakımıylada genellikle hemşireler ilgilenirdi. Sparta’lı bir çocuğun yaşamında babanın rolü çok az yada hiç yoktu. Bu yaştan sonra devlet çocuğu ailesinden alır, çocuk eğitimine ayrılmış kurumlarda eğitilirdi. Yedi yaşından sonra çocuk her açıdan sıkı kurallara tabi bir asker hayatı yaşar ve “Agoge” denilen sert, katı ve esas olarak 12 yıl süren askeri bir eğitim alırdı. Çocuklar “Ageles” denilen ve herbirinin başında “Paidonomos” denilen tecrübeli bir savaşçının denetiminde ve “Eirene” denilen 13 yaşında cesur ve basiretli genç erkeğin yönetiminde çok sayıdaki askeri müfrezelerden birisine girerlerdi. Burada jimnastik, koşu, atlama, mızrak atma, müzakere, acıya ve zorluğa dayanıklılık, açlık, susuzluk, yorgunluk ve uykusuzluğa dayanma eğitimleri yaparlardı. Ayakkabısız yürürler, Eurotas nehrinde soğuk suyla banyo yaparlar, kış ve yaz devletin yılda bir kere verdiği giysileri giyerlerdi. Eurotas nehrinin kenarındaki sazlıklardan bıçak olmaksızın kestikleri kamışların ve kuru otların üzerinde battaniyeye ihtiyaç duymadan uyurlardı. Ana yiyecekleri “melanas zomos” denilen et suyuyla yapılan çorbaydı. Ancak gençleri, verilen bu yetersiz gıdayı telafi etmeleri için yiyecek çalmaya teşvik ederlerdi. Fakat yakalanırlarsa cezalandırılırlardı. Bol miktarda bal yerlerdi. Özellikle eğitimleri bitmeden bir ay önce yoğun bir şekilde balla beslenirlerdi. (bal ayı)


Gençler bu askeri eğitimlerin yanında okuma , yazma eğitimleri ve anlamsız ve uygun olmayan kelimeler konuşmamaları (Laconizein) hususunda eğitilirlerdi. Aynı zamanda askeri şiirler, savaş marşları, dans öğretilir ve Homeros’un İlyada ve Odysseia destanları ezberletilirdi. Agoge’nin esas amacı gençlere disiplin öğretmekti. Yılda bir kere “Orthia Artemis” sunağının önünde gençlere kırbaçla peynir çalma yarışları yaptırılarak dayanıklılık testleri yapılırdı. Bu testte sızlanmadan, ağlamadan ve ölmeden (bir kaç kişide ölürdü) kalabilen gençler çelenkle taçlandırılırdı.


Sparta’da eğitimin amacı, gençleri mutlak itaate, düzene, ıstıraba, eleme alıştırmaktan ibaretti. Yirmi yaşına kadar Sparta’lı gençler zamanlarını sürekli jimnastik ve askeri talimlerle geçirirlerdi. Bu eğitimin amacı, insanda bulunduğuna inanılan kötü eğilimlerin, zaralı ihtirasların gelişimini engellemek ve Spartalıları askerlik hayatına alıştırmaktı.


20 yaşında Agoge eğitimi sona erince, askerlik hizmetine başlarlardı. Bu askerlik hizmeti Lykurgos kanunlarına göre 15 kişiden oluşan “syssitia” denilen birliklere katılarak zorunlu olarak yaparlardı. 60 yaşına kadar devlete ait barakalarda kalırlar, birlikte “pheiditia” larda yemek yer (genel yemekhane) ve içerlerdi. 20 yaşlarında ise erkek ve kadınların (kızlar 18 yaşında) çoğu evlenirdi.


30 yaşında ise tüm görev ve hakları ile Sparta vatandaşı olurlar ve böylece “Apella” denilen Halk Meclisinde yer alırlardı.

SPARTA’NIN SAVAŞÇI KADINLARI

Çağımızda evin reisi babadır, deriz. Oysa Sparta kent-devletinde evin reisi kadındır. Sparta’da kadınlara okuma ve yazma öğretildiği gibi aynı zamanda kendilerini korumaları, atletik olmaları beklenir ve eğitimlerine erkeklerinki kadar önem verilirdi. Atinalı Menander, bu durumu “Bir kadına okumayı ve yazmayı öğretmek mi? Bunu yapmak ne korkunç bir şey! Daha fazla zehir için habis bir yılanı beslemek gibi bir şey...” diye tasvir ediyordu. Atina kent-devletinde kadınlar örme, dokuma ve ev işleri konusunda eğitilirken, Spartalı kadınların bu işleri Helotlara yada “perioikos”lara (peryökü – siyasi hakları bulunmayan “hür” vatandaşlar) devredilmişti. Spartalı kadınlar güçlüydüler. Bir genç kızın eğitimi bir erkeğinki kadar zalimdi. Bu nedenlede güçlü, kuvvetli ve sağlıklı çocuklar dünyaya getirmeleri ve devlete sadık olmaları beklenirdi. Genç kızlarda eğitim evlilikle sona ererdi.

SPARTA’DA EVLİLİK KURUMU

Sparta’da evlilik çağımızdaki gibi çok önem verilen bir kurum değildi. Evliliğin törensel yönü yoktu denebilir. Evlenecek kadın aşığı tarafından gece zorla kaçırılır, sonra başı traş edilir, kendisine erkek kıyafeti giydirilir ve saman bir yatağın üzerinde yatarlardı. Daha sonraları eşler sadece yeni bir çocuk dünyaya getirmek için biraraya gelirlerdi. Her Spartalı erkek bir kadını zorla kaçırabilirdi. Evlilik rejimi poligami sistemiydi. Erkeğin tek bir eşi yada çok eşi olabildiği gibi kadınında tek bir eşi olabildiği gibi çok eşide (poliandri) olabilirdi. Spartalı kadınların cesaret ve şehvette çok meşhurdular. Kadınlar biraz rahat hareket edebilmek ve isterlersede vücutlarını gösterebilmek için tunik giyerlerdi. Kızlar atletizmde erkekler gibi yarışırlar, hatta bu yarışma ve antremanlarını çıplak yaparlardı. Plutarch yapılan bu çıplak ritüellerin erkekler tarafındanda izlendiğini belirtmektedir. M.Ö. 4. yüzyılın sonu ve 5. yüzyılın başında Sparta’da erkek nüfusunda kadınlara göre “kadınların çok eşli evliliklerinden” dolayı düşme oldu. Sparta’da evli olmayan bir erkek evli bir arkadaşından eşini ona çocuk dünyaya getirmesi için “ödünç” isteyebilirdi.


Sparta’da kadının rolü sadece evlilik ve çocuk dünyaya getirmekle sınırlı değildi. Spartalı kadınların, diğer Yunan kent-devletlerinin kadınlarının sahip olamadığı bir çok hakları vardı. Örneğin kendi mülkleri olduğu gibi bu mülkleri kontrolda ederlerdi. Eşi uzun süreli savaşa giderse ikinci bir eşde alabilirlerdi. Ayrıca savaş zamanlarında eşi dönünceye kadar eşinin mülkünede sahip çıkar, mülkünü istilacılara ve arazisinde çalışan Helotların ayaklanmalarına karşı muhafaza ederdi. Bu nedenle antik çağda Spartalı kadınlar savaşçı olarak tasvir edilmişlerdir. Spartalı kadınların her konuda bilgileri vardı. Bu nedenle Spartalı erkekler, eşlerinin düşüncelerini dinlerlerdi. Plutarch bu konuda “Spartalı erkekler eşlerine daima itaat ederlerdi.” Aristo ise :”Spartalı kadın kocasını yönetirdi.” demektedir. Aristo bu sözleriye konuya daha eleştirel bir yaklaşım sergilereyerek kadınların devlet yönetiminde oy verme hakları bulunmamasına rağmen perde arkasından çok etkili olduklarını belirtmektedir. Miras açısındanda Sparta’da kadına babasından kalan miras erkek kardeşinin yarısı kadardı. Ancak kadının aldığı miras, çeyizle birlikte Sparta topraklarının üçte birinden fazlasının kadınların sahip olmasına yolaçıyordu. Çağımızın kavramlarıyla belirtecek olursak Sparta’da kadın ve erkek eşitti, diyebiliriz.

SPARTA’DA TOPLUMSAL YAŞAMIN DİĞER YÖNLERİ

Sparta’da bireysel özgürlükler, kamu çıkarına feda edilmişti. Devlet teşkilatında vatandaşlık hakkına sahip küçük bir zümrenin yani Spartalıların, toprağa bağlı yerli Helotlar ile siyasi hakları bulunmayan Perioikos’lar üzerinde zulme ve haksızlığa dayanan egemenliğine dayanıyordu. Sparta’da vatandaş serveti artırmayı hedefleyen bir işle meşgul olamazdı. Ziraat, ticaret ve sanatla uğraşmak hoş karşılanmadığı gibi altın, gümüş ithal etmek, şişmanlık, yemek pişirme zanaatıyla uğraşmak, bekarlık da Sparta’da suç sayılır ve cezalandırılırdı. Oysa yakalanmadan Helotların ürünlerini çalmak yani maharetle yapılan hırsızlık suç olmadığı gibi vatandaşlarca çok tasvip edilen bir çeşit kahramalıktı. Spartalı vatandaşlar askeri eğitimlerden kalan zamanlarını genel toplantılara, bayramlara ve genel ziyafetlere giderek geçirirlerdi. Evde yemek yemek yasaktı. Herkes pheiditia’larda yemek zorundaydı. Ancak istisnai hallerde evde yemeğe müsade edilirdi.


Sparta’da idam cezası nadiren uygulanırdı. İdam cezası genellikle boğmak, nadiren taşlamak yada uçuruma atmak suretiyle cezalandırılırdı. Ancak dini mabetlere sığınan suçlulara dokunulmazdı.


Sparta’da israf, lüks ve seyahat etmekte yasaktı. Devlet tarafında bir vazife ile gönderilmiş kimseler dışında hiç bir vatandaş Sparta dışına çıkamazdı. Resmi din merasimlerine katılmak zorunluydu. Özetle Sparta kent-devletinin ahalisi savaş halindeki bir askeri yaşam yaşıyordu.

“BÜYÜK SPARTA EFSANESİ”

Karl Popper’in ironik bir şekilde belirttiği “Büyük Sparta Efsanesi”nin toplumsal tarihi, yukarıda anlattığım gibi Peleponnes'de (Mora Yarımadasında) Lakonia’da böyle yaşandı. Eflatun’un hem monarşi, hem aristokrasi ve hemde tiranlık dediği, Aristo’nun ise karma dediği Sparta kent-devletinin eşitlikçi düzeni, militer toplum “ütopyası” gereğince her Spartalının asker gibi yetiştirilmesi emeğin kafa-kol işbölümünün gelişmesini önleyerek “timokratik komünist” bir topluma dönüştü. Bu toplum yapısının felsefeye, siyasal düşünceyede bir katkısı olmadı. Sparta, şüphesiz “üretimden” uzak duran devletlerin yaşayacağı ilk örnek olmadığı gibi son örnekte olmamıştır. Peleponnes'te sadece Sparta'nın külleri kaldı.


Fehmi DİNÇER
Ankara 2008


Kaynaklar:

Sadri Maksudi Arsal, Umumi Hukuk Tarihi, İstanbul, 1944.

Alaeddin Şenel, Siyasal Düşünceler Tarihi, Bilim ve Sanat Yayıları, Ankara, 1999.

Karl Popper, Açık Toplum ve Düşmanları, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1994.

 
Toplam blog
: 109
: 5832
Kayıt tarihi
: 23.03.07
 
 

1959 yılında Fertek - Niğde'de doğdum. Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültes..