Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Spora siyaset bulaştı diye sevinecek miyiz?

Spora siyaset bulaştı diye sevinecek miyiz?
 

Bir olayı farklı açılardan ele alıp farklı sonuçlara ulaşmak her zaman mümkündür. Burada yapılan, olayın dışındaki insanların kendilerine göre meydana gelen hadiseye bir anlam katmaları, bir yorum getirmeleridir. Bu bağlamda o olayın asıl sebebi dışında ortaya, alâkalı alâkasız pek çok görüş çıkar.

Oysa her olayın doğal olarak mutlak ve tek bir sebebi vardır. Bazen aslını destekleyen yan sebepleri de olabilir. Ama omurgayı teşkil eden böyle asıl bir sebep yoksa, ya da bu görünüşün altında başka başka sebepler yatıyorsa, zaten bir provokasyonla karşı karşıyayız demektir.

Türk Telekom Arena’nın açılışında yaşanan hadiseyle, Taksim’de spor emekçilerinin yaptığı yürüyüşü bu açılardan ele almak ve mantık süzgecinde gözden geçirmek zorundayız.

Ülkemizi dış dünyaya karşı gerçekten başarıyla tanıtan ve temsil eden güzide kulübümüz Galatasaray’ın, yeni stadının açılışı için bir yabancı takımla karşılaşacağı anda taraftarın, -teşekkür ve minnet duygusunu bir tarafa bırakın-, yaşanan bu şölenin heyecanı ve coşkusuyla kendinden geçip futbolun derinliklerinde kaybolması gerekmiyor muydu?

Oysa bir kısım taraftar, bugüne kadar siyasetin bulaşmadığını zannederek teselli bulduğumuz futbola günlük politikayı âlet ederek bir siyasetçiyi, ülkenin başbakanını ıslıklamaya başladılar.

Hani karşınızda size verdiği sözü tutmayan, ya da kulübünüzün aleyhine tavır takınan biri olur da anlarım. Farklı bir takımı tuttuğu herkes tarafından bilindiği halde, Sarı-Kırmızılı camiaya Seyrantepe’de böylesine güzel bir tesis kazandırmış bir başbakana bu çirkin hareket yapıldığı zaman, meselenin tamamen siyasi olduğu açıkça ortaya çıkmış oluyor.

Bugüne kadar ben kendi adıma, her siyasi görüşten, her etnik gruptan, her düşünceden insanın renklerine âşık olduğu takımı için kar kış demeden en zorlu şartlarda takımlarına destek çıkmasını, futbolun inanılmaz bir güzelliği olarak algılar, takdirle anardım.

Hiç tanımadığınız bir insana, takımınız gol attı diye bir anda sarılabilmenin başka türlü bir izahı olamazdı ki..

Fakat anladığım kadarıyla, benimki kendi kendime uydurduğum bir hüsnü kuruntuymuş. Taraftarlar da pekâla siyasi düşüncelerine göre gruplar kurup kendi içlerinde organize olabiliyorlarmış.

İşte bu olayda kendini deşifre eden “tek yumruk” grubunun açılımı bu olsa gerek.

Bir spor kulübünün taraftarları kendilerine niye böyle şiddeti çağrıştıran bir isim takarlar? Acaba başka takımların taraftarlarıyla yapılacak kavgalara mı hazırlanıyorlar dersiniz? Peki bu tek yumruğun simgesi neden sol elin izlerini taşır? İnsanlar kavgada “sol” ellerini mi kullanırlar?

Böyle işaret dillerinden yola çıkarak garip sonuçlar çıkarmak ilk bakışta insana komik gibi geliyor ama, aslında bilinçli olarak bu sonuçları ortaya koymak için bu simgelerin kullanıldığı da ayan beyan ortada.

Bugün siyasî düşünce olarak kabul ettiğimiz teorik solla, hemen her direnişte, muhalif eylemlerde karşımıza çıkan, sokaklara dökülmeye, olay çıkartmaya hazır bir kolluk kuvveti gibi hareket eden sol eylemciler arasında, bir gönül bağı olduğunu inkâr etmek mümkün değildir.

Bu tür yürüyüşlerde ve mitinglerde görmeye alıştığımız, hatta yadırgadığımız ve artık önemsemediğimiz bir görüntünün, bir futbol müsabakasında taraftar kisvesi altında ortaya çıkışı, inanın el ovuşturularak seyredilecek ve “iktidara karşıdır” diye sevinilerek desteklenecek bir olay değildir.

Ne yazık ki hükümete muhalif güçler, ülkeye zerre kadar hayrı dokunmayacak bu gibi eylemlerden medet umarak bunu normal bir protesto gibi algıladılar ve devamının gelmesine de bir yerde çanak tuttular.

Taksimdeki “taraftar gösterisi” olarak sunulan yürüyüş bu şekilde ortaya çıkmış yapay bir oluşumdur. “Devrim” ağırlıklı ve nitelikli klasik yürüyüş ve miting tayfası burada da yerini almış, her takımın “tek yumruk” taraftarları olduğu izlenimini uyandırmaya çalışmıştır.

Aslında bunun yadırganacak bir tarafı yoktur. Üç büyük kulüp başta olmak üzere, futbol takımlarının destekçisi olan bütün taraftarların da elbette bir siyasi görüşleri olacaktır. Seçimlerde onlar da sağdan sola geniş bir yelpaze içinde kendilerine göre uygun buldukları herhangi bir partiye oylarını verirler.

Ancak siyasetle sporu, sporla da siyaseti birbirine karıştırmamak en doğru yoldur. Biz ayrışmak için kendimize yeni mecralar bulmak yerine, tam tersine birleşmek için bize harç olabilecek değerler üretmek zorundayız.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..