Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '16

 
Kategori
Sivil Toplum
 

STK’lar ve çalışanları

STK’lar ve çalışanları
 

Sivil Toplum Örgütleri (STK) tanımı 21 yüzyılda adından çok sık bahsedilen ifadelerden biri haline gelmiştir. Devlet dışı örgütlerin neredeyse tümü bu tanım altında toplanarak devletin çalışmalarını izleyen, değerlendiren ve de sosyal ve ekonomik olarak destek veren yapılar olarak karşımıza çıkmıştır.

STK’lar gerçekte devletten değil üyelerinden destek alan ve yasalar çerçevesinde demokratik seçim ve yönetim yapısına sahip üyelerinin hak ve menfaatlerini dikkate alan ve kamuoyunu bilgilendiren kuruluşlardır. Kanunla kurulmuş meslek odaları ve dernekler yanında sosyal görevleri de olan kooperatifler kendilerini bu tanımın altında kabul etmektedirler. Nitekim bazı ülkelerde kooperatifler meslek kuruluşu olarakta görev yapmaktadırlar.

STK’lar ilgili yasalarına göre hazırlanan ve kabul edilen tüzükler ve ana sözleşmeleri çerçevesinde merkez, bölge il, içe ve köy bazında kurulmakta ve üye ya da ortaklarına hizmet etmektedirler. Seçim yapısı örgüt yapısına göre değişmekle birlikte ana yapı olarak üye/ortak, delege, genel kurul ve yönetim kurulu şeklindedir. Meslek kuruluşları seçimleri yargı gözetiminde yapılmakta, anayasa çerçevesinde demokratik usullere uygun yapılması gerekmektedir.

Her örgüt gerek merkezde gerekse alanda maddi imkânları ölçüsünde, genel kurulca kabul edilen personel listeleri ve yönetmeliklere göre idare edilen profesyonel kadrolara sahiptir. Yönetim kurulları da personellerini genel kurulun kendisine verdiği yetki ve yasal sınırlar içinde belirlemekte ve yönetmektedir.

Kanunla kurulmuş meslek odalarında, kamu personeli sorumlulukları taşıyan bu personel için gelecekteki sorunların çözümü bakımından personel yönetmeliklerinin resmi gazetede ilan edilmesi istenmektedir. Çünkü kanunla kurulmuş meslek odalarında personel verdikleri hizmetler bakımından bir bakıma kamu ajanı olarak kabul edilmektedir.

STK yöneticileri seçimle gelerek kuruluşları yönetse de oluşturulan profesyonel kadrolar kuruluşların hizmet kalitesini belirlemekte, geçmişin birikimini geleceğe taşımaktadır. Köklü STK’ları diğerlerinden ayıran özellik sahip oldukları teknik kapasite ve profesyonel kadrolarıdır. Kadrosu olmayan bir STK’nın geleceğe emin adımlarlar gitmesi ve üye/ortaklarına beklenen hizmeti vermesi mümkün değildir.  

STK’ların gücünü belirleyen en önemli özellik üye/ ortağın kuruluşunu sahiplenmesi, kuruluşun teknik kapasitesini yükselmek için kadrosunu iyi yetiştirmesi, geleceğin kadrosunu oluşturulacak istihdam politikalarının oluşturulması ve hizmet kalitesinin yükseltilmesidir. Çünkü her örgütün kendine özgü yapısı ve hizmet politikası vardır. Her ne kadar bu tür kadroların dışarıdan istihdamla karşılanacağı düşünülse de kadronun bir bölümünün kuruluşun içinden yetiştirmesinde yarar vardır. Çünkü kadroların kuruluşu benimsemesi ve zor şartlar altında bile çalışmasına devam etmesi bakımından önemlidir.

STK ve çalışanlar arasında en zor dönem seçim dönemleri ve yönetim değişim dönemleridir. Gelişmiş ülkelerde çalışanlar kadar seçimle gelen yöneticiler de profesyonel anlayışa sahip, kuruluştaki görev tanımları çerçevesinde hareket etmektedirler. Seçilenler yılların birikimi ile ortaya çıkan teknik kapasiteye sahip profesyonel kadrolar ile çalışmak konusunda özen ve hassasiyet göstermektedirler.

Ancak ülkemizde bazen bilgili ve kapasiteli kadrolar seçimle gelen kişiler tarafından tehlike olarak görülmekte, gelecekte seçim ve yönetim çalışmalarında yapılacak hukuk dışı uygulamalarda risk olarak algılanmaktadır. Geçmişi yok ederek yeni bir kadro ile geleceğe yürümek güvence olarak düşünülmektedir. Tabii sonuçta çalışanlara yönelik bu uygulamaların bedelini o kuruluş maddi ve manevi olarak ödemektedir.

Gelişmiş ülkelerle geri kalmış ülkelerdeki STK’ları ayıran en büyük özellik yönetim ile personelin ilişkisi ve çalışma yöntemidir. Ulaşılan teknik ve yönetim kapasitesidir. Başarılı çalışmalar sonucu üye/ortaklara yönelik kaliteli ve beklenen hizmetin verilmesidir. Ortak/üyelerin kuruluşlarını sahiplenmesidir.

Ülkemizde dünyada olduğu gibi her çeşit örgütsel yapı mevcuttur. Hatta fazlası ile vardır. Gelişen ulaşım ve haberleşme teknolojisi, artan maliyetler karşısında küçülmeleri ya da birleşmeleri bile gereklidir. Günün ihtiyaçlarına göre teknik kapasitenin artması ve çözüm yaratacak çalışmaların gündeme alınması lazımdır. Artık üye/ortaklar basına verilecek demeçlerden çok çözüm ve hizmet beklemektedir. Kooperatifler bunu yasal avantajları ve mesleki faaliyet alanları ile bir ölçüde aşarken odalar ve dernekler ve de dernekler kanununa benzer yapıda kurulan mesleki birlikler bunu aşmada zorlanmakta ve eleştirilere maruz kalmaktadırlar.

Günümüzde gelişen haberleşme ve sosyal medya uygulamaları ile izlenebilirlik artmış, eleştirilerin artması kaçınılmaz hale gelmiştir. Yıllar önce kimse görmez, kimse bilmez, kimse konuşamaz, ben yaparsam doğrudur denilen uygulamalar sosyal medya imkânları ile görünür ve izlenir hale gelmiştir. Artık gerçekleri saklamak, üstünü örtmek mümkün değildir. Bu süreç karşısında STK’ların başta seçimle gelen yöneticileri olmak üzere tüm idarecileri daha şeffaf, yasalara bağlı,  demokratik kurallara uygun, bilgilendirici, baskı ve mobbingten uzak uygulamalar içine girmelidirler. Yapılan eleştirilerin kurumsal yapıdan çok yönetici hatalarına yönelik olduğunu anlaşılmalıdır. Eleştiriler yapıcı bir öneri gibi görülüp çözümler üretilmeli, birlikte düşünme ve çözüm bulma yöntemi olarak algılamalıdırlar.

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..