Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '19

 
Kategori
Felsefe
 

Stoa Felsefesi

Stoacılık
Atina’da M.Ö. 300’de Kıbrıslı Zenon tarafından kurulmuş bir Yunan felsefe ekolüdür. Çok kısa bir zaman içinde Roma İmparatorluğunun egemen felsefesi haline gelmiştir. En ünlü temsilcisi aynı zamanda bir Roma İmparatoru olan Marcus Aurelius’tur. ‘Meditasyonlar’ başlığı altında toplanan notları Stoa felsefesinin en yalın haliyle yansımasıdır.
 
Stoa kelimesi Yunancada ‘revak’ yani boyalı sütunlardan gelir. Sırtı bağlı bulunduğu binaya dayalı, ön cephesi açık, üstü örtülü ve örtüsü sütunlarla taşınan mekanlardır. Stoacılık ise Kıbrıslı Zenon’un konuşmalarını böyle bir Stoada yapıyor olmasından gelir.
 
Stoacılığın özündeki en vurucu yaklaşım aslında kader yaklaşımıdır. İnsanın kaderine teslim olması ve üzerine düşen rolü ve görevleri en iyi şekilde yapması ve bunun sonucunda huzur ve sükunete kavuşacağı felsefesi hakimdir. Bu felsefede insanın gücünü aşan dışsal koşullara direnmeyip üzerine düşeni yapması tavsiye edilir. Çatışmak ve direnmek boşunadır, insan kendi yazgısına tabidir.  Hayatı algılayışını doğru şekilde düzenlerse içsel gerilimleri ve huzursuzlukları biter ve külli iradeye yani Logos’a teslim olarak dinginleşir. Bilge ve huzurlu olur.
 
Kıbrıslı Zenon M.ö 336 ‘da doğmuştur, babası ticaret yapıyordu. Zenon en çok Xenephone’dan, Sokrates ve Platon’dan etkilenmiştir. Geriye pek fazla yazılı eseri kalmamasına rağmen Stoa felsefesinin köklerinin ona dayandığı açık. 
 
Zenon’a göre doğa her insana kendini koruma güdüsü ve akıl vermiştir. İnsan ancak doğayla uyumlu ona entegre bir hayat yaşarsa bilge erdemli bir hayat sürmüş olur. Bu insandaki birimsel akıl, külli akıl olan Logos’a bağlanıp teslim olduğunda erdemi doğurmuş olur. Stoa felsefesi açıkça kadercidir. (fate) İnsanın başına geleceklere karşı dışşsal hiçbir şe yapamayacağını söyler. Dışsal olaylara karşı yapılacak tek şey onları sükunetle karşılamak ve teslim olmak. Onlarla uyum içinde yaşayacak içsel algıyı ve kabulü oluşturmaktır. Çünkü insanın başına gelen her şey bir imtihan ve sınanmadır. İlahi plan ve yasa gereği olmaktadır. İnsan tümel ve tek olan doğanın sadece küçük bir parçasıdır. Ancak rolünü kabul edip uyum içinde yaşarsa mutlu olur ve ruhu huzur bulur..
 
Stoacılıkta olay duyguları düşünceleri kontrol etmek değildir. Esas olay duygulardan ve gereksiz zararlı düşüncelerden tamamiyle kurtulmaktır. Bunlar insana yük ve külfettir. İnsanın bilgeliği iyi ve kötü kaderi nasıl karşıladığında ortaya çıkar. İnsanlar kadere verdiği tepki bazında Tanrı karşısında sorumludur. Olaylar kontrol dışında insanın başına gelir ama onu karşılama kontrolü insana aittir.
Başına her ne gelirse gelsin onu sakince karşılamak ve yazgıya inanmak esas doktrindir.
 
Stoacılara göre duygular akla ve mantığa zarar verip onu bulandıran şeylerdir ve duygulardan mümkün olduğunca kurtulmak gerektiğini düşünürler. Stoa felsefesi esasında oldukça sağlam bir temele dayanır ve hayatta kalma gücünü müthiş derecede yükseltir. Direnç, cesaret ve umut veren pratik bir felsefedir. Hayata uygulanabilen ve olumlu sonuçlar doğuran yapısı onu her zaman popüler yapmıştır. En ünlü Stoacı filozoflar Kıbrıslı Zenon, Epiktetos, Marcus Aurelius, Çiçero, Epikür ve Seneca’dır. 
 
Stoacılar gerçekten de bu felsefi yaklaşımlarınca yaşadılar. M.Ö. 4.yy’da Yunan şehir devletleri gerileyince yaşanan güvensiz ve kaotik ortamda her şeye karşı kayıtsız kaldılar.Tüm zevklere sorunlara ve ahlaki çöküntüye rağmen Stoacı görüşlerinin gereğince yaşadılar.
 
 
Toplam blog
: 104
: 490
Kayıt tarihi
: 20.03.18
 
 

* ..