Su, çatlağını buldu

Hrant Dink'in, daha önce herhangi bir yerde yayınlanmamış bir röportajını, geçen günlerde bir televizyon kanalında tesadüfen seyretme imkanı buldum. Röportajında Dink, yaşanmış bir olayı anlatıyordu ve anlattığı hikayeden etkilenmemek mümkün değildi.

Kökleri Sivas'ta olan ve Fransa'da yaşayan, yaşlı bir Ermeni kadını; her sene belirli dönemlerde köyüne geliyor ve belki kendisinin de ama özellikle atalarının doğup-büyüdüğü toprakları ziyaret ediyor, Sivas köyünün havasını tenefüs ediyor, suyu ile kısmetleniyordu.

O sene de Fransa'dan kalktı geldi ve aziz bildiği toprakların kucağına bıraktı kendisini. Ancak acı bir vakıadır ki Sivas'ın o köyünde, ecelle randevulaşıp, hastalandı ve can verdi. Köylüler, uzun süre herhangi bir yakınına ulaşmayı başaramadılar ve kendi mezarlıklarında bir kabre, yaşlı Ermeni kadınını defnettiler.

Köyün muhtarı, araştırmalarına devam ederken, bir şekilde, Hrant Dink'e ulaşmayı başardı ve durumu kendisine anlattı. Dink de halen Sivas merkezde yaşayan ve bölgedeki Ermeni cemaatinin önde gelenlerinden birisi olan bir tanıdığına telefon açarak ne yapabileceklerini, ölen bayanın kimin nesi olduğunu araştırmasını rica etti.

Kısa süre sonra Sivas'tan haber geldi. Yaşlı bayanın kızı İstanbul'da yaşamaktaydı ve Agos Gazetesi'ne çok yakın bir yerde oturmaktaydı. Hrant Dink, kızı ile bağlantı kurdu hemen. Kızı, annesinin Fransa'da yaşadığını ama her sene köyüne gittiğini, İstanbul'a bile uğramadığını, oralarda gezip-dolaştığını ve tekrar evine döndüğünü anlattı.

Kız, acilen Sivas'ın malum köyüne hareket etti. Anasının naaşını İstanbul'a getirmeyi ve Ermeni mezarlığına, bir dini törenle defnetmeyi planlıyordu. Ve ertesi gün, Hrant Dink'in çalan telefonunun diğer tarafında hıçkırıklara boğulmuş bir kadın sesi vardı. Annesinin naaşını İstanbul'a getiremeyeceğini söylüyordu. Dink, "neden, bir problem mi var, sorun mu çıkarıyorlar sana?" diye sorduğunda; kız, kendisini toparlamaya çalışarak şu cevabı verdi Gazeteci'ye:

"Burada köyün en yaşlılarından, ak sakallı bir dede ile konuştum, niyetimi anlattım ve bana ne dedi biliyor musunuz?"

"Ne dedi?"

"Kızım, anacığının rahatını hiç bozma. Su, çatlağını buldu."

Evet değerli dostlar. Birtakım siyasi manevra ustaları, hamaset edebiyatı yapmaktan beslenenler, kraldan fazla kralcı olanlar, lafla peynir gemisi yürütmeye çalışanlar, toplumların ve toplumu oluşturan bireylerin kalp çarpıntılarından ve gözyası pınarlarından bihaber olup da bu meseleleri yorumlamaya, işin daha da vahimi yönlendirmeye kalkanlar bu hikayeyi dönüp dönüp okumalı, durup durup dinlemelidirler.

Bu topraklar; o Sivas, o Malatya, o Trabzon, Hakkari, İzmir, Artvin, Edirne ve İstanbul aziz ve onlarca kadim kültürün asil duruşu ile yıkanmış topraklardır. Bizler, tüm renklerimizle bu toprakların evlatlarıyız, bu toprakların hasadı, bu toprakların meyveleriyiz. Sloganlarla, pankartlarla, komplo teorileri ile, toplum mühendisliği eliyle bir şeylerin köküne dinamit lokumları yerleştirdiğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Binlerce yıllık temellerin üzerini örtmeye, ektiklerini sandıkları ayrılıkçı ve bölücü tohumları yeşertmeye kimsenin gücü yetmez. Su akar ve çatlağını bulur.

Not: "Blog Ödülleri 2009" Yarışmasında "Kişisel Bloglar" kategorisinde finalist olan "Aydın'lık ve Sevinç'e Dair" başlıklı bu sayfa için oylarınızla destek olmak isterseniz, aşağıdaki linke tıklayıp, e-posta adresiniz ile giriş yaparak oy kullanabilirsiniz. Destekleriniz için teşekkür ederim.

http://2009.blogodulleri.com/blog/aydin-lik-ve-sevinc-e-dair

İletişim için: sevinc35.5@hotmail.com

@ "Blog Ödülleri 2009'da Desteğinizi Bekliyorum": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=173417

@ "Blog Ödülleri 2009'da Son Durum": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=174435

@ “Blog Ödülleri 2009’da Son Hafta”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=175119

Not: Yazı fotoğrafı www.doganart.com adlı siteden alınmıştır.