- Kategori
- Mağazacılık
Şu bizim Türkçemiz, korumamız gereken !
Yağdı yağacak hava. Şemsiyem de yok; ama Manhattan'da ıslanmak ne mümkün! Misafir olabileceğiniz yüzlerce mağaza var. 57. Cadde'den Broadway'e dönüp, Columbus Meydanı'ndaki alışveriş merkezine gitmek niyetim. Şu mini netbook'lardan bakacağım. 15" laptop'ımı uçakta mümkün değil kullanabilmek! Öndeki koltuk yattı mı benim laptop karnıma giriyor ve ekranı görebilmek için de sayısız şekle bürünüyorum! Tek çare 10" olanlardan almak bir tane. İnsanlar öyle bir düzen içinde akıyorlar ki yolda; sanırsınız Ajan Smith önde, Matrix'teler! Yarım saat kadar yürüdükten sonra nihayet varıyorum. Koca binaya yaklaşınca giriş kapısının üzerinde gördüğüm tabela karşısında şaşkınlıktan dilimi yutacak gibi oluyorum!
ŞEN VATANDAŞ AVM
Nasıl yani! Gözlüklerimi çıkarıp siliyorum. Sağıma soluma bakıp görme merkezimi dürtüklüyorum! Gördüğüm tabela doğru. Belki de beynimi kapatıp yeniden başlatmalıyım!
Kalbim deli gibi atıyor! Neler olduğunu anlamakta zorlanarak doğruluyorum yatakta! Nasıl bir rüyaydıysa, masal gibiydi !
Rüyadan uyanış ve gerçek hayattan güncel sorular.
- İstanbul'da metrekareye kaç AVM düşmektedir?
- AVM'lerde Türkçe isimli mağaza oranı nedir?
Üşenmedim gittim Kadıköy'deki dev AVM'lerden birinde saydım! 4 katta toplam 91 adet yabancı isimli mağaza var! Türkçeye kıran girdi sanırsınız! Tabelası ne kadar anlaşılmaz olursa o kadar karizmatik olduklarını ya da kaliteyi ifade ettiklerini düşünüyor olmalılar. Yahu bizler büyük Türk ulusuyuz, güzel Türkçemizde verilecek isim mi bulamadınız! Mağazaları bırakın, AVM'lerin kendi isimleri de Türkçe değil ki! Sanki Türkiye'de değiliz!!
Capacity, Carousel, Capitol, Town Centre, Galleria, Metro City, Atrium, Nautilus, Viaport, Astoria, Palladium, Flyinn, Olivium ve daha niceleri. Gel de çıldırma!
"Hoş geldiniz efendim. Ne bakmıştınız?"
"Şeyy! Mağazanızın ismini merak ettim de! Anlamı ne acaba?"
Sessizlik!! Ne aptalca bir soru! Mağazayı mı alcan be adam! Pantolon-gömlek, ne istediğini söyle. Sana ne mağazanın isminden!
16 harfli, Latince-Fransızca melezi bir isim! Telaffuz etmek için bile iki ay kursa gitmek lazım!
Aniden yanımdan ayrılan eleman sonunda dönüyor. Beklerken bakar göründüğüm pantolonun etiketinde "Miami Winds, Made in Turkey." yazıyor!
"Şefim bilmiyormuş; ama bir saat sonra patron gelecek. O'na sorup size bildirecekmişiz. Cep numaranızı alayım ben."
Vah halimize!
*****
Beş kuşaktır Oklahoma City'de yaşıyordu McFadden'lar. Jose genç yaşta Emily ile evlenmiş ve tam beş çocukları olmuştu. Çok mutlu bir ailesi vardı. Jose artık emekli oluyordu ve kendi işlerini yapmaya karar vermişlerdi. Hep şöyle küçük bir fırınları olsun, çeşit çeşit ekmekler, kurabiyeler yapsınlar istiyorlardı. Emily bu konuda çok becerikliydi çünkü.
"Tatlım, şu Miramar Bulvarı'ndaki dükkanı tutalım diyorum. Hem yeri hem de fiyatı bize çok uygun."
"Evet Jose, ben de çok beğendim orayı. Eve de yakın. Hem çocuklar da okuldan sonra uğrayabilirler. Fırınımızın adı ne olacak peki?"
"Şöyle güzel bir Türk ismi vereceğim. Gevrek Ekmekçilik ya da Emily Abla Unlu Mamulleri gibi. Ne dersin hayatım?"
"Harika aşkım, ne karizmatik olur! Hep Türk isimli bir fırınım olmasını hayal etmiştim."
Ne o, gülümsediğinizi görür gibi oldum:) Niye, böyle bir konuşma olmaz mı? Bizim güzel Türkçemizin İngilizceden ne eksiği var? Yani, bizim Mehmet Abi dükkanına, "Lucky Bakery" adını koymayı düşünüyor da, Jose neden "Gevrek Ekmekçilik" adını koymayı düşünmesin!
Şaka bir yana, kara mizah gibi, değil mi?
Laf aramızda, benim gördüğüm rüyayı Jose görse sabaha kadar mışıl mışıl uyur valla:) Bir gelse buraya, kendini ülkesinde sanır garibim.
Ülkemize gelen yabancı misafirlerimi gezdiriyorum bazen de bizim AVM'leri yabancı yatırım sanıyorlar!! Ne kadar komik durumdayız, görüyor musunuz!
Durun, size daha da komik bir şey anlatayım. Aslında ben ağlayayım mı güleyim mi karar veremedim; ama belki siz gülersiniz! Mahallemizde 20-25 yıldır tanıdığım bir Recai Amca'mız vardır. Sokak arasında küçücük bir kuru temizleme dükkanı işletir. Son bir aydır dükkanında tadilat vardı. Dükkanın ön yüzeyini komple cam yaptılar. Hani şu yeni trend restoranlarda mutfağın önünü cam yapıyorlar ve yemeğinizin hazırlanışını görüyorsunuz ya aynen öyle işte. İçeride makineler çalışırken izleyebiliyorsunuz ve dün de yeni tabelası takıldı.
"Dry Cleaning by Recai, Since 1980."
Ey benim güzel Allah'ım! Sen bana gülerken düşünecek bir ömür ver!
"Ya Recai Amca, bu ne? Ne yazıyor bu tabelada?"
"1980'den beri temizliyor yazıyormuş. Benim oğlan söyledi. Böyle gâvurca yazınca daha afili oluyormuş."
Sen öyle san! Söylediklerinin Türkçesi başka. Ne mi? İnsanlar bir mok sanıyormuş.
"Ee, nasıl işler?"
"Hiç sorma, bu sabah bir gâvur geldi, antuni kuntin bişeyler söyledi, anlamadım. Eliyle tabelayı gösterdi, sonra da söylene söylene gitti. O'nun ardından da bakkalın karısı geldi. Hayırlı olsun, işi değiştirmişsiniz; Dıriy Cılining de ne ola ki Recai Amca dedi."
Şimdi söyleyin, bu ülkede mizah biter mi?