Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ağustos '07

 
Kategori
Siyaset
 

Susuz bir ülkenin anayasası nasıl olur?

Susuz bir ülkenin anayasası nasıl olur?
 

Sovyetler Birliği'nin çözülmesinin ardından 1930'lara döneceğimizi sanıyordum ama sanırım biraz daha geri gideceğiz. Bu düşüncenin aklıma gelmesi için Hürriyet'te Soner Yalçın'ın 1876 anayasası (Teşkilat-ı Esasi) ile ilgili yazısını okumam gerekti. Aslında yazı da değil de anayasanın maddeleri beni bu görüşe sevk etti.
Yabancıların sıkıştırmasını aşmak için açılan ilan edilen meclisin ve anayasa ile yabancılara "biz bu işi kendi içimizde çözüyoruz" mesajı verilmiş. Ben o günleri yaşamadığım için miş diyorum yoksa kaynaklara güvensizlik söz konusu değil. Padişahın istemediği bir konuyu ele alamayacak olan meclis, padişahın istediği anda kendisini feshedecek ve yine padişahın başkanlığını kabul edecekmiş. Sistem olarak bakıldığında ise, Senato benzeri bir yapıda mebusların üçte biri sayısında "senatör" yine padişah tarafından seçilecekmiş.
Türkiye'de fiiliyatta geçtiği bu sistemi, yakında yeni anayasası ile ilan edecektir. Bunu öngörmek için kahin olmaya gerek olmadığı gibi; seçimlerden önce pat edip sonrasında yerini sessizliğe bırakan Cumhuriyet gazının etkisiyle olur mu yahu demenin de bir anlamı yok. Meclis için adayların belirlenme süreci hem iktidar hem de muhalefet partisindeki uygulama, padişahvari bir biçimde aday ve milletvekillerinin belirlenmesini sağladı. Devlet kurumlarına atamalarda da vekalet uygulaması ile padişahi yöntem gerçekleştirildi.
Bunun seçimlere dayanan "demokratik" bir dönüşüm olması mühendislik açısından fazla bir anlam taşımıyor. 30 yıldan fazla süren tahribat sonucunda hiçbir işi layıkıyla yapacak insanın kalmadığı bir ülkede;
Akademik düzeyde yapılan tertışmalar zerre kadar ilgimi çekmiyor.
Türkiye'nin siyasi tercihleri zerre kadar önem taşımıyor. Bu topraklardaki uygarlık düzeyinin en geri dönemini yaşadığı günlerde tek bir örneğe dikkat çekmek istiyorum: sudan bir örneğe.
Kesinti mantığı, Türkiye'nin 70'li yıllarda kalan bir yaklaşımını yansıtıyor. Çocuk gözümle gördüğüm ve bugünkü aklımla değerlendirdiğim kesinti insanların kovalarına, kaplarına ve küvetlerine su depolaması ve sular yeniden geldiğinde bunları boşa akıttığı bir sistem.
Suların yeniden verilmesi sırasında hızlı hareket edilmesi durumunda eski künklerin patlaması, yavaş davranılması durumunda yüksekte oturanların sadece birkaç saat su alabilmesi sonucunu yaratıyor. Sular kesikken boruların iç basıncı düştüğü için içe sızma ihtimali artar ve her koşulda sular yeniden geldiğinde bir miktar akıtılacağı için israf daha da büyür.
Dolayısıyla kurulan bu sistem, akla olduğu kadar islama da aykırıdır. Çünkü israfa dayanan bir sistemdir ve israf bildiğimiz kadarıyla islamda haramdır.
Uyguladığınız politika bu olunca, sizin gidip yağmur duasına çıkmanız da islamiyette bir anlam taşımaz çünkü ameliniz önemlidir. Ancak bir başbakanın bu tür bir eyleme katılması, açıkça rejim değişikliği ilanıdır.
Garın yakınlarında kaldığı evde gece geç saatlere kadar çalışan Atatürk'ün, sabahın köründeki tren seslerinden etkilenmemek için taşındığı Çankaya'da başörtüsü olup olmamasından daha ciddi bir rejim değişikliği göstergesidir, yağmur duasına çıkmak.
YouTube'da Atatürk'ün ABD'ye gönderdiği siz nasıl bağımsızlığınız için mücadele edip kazandıysanız, biz de öyle yaptık; dolayısıyla eşitiz temalı video mesajını izlemenizi öneririm. Bir de, Atatürk'ün Orman Çiftliği'nde ineklerin süt ve et verimini artırmak için inekler üzerinde yapılan çalışmaları ne kadar dikkatli izlediğini görün. Bu ülkenin insanlarını daha ileri götürme hedefini içinde taşıyan birinin nasıl davranacağını anlamasanız bile hissedersiniz.
Bundan vazgeçtikten sonra, nasıl istiyorsanız öyle olsun. 1876 bile bundan sonra bizim için ileri.
 
Toplam blog
: 38
: 987
Kayıt tarihi
: 04.08.06
 
 

1968 İstanbul doğumluyum. Hayatım boyunca elemelerden geçerek önce Kadıköy Anadolu Lisesi'ni, sonra ..