Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '14

 
Kategori
Anılar
 

Suya banmak

Tatlı rüyamdan, annemin yumuşak sesiyle uyanmıştım o sabah. Aceleyle yatağımdan fırladım. Okula gidecektim ya. Acelem o yüzdendi. Ağabeyim ve ablam da acele ediyorlardı. Onlar da telaşla okula hazırlanıyorlardı.  Anlayacağınız biz o gün, biraz geç uyanmışız.

Annem ise kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı. Ablamın okulu şehir dışında olduğu için bizden biraz erken çıkıyordu yola. Dolayısıyla da kahvaltısını bizden önce yapıyordu. Ve ablam orta yerde duran kahvaltı sofrasına oturmuştu. Benim gözüm de sofradaydı. Çünkü akşam biraz aç uyumuştum. Bir an önce okul formamı giyip, sofraya oturmak için acele ediyordum. Babam ise çoktan oturmuştu sofraya. Çünkü babam da erkenden işine gidecekti. “İnsan sabah sabah şöyle banacak bir şeyler hazırlar. Böyle kahvaltı mı olurmuş! Ne yiyeceğim ben şimdi?” Bu sitem dolu sözler ablamındı. İnanmayacaksınız ama sofrada tam beş çeşit kahvaltı tabağı vardı. Önlüğümü giyerken gözüm sofradaydı dedim ya tabakları sayıyordum o zaman. Peynir, zeytin, çökelek, çikolata ve haşlanmış yumurta. Evet evet soframızda aynen bunlar vardı. Ablamı kızan annem “Daha ne olsun ki? Bunları bulamayan kaç insan var bu dünyada biliyor musun? Şükretmesini bileceksin biraz.” Annemin bu sözlerinden sonra ablamın özür dileyip, şükredeceğini sanmıştım ama ablam hala kendini savunuyordu. “Çok şey mi istedim de bu kadar gazel okuyorsun anne? Alt tarafı şöyle banacak sulu bir şeyler olsa dedim .” Ablamın bu sözleri babamı çok kızdırmış olmalıydı.   

    Sofradan aniden kalkan babam, elinde bir kitapla tekrar sofraya gelmişti. Nihayet okul hazırlığımızı bitirmiş ve ağabeyimle birlikte biz de oturmuştuk sofraya. Ablam ayakta biz sofradaydık. Evdeki herkes babama bakıyordu. Ne okuyacaktı bize? Babam, elindeki kitaptan bir yer seçmiş ve başlamıştı okumaya. “Ben fakir bir ailenin çocuğuyum. Babam öldü, annem ise hastadır. 2 lira paramız vardı. Bu paranın 1 lirasını size(Pakistan’da olan depremde evsiz, aç, kimsesiz kalıp bir lokma ekmeğe ve bir damla suya muhtaç olanlara) gönderiyorum. Ben bugün çöplükten bir parça ekmek buldum. Akşam iftarı o ekmekle yapacağız. Paramızın kalan 1 lirasını gönderemedim size. Çünkü postaneye pul parası vereceğim. Onun için özür dilerim.” Eve bir sessizlik çökmüş ve kimseden ses çıkmıyordu. Babam ablama bakarak “Evet kızım, sofrada bunca yiyecek varken sen hala banacak başka yiyecekler mi istiyorsun? Çöpten bir parça kuru ekmek bulduğu için, cebindeki 2 lirasını kendisinden daha kötü durumda olanlara gönderen fakir çocuğun yerinde sen de olabilirdin. Şu an o durumda değilsen, bu senin hiç o duruma düşmeyeceğin anlamına gelmemeli.” Babam, elindeki kitabı bıraktı ve annemden bir tabağa su doldurup sofraya koymasını istedi. Annem su dolu tabağı sofraya koydu. Babam, ablama “Kızım hala banacak sulu bir şeyler istiyorsan, buyurun ekmeğini suya banabilirsin. Şu an yiyecek bir lokma kuru ekmek bulamadığı  için açlıktan ölen kaç çocuk var biliyor musun? Eğer bilseydin böyle davranmaz, önüne konanı yer ve şükrederdin.”  Ablam hiç konuşmamıştı. Lise ikinci sınıfa giden birinin, bu konuşmalardan bir ders almış olması gerekir diye düşündüm. Galiba ablam anlayacağını anlamış olmalı ki bir lokma dahi almadan okuluna gitmişti. Ben de bir iki lokma aldıktan sonra kalkıp okula gittim.

       Türkçe dersindeydik. Öğretmenimiz, çok etkilendiğimiz bir olayı yazmamızı istemişti. Ben hala sabah evimizde yaşadığım bu olayın etkisindeydim. Bunu bir fırsat bilip yaşadığım bu olayı kaleme aldım. Ben alacağım ibretlik dersi aldım.  Umarım benim hikayemi okuyan herkes aynı ibretlik dersi alır.

      *Değerli paylaşımcılarım. Bu olay 2 yıl önce gerçekten evimde yaşanmıştır. Onun için bu olayı şu an A.Ö.L 1.sınıfa giden küçük kızımın ağzından sizler için hikayeleştirdim. Saygılarımla....(Seyfi ÜLGÜL)

 

 

 
Toplam blog
: 17
: 433
Kayıt tarihi
: 23.02.14
 
 

Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü mezunuyum. 2013 yılında alan değişikliği yoluyla Türkç..