Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '11

 
Kategori
Tarih
 

Tabgaçlar

Tabgaçlar M.S. 3. Yüzyılda Baykal Gölü civarında yaşayan ve Türkçe konuşan bir boy. M.S. 4. Yüzyılda bir takım askeri zaferler sonunda Vey Hanedanı adını alarak Çin Hanedanları arasında yerlerini almışlar, 5. Yüzyıl sonlarına kadar özellikle Kuzey Çin bölgelerinde hüküm sürmüşler.


Tabgaçlar Türkmüydü, değilmiydi tartışmasına girmeyeceğim. Aynı konu Hiong-Hu’lar, Hun’lar, Avarlar, Uygurlar, Kazaklar, Oguz’lar, Tatar’lar ve bu gibi belki onlarca kavim için tartışılabilir ve benim boyumu çok aşar.. Bu konuyu tarihçilere bırakalım Şüphesiz bu konuda başvurulabilecek yerli yabancı pek çok kaynak vardır. Ben size şu anda okumakta oluğum, dünyaca ünlü bir Türkolog olan Jean Paul Roux’nun yazdığı ve Prof. Dr. Aykut Kazancıgil’in Türkçeye çevirdiği “Türklerin Tarihi” isimli kitabı önerebilirim, (Kabalcı Yayınevi, 5. Basım 2008).

Bu boylar veya büyük bir bölümü genetik olarak Türkmüydü değilmiydi konusu bir yana, bunların hepsinin veya çok büyük kısmının Türkçe konuştuğu bilimsel olarak üzerinde mutabık olunan bir husus. Bu da bize en azından Türkçenin ve Türk Kültürünün, Baykal Gölü civarlarından hatta Pasifik Okyanusundan Kafkaslara kadar olan ve belki daha ileri giden çok geniş bir coğrafyada yüzyıllar boyunca hakim dil ve kültür olduğunu gösteriyor. Tabii ki bu hakimiyetde Türk dili ve kültürünün sahip olduğu bazı üstün özelliklerin etkisi olduğu gibi Türk olan ve veya Türkçe konuşan bu boyların kazandığı askeri ve siyasi zaferlerin, kurdukları hanlıkların, kaganlıkların, imparatorlukların da rolü olmuştur. Bu devletler arasında Türk olmadığı halde halkı Türkçe konuşan devletler olduğu gibi (Mogol Altınordu Devleti), halkı Türk olduğu halde Türkçe konuşmayan devletler de vardır (Safeviler gibi).

Nasıl Cengiz Han’ın, Timur’un, Fatih’ın, Kanuni’nin devlet idaresi alanında koyduğu ve bir nevi anayasal hükümler gibi kendinden sonra gelen devlet başkanlarının da uyduğu bazı kanunlar varsa Tabgaçlar’da devlet idaresi alanında böyle kanunlar koymuşlar. Bu kanunlardan bir tanesi de “başa geçen hükümdarın annesi, oğlunu etkiliyebileceği düşüncesiyle öldürülürdü” (yukarıda adı geçen eser, sayfa 66).

Tarih boyunca devlet başkanlarının kadınlardan, özellikle annelerinin ve karılarının devlete hakim olma, devleti perde arkasından idare etme hırslarından çok çektiklerini biliyorudum. Buna pek çok örnek verilebilir ama sadece iki üç tane söylemek gerekirse, Kanuni’nin karısı, 4. Murat’ın annesi, Deli İbrahim’in annesi yeterli olur sanırım. 4. Murat bu yüzden kendi öz annesini sarayda bir nevi hapis hayatına mahkum etmişti, 4. Murat’ın müsadesi olmadan annesi saraydan dışarı çıkamıyordu. Meğerse bu husus sadece Osmanlılarda görülen bir marazat değilmiş. Tabğaç hükümdarları da karılarından, analarından çok çekmişler. O kadar çekmişler, o kadar çekmişler ki sonunda çareyi böyle zecri bir kanun koymakta bulmuşlar. Nasıl Fatih’in kararnamesi uyarınca Osmanlı Padişahları kendi öz kardeşlerini, oğullarını nizam-ı alem için boğdurtmuşlarsa (Kanuninin öz oğlu Mustafa’yı boğdurtması gibi), Tabgaçlar da hükümdar olur olmaz ilk iş kendi öz annelerini öldürtüyorlarmış. En yakını olan kadınların hakim olma, hükmetme hırslarıyla ancak böyle baş edebilmişler.

İlginç değil mi? Sizce de kadınlarda böyle erkeklere hükmetme ve işleri perde arkasından idare etme hırsı var mı ?  

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..