Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '20

 
Kategori
Tarih
 

23 Nisan 1920

23 Nisan 1920
23 NİSAN 1920- 23 NİSAN 2020, 100.YIL; “ULUSAL EĞEMENLİK YILI”
 
23 Nisan 1920, Türk milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilân ettiği tarihtir. Bu tarih, egemenliğin milletvekilleri aracılığıyla ulus adına kullanılmasıdır.23 Nisan 2020, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nin açılışının 100.yıldönümüdür.
Son Osmanlı Mebusan  Meclisi, 12 Ocak 1920’de İstanbul’da açılmış; fakat 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali üzerine 18 Mart 1920’de çalışmalarına ara vermiş; 11 Nisan 1920’de  de Padişah Vahdettin’ce  kapatılmış; Mebusan Meclisi’ni kapatılmasıyla  1876 Anayasası’nda öngörülen 
 
Meşrutiyet  yönetimine de son verilmiştir.Bu durum, hukuksal bir yetki boşluğu yaratmış. Erzurum ( 23 Temmuz -7 Ağustos 1919) ,Sivas (4- 11 Eylül 1919)  Kongreleri’ nde; İstanbul Hükümeti’nin vatanın korumasını sağlayamadığında, yönetim boşluğunu dolduracak geçici bir hükümeti kurmak için Millet Meclisi toplanmalıdır kararı alınmıştır
 
23 Nisan 1920, Ankara’da TBMM’nin açılışı ile  Osmanlı Padişahı’ nın; teokrasinin egemenlik alanı daraltılır; Milli Mücadele Hareketi başlatır. Bu tarihte Milli Mücadele, artık bir halk devletinin ekseni etrafında gelişmeye başlamış ve bu eksen, Türkiye Cumhuriyeti’nin temeline oturmuştur.
İstanbul’un işgalinden sonra 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara’da açılır. Ankara, Anadolu’nun ortasındadır. Buradan ülkeyi, Kurtuluş Savaşı’nı yönetmek –tüm zorluklara karşın-daha kolay olmuştur. Ankara ve çevresi, düşmanların egemenlik alanında da değildir. Bu nedenle, ulusal egemenlik bayrağı burada açılmıştır. Bu Meclis, gücünü toplumun her kesiminden almış; Misak-ı Milli sınırları içindeki topraklarımızın düşmandan temizlenmesi için gece –gündüz çalışmış, Türk ordusuna destek olmuştur.
 
Olağanüstü yetkilerle toplanan Büyük Millet Meclisi, tüm ülke işlerine el koyarak çalışmaya başladı. Meclis; yasa yapacak, yürütme ve yargı yetkisini elinde bulunduracaktı.”(Sabahattin Selek,2011,s11) Bu bir “Kurucu Meclis ”ti, yasama, yürütme, yargı yetkilerinin mecliste toplanması doğaldı.
 
Bu Meclis’in önemini, özelliklerini, görevini kavramak için 19 Mayıs 1919’a ve sonrasına bakmak gerekir.19 Mayıs 1919’da emperyalizmin ağlarını yırtarak Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, bu tarihte Kurtuluş Savaşı’nın temelini atar. Bu tarih, Anadolu insanının silkinişi, uyanışı, emperyalizme başkaldırışıdır.19 Mayıs 1919 Anadolu insanına yeni bir yön verme, ulusal benliğimizi bulma tarihidir. Bu tarih, bir bakıma Atatürk’ün doğuş tarihidir; çünkü bu tarihte kendisini ulusuna adamış, yurdunun kurtuluşu, bağımsızlığına kavuşması için özveriyle çalışmış; ülkemizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmanın yolunu açmıştır. Kendisine de doğum günü sorulduğunda kesin olarak bilmediğini belirtmiş ve şöyle demiştir: ”Benim doğum tarihim19 Mayıs 1919’dur.”Evet, bu tarih Mustafa Kemal’in doğuş tarihidir; 7 Temmuz 1919’da ordudaki görevinden ayrılarak kendini ulusuna adamış, ulusundan güç alarak emperyalizmin ağlarını yırtmıştır.
 
Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkması ile “Ulusal Kurtuluş Savaşı” nı başlatmıştır, Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongresi’nde alınan kararlar ile ''Ulusun egemenliğini yine ulusun sağlayacağını ”ilkesi, benimsenmiştir. "Ulusu yine ulusu azim ve kararı kurtaracaktır. Tek bir egemenlik vardır, o da ulusal egemenliktir ilkesini, Mustafa Kemal Atatürk öne sürmüştür. 
 
TBMM açılışının tarih süreci incelendiğinde çok zor koşullarda  gerçekleştirildiği gözlemlenmektedir. 16 Mart 1920’de İngilizler, İstanbul’u işgal edip Mebusan Meclisi’ni basıp Milli Mücadele yanlısı bazı milletvekillerini tutuklayıp Malta’ya sürmüştür. Bu durum karşısında Atatürk, Ankara’da, “Kurucu Meclis” in toplanmasına karar verildiğini ,19 Mart 1920'de, valiliklere, bağımsız  sancaklara ve kolordu komutanlıklarına  gönderdiği genelgeyle bildirir.
 
Seçimlerin en geç 15 gün içinde Ankara’da çoğunlukla toplanmayı sağlayacak şekilde tamamlanmasını” istemiştir. Her sancaktan 5 temsilci seçilebilecek, ayrıca dağılan Meclis-i Mebusan’  ın üyeleri de Meclis’e katılabilecekleri belirtilmiştir Mustafa Kemal Ankara’da yeni bir meclis açılmasını istemişti; ama Ankara’da toplantıların yapılabileceği bir bina bile yoktu. İttihat ve Terakki Kulübü için yapılmakta olan bir binanın yapımı  hızlandırıldı. Yapılmakta olan bir ilkokulun kiremitleri buraya aktarıldı ve hızla bitirilen bina pek sade biçimde döşenerek toplantı için uygun duruma getirildi. (Orhan Çekiç, İmparatorluktan Cumhuriyete III,1920, s.259)
 
Ulusun bağımsızlığını, özgürlüğünü  sağlayacak bu Meclis’e ,ulus tarafından, olağanüstü yetki verilecek  Meclis, ülkeyi yönetecekti..
 
Hacı Bayram Camii’nde kılınan öğle namazından sonra, Meclis binası girişinde gözleri yaşartan muhteşem bir tören yapılmış ve saat 13.45’de,Mecliş, ilk toplantısını gerçekleştirmiştir. Meclis Başkanlığı'na seçilen en yaşlı üye Sinop Mebusu Şerif  İnce: "İstanbul’un geçici kaydı ile yabancı kuvvetler tarafından işgal olunduğu ve bütün temelleri ile halifelik makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği hepimizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmek, milletimizin, teklif olunan yabancı köleliğini kabul etmesi demektir. Ancak tam bağımsızlık ile yaşamak için kesin olarak kararlı bulunan ve ezelden beri hür ve başına buyruk yaşamış olan milletimiz, kölelik durumunu son derece ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlayarak Yüksek Meclisimizi meydana getirmiştir. Milletimizin kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum." sözü ile ilk açılış konuşmasını yapmış ve ilk meclisi açmıştır.
 
Böyle bir hükümet ulusal egemenlik ilkesine  dayanan halk hükümetidir, cumhuriyettir .Ancak, bu aşamada, Cumhuriyet  denilmemiş; Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti denilmiş; Kurucu Meclis olduğu için de geniş yetkilerle donatılmıştır. Ortaya konulan sistem, ulusun kendi kararıyla , kendisinin egemen  olmasıdır. TBMM üyeleri, 115 memur ve emekli, 61 sarıklı hoca, 51 asker, 46 çiftçi, 37 tüccar, 29 avukat, 15 doktor, 8 tarikat şeyhi,  6 gazeteci ve 2 mühendisten kurulu 380 milletvekili ile çok farklı meslek gruplarından oluşan Meclisin içinden  böyle bir hükümetin kurulması “Halk Hükümeti” olduğunu kanıtlamıştır. TBMM, 3.5 yıllık Milli Mücadele dönemini kapsayan bağımsızlığı gerçekleştiren, sonraki anayasal ve siyasal gelişmelere temel oluşturan önemli ve özgün bir girişimdir. Ulusal bağımsızlıktan ödün vermeyen Meclis’tir.
 
İlk TBMM’ si mesleklerin dağılımında; memur, emekli, subay ağırlıklıdır. Ülke koşulları dikkate alınırsa milletvekillerinin  yüksek bir eğitim düzeyine sahip oldukları görülmektedir Medrese öğreniminin yanı sıra Rüştiye’yi ya da İdadi ’yi de okumuşlardır. Meclis’te Avrupa okullarını hatta birkaç üniversiteyi bitirmiş doktora yapmış milletvekilleri de vardır. Tüm üyelerinin %30,2’si bir yükseköğrenim kurumunu bitirmiştir. Bu grubun %10,5’i hukuk, %3,7’si tıbbiye ve %4,8’i Harp Akademisi mezunudur.
Üyelerin %2,3’ü sultani, %6,9’u Harbiye, %18,8’i medrese, %8,7’si idadi, %20,8’i rüştiye, %0,7’si iptidai, %1,6’sı meslek okulunu bitirmiş, %7,3’ü özel eğitim görmüştür. Eğitimleri hakkında bilgi edinilemeyen milletvekili oranı %14,6’dır.
 
1920-1923 TBMM’deki milletvekillerinin 104’ü Fransızca, 84’ü Arapça, 59’u Farsça, 21’i İngilizce, 21’i Almanca,10’u Rumca, 8’i Rusça, 4’ü İtalyanca, 19’u diğer dilleri bilir. Yabancı dil bilenler toplam 257’dir, Ülke genelinde okuryazar oranı kadınlarda % 2,erkeklerde % 4.Ankara Garı’na gelen kravatlılar memur yapılır. Oysa, ülkede okuryazarlık düşük olmasına karşın milletvekillerinin eğitim düzeyi oldukça yüksektir.1920-1923 TBMM’deki milletvekillerinin birçoğu yüksek eğitimli, kimisi de birden çok yüksekokul bitirmiştir.
 
23 Nisan 1920’de Ankara’da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, teokratik düşünceyi ve anlayışı silerek ulusu demokrasiye, özgürlüğe, bilimsel düşünceye yöneltmiş; ulus olma bilincine ulaştırmıştır. Ülkemizin gelişmesi, kalkınması Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yoludur. Bu yol, ülkemizi aydınlatacak; çağdaş, gelişmiş, kalkınmış ülkeler düzeyine çıkaracaktır. Hatta bu yol, ülkemizi Atatürk’ün de amaçladığı gibi çağdaş uygarlığın da üstüne çıkarmada rehber olmalı.
 
Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bağımsızlık, özgürlük ilkesine oturtur. Kapsamlı anlamıyla Atatürk bağımsızlığı; siyasal, ekonomik, adli, kültürel, askerî alanlardaki bağımsızlıktır. Başka bir deyişle tam bağımsızlıktır.  Her konudaki kararları, Türkiye Büyük Millet Meclisi, hiçbir etki altında kalmadan verir. Toplumun tüm kesimlerinin görüş ve düşünceleri bu Meclis’e yansır.
 
Ülkemiz ,  “Egemenlik kayıtsız koşulsuz milletindir” ilkesiyle  yeni bir  döneme girmiştir. Bu tarihte, Türkiye Cumhuriyeti’nin  temeli atılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem yasaları hazırlar hem de ülkeyi –savaş yıllarının zorlu koşullarında-yönetir.
 
23 Nisan 1920’nin Bayram Olarak Kutlanmasına Karar Verilmesi
 
Atatürk, 23 Nisan 1924'te '23 Nisan' gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929’da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiştir ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlanmıştır. 1979'da, yine ilk olarak altı ülkenin katılmasıyla uluslararası boyuta taşıdığımız bu millî bayramımıza, ortalama olarak her yıl kırkın üzerinde ülkeden gelen ve Türk çocuklarının konuğu olan yabancı ülke çocukları da katılmaktadır. Dünya’da çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya ile paylaşan ilk ve tek ülke Türkiye’dir.
 
Türk  ulusunun gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz anlatımı olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her yıl yurdumuzda ve yurtdışındaki temsilciliklerimizde, bütün kurumlarımızda, okullarımızda ve her evde çeşitli etkinliklerle kutlanarak ulusal birliğimiz kenetlenir. Ne yazık ki bu yıl Koronavirüs nedeniyle kutlanamayacak.
 
Atatürk’ün düşüncesinde çocuklar, milletin geleceğidir. Onlara duyduğu sarsılmaz güvenin ve büyük sevginin ifadesi olarak, ulusal bayramımız olan 23 Nisanlar ’ı çocuklara armağan etmiştir. Tarihimizin gurur dolu sayfalarının yeni kuşaklara öğretilmesi ve Türk Devleti’nin devamını emanet edeceğimiz yeni Cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi amacıyla 23 Nisanlar, önemli birer araçtır. “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” ülkemiz çocuklarının olduğu kadar dünyanın tüm çocuklarınındır. Bu yıl Coronavirüs nedeniyle kutlanamayan” Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” na 1979’dan beri dünya çocuklarıyla kutluyorduk. Çocuklarımız şiirler okuyorlardı. İşte “Egemenlik Bayramı”şiiri:
 
Egemen bir milletin,
Coştuğu bir gündür bu!
Yurduma hürriyetin,
Koştuğu bir gündür bu.
 
Başımızda Atatürk,
Ülkümüz yüce Türklük,
Milletimin en büyük,
Sevdiği bir gündür bu. (Ali Püsküllüoğlu)
 
Atatürk diyor ki:
“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”Bu yurdun çocukları  Atatürk’ün “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” nı kutlayarak O’na layık olduklarını kanıtlamışlardır.
 
İstanbul’daki ilkokul öğrencileri, 23 Nisan 1929’da,”Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” nedeniyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e şu telgrafı çekmişlerdir:
Bugün Hâkimiyet-i Milliye Bayramı, Bayramınızı tebrik ederiz. Biz, bütün Türkiye çocukları, büyük bir sevinç içindeyiz. Bu mübarek Hâkimiyet-i Milliye gününde çocukların da hâkimiyetini kabul ettiğiniz için size ayrıca teşekkür ederiz.(C.Sönmez, Atatürk ve Çocuk Sevgisi, s.44)
 
23 Nisan “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” salt Türk çocuklarının değil; dünya çocuklarının da bayramıdır. Bu bayram, tüm dünya çocuklarına açıktır. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen çocuklar, bayrama renk ve canlılık katarlar. Onlar, barışın, kardeşliğin, dostluğun simgesidirler. Bayramı el ele kutlarlar. Ülkemiz çocukları, dış ülkelerden gelen çocukları dostça bağırlarına basarlar. Dünya çocuklarla güzel, onların bayramlarını ellerinden alarak donuk kuşaklar yetiştirmeyelim. Cıvıltılarını duyalım. Bu yönüyle de bu bayramın ayrı bir anlamı ve önemi vardır. Ne  yazık ki “Koronavirüs “salgını nedeniyle kutlanamayacak.
 
Çocuklar, geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Geleceğimiz olan çocuklarımızın ve tüm dünya çocuklarının bayramını kutluyorum.           
 
 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..