- Kategori
- Anılar
Tahta sandalyeler... Ağustos böceği sesleri... Yazlık sinemalar..
Gündüz akşamın gelmesini iple çeker, akşamüzeri heyecanla gider gişenin önünde kalabalık ile birlikte sinemanın kapısının açılmasını beklerdik.
Tam havanın kararmasına yakın güneş batmış, lacivert bir gökyüzünün altında yavaş yavaş karanlık çökerken kalabalığa yeni yüzler eklenirdi.
Beklerken tatlı tatlı sohbetler edilir, gülüşmeler eksik olmazdı.
Arada bir rüzgar estikçe hemen sinemanın yanındaki faytoncuların atlarının kokuları gelirdi buram buram.
Bu kokulara, taş döşeli yollarda atların toynak sesleri eşlik ederdi.
Ve sonunda sinemanın kapıları açılır, tahta sandalyelerin arasından geçerek telaşlı kalabalık ile birlikte yerimizi almaya çalışırdık.
Çekirdekçiler ve gazoz satıcıları da.
Gazoz şişelerinin şangırtıları ve gazoz kapaklarının açılma sesleri hala kulaklarımda.
Sonunda herkes yerine yerleşir ve beklenen an başlardı.
Genelde seyredilen filmler Kemal Sunal ya da Zeki Alasya, Metin Akpınar filmleri olurdu.
Arada küçük sessizlikler olduğunda ağustos böceklerinin sesleri arasına çekirdek çitlemeleri karışırdı.
Arkamızda deniz, başımızın üzerinde yıldızlar ve iyot kokularıyla sonsuz bir keyifle filmi seyrederdik.
Çıkışta yüzümüzde tebessüm, gözlerimizin önünde filmden sevdiğimiz sahnelerle, konuşa konuşa evin yolunu tutardık.
Giderken dondurma almayı da unutmazdık tabii.
O gece başımı yastığa koyduğumda uykunun tadı bir başka olurdu.
Sinemaya gitmediğimiz akşamlarda ise deniz kenarında gece yürüyüşlerine çıkardık. Sinemanın önünden geçerken film sesini duymak bile nasıl güzel gelirdi.
Çocukluğumda yaşadığım sahil kasabasında –sahil kasabası tanımlamasına da bayılırım- iki tane yazlık sinema vardı ve her gece ikisi de dolardı.
Şimdi ne açık ne de kapalı sinema var.
Bir tanesinin yerine kocaman bir bina yapıldı diğeri de malum otopark.
Yazlık sinemalar sadece anılarda ve hafızalarda kaldı. En azından kendi adıma ben o dönemleri yakalaya bildim ancak bizden sonraki dönemin çocukları, yazlık sinemaların ne tadını bilebildiler ne de keyfini çıkartabildiler. Ne yazık…