Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '09

 
Kategori
Anılar
 

Karakolda ayna var!

Karakolda ayna var!
 

Bazıları sıcak sever!htt://utempego.uterene.org


İzmir’in karakolları.

Her gördüğümde çocuk olurum yeniden.

Çırpı bacaklı, örgülü saçlı, sefertaslı küçük kız gülümser.

Görev yapan babaya yemek taşımanın, bir işe yaramanın verdiği gurur.

Güzelim şehrimin karakollarıyla, çok genç yaşta tanıştım.

Sekiz yaşında.

Polis memuru Avni Culduz sayesinde.

Devlet memuru olmaktan, büyük bir kıvanç duyardı.

Ben de ona aşını, döküp saçmadan, peşime takılan kuçu kuçulara; hepsini paylaştırmadan ulaştırdığım günlerde kendimle gurur duyardım.

Bir yanında demiryolu, tam karşıda, her zaman iki film birden sunan büyük sineması, çiçek saksılarıyla donanmış bahçesi; her işe koşturan, babacan çakı gibi bekçileri olan karakolların karakolu, en sevdiğim: Tepecik Karakolu!

Şimdilerde o semtin adı Yenişehir, tarihi karakol binası da terfi etmiş “Interpol” gibi bir isim almış, yanılmıyorsam.

Görevimi yerine getirdikten sonra mesai bitiminde babamla eve dönerdik.

Yaz aylarını ve gündüz vardiyalarını iple çekerdim.

Gece nöbetleri benim için bir kâbus olurdu.

Ona yemek taşıyamadığım gibi güpegündüz uyuduğu ve çok hafif uykusu olduğu için nefes almakta güçlük çekerdik maile, müstakil büyük bahçeli ama minyatür evde askeri bir disiplin içersinde, usul usul hareket etmeği öğrenmiştik.

Karadi(Karadilber) bile havlarmış gibi yapardı.

Sefertası seferleri istisnasız; Büyük Sinemanın filmleriyle ödüllendirilirdi.

Demek o zamanlar çocuklara uygun film yerine; filmlere uygun çocuklar vardı.

Elimden tutarak beni sinemaya götüren Bekçi Musa Amcaya biraz bozulurdum; sanki kendi başıma gidemezmişim gibi; sonradan işin sırrını çözmüştüm.

Ben orada birilerine emanet ediliyordum. Sağımda solumda kimse oturmazdı.

(Sahne ışıkları (Charlie Chaplin) Wald Disney, Tarzan, Bonnie ve Clyde, ( Antonie Quin, Marlon Brando’nun filmleri Vb.)

Bir defasında, büyük sinema perdesinin alt kısmında asılı kocaman bir afiş öylesine dikkatimi çekmişti ki; filmi doğru dürüst izleyemedim.

“ÖPÜŞMEK YASAKTIR”

Gözlerim fıldır fıldır; seyircileri tarıyor!

Şansa bakın ki suçüstü hevesim kursağımda kaldı. Hiç kimse, kimseyle öpüşmedi.

Eve dönerken “Hadi anlat bakalım” demez mi?

Onu kandırmanın mümkün olmadığını çok erken yaşta öğrendiğimden gerçeği; hoşuna gideceği bir şekilde sunmayı yeğledim.

“Hafiyecilik, polisçilik oynadım sen biliyorsun baba ben büyüdüğüm de polis olmak istiyorum ama inan hiç kimse öyle bir şey yapmadı”

“ O afiş haftaya oynayacak filmin orijinal adı yani reklâmı, onu ben de gördüm”

Aldığım yanıt beni oldukça mutsuz etmişti.

Başkalarını aptalca gözetlemiş, güzelim filmi kaçırmıştım.

Doğru dürüst ne olduğunu bilmeden, anlamadan sergilediğim bu davranış biçimini hiç unutamam; kendimle aram açılmıştı, seyrettiğim seyirciler de acaba beni seyretmişler miydi?

Halime gülmüşler miydi?

Galiba, hiç kimse bu cılız, koskoca koltukta oturan küçük çocuğu dikkate almamıştı hatta onu fark etmemişti bile...

Aynasızın kızı o zamandan beri aynaları pek sever oldu.

Çantasında ufak çaplısını taşımasının en büyük nedeni, saçlar değil; zaten kalıp gibi oturmuş modelleri tercih hiç etmedi.

Fark etmeden eline yüzüne bulaşanı; başkalarını rahatsız etmesin diye anında silebilmek için aynaya olan sevdası.

Günümüzde her yerimiz aynalarla kaplı; bilirkişiler yatak odasında ayna olmasını tavsiye etmiyorlar pek sağlıklı değilmiş.

Bana dikkatli olmayı öğreten karakolun aynası, son zamanlarda seni pek düşünür oldum.

Önce sırada anneler günü var!

Yoksa unuttun mu?

27. Nisan 2009 İzmir’im Balçova dağlarında gezindim, korkmadım yanımda Orti ve Nano da vardı. Beni korudular.

Onu yerinde ziyaret edemedim. Sadece karşı tepelerden selamladım.

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..