Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '07

 
Kategori
Felsefe
 

Tanrı sevgisi

Tanrı sevgisi
 

Sufiler der ki: “Akıllı akılsız herkes, yana yakıla sevgililerini arayan insanlar gibi, camilerde, kiliselerde, tapınaklarda O’nu arıyorlar. Tek Tanrı “Sevgi Tanrısı” olduğu için ve insanları buralara sevgi çağırdığı için her yer O’nun evidir.”

Tanrı sevgisini anlamak için önce sevginin anlaşılması gerekir. Bu yüce ve koşulsuz bir sevgidir. Yüce Tanrı’yı iliklerinize kadar hissetmeniz ve ona bağlanmanızdır. Onu sevmektir ve denildiği gibi yaratandan dolayı yaratılan her şeyi de o yüce sevgi ile sevmektir. Sufiler bu koşulsuz Allah sevgisine “aşk” demektedirler. O’nda başlayıp yine O’nda sonlanacak yolculuğumuzda, o büyük kaynağı özlemle anmaktır.

“Yakup, oradaki taşlardan birini alıp başının altına koyarak yattı. Rüyasında yeryüzüne bir merdiven dikildiğini, başının göklere eriştiğini gördü. Tanrı’nın melekleri merdivenden çıkıp iniyorlardı.” (Tevrat-Yaradılış)

Yalın anlamda bilinçli olmayan insan sevgisi dardır. Koşulsuz değildir, büyük ölçüde sorgulanmayan bir bağımlılık içerir. Çinmoy bu konuda şunları söyler:

“Bir ya da bir kaç kişiye karşı duyulan, sınırlı bir sevgidir. Bu sevgi akıl ve duyguların etkisi altında da olduğu için sürekli sevilenin seveni istemediği veya bir gün ortadan kaybolacağı endişesini taşır. İnsan sevgisi çoğu kez hayal kırıklığı ile sonuçlanır ve yıkıcı olur. Tanrı sevgisi ise; sonsuzdur, sınırsızdır, kesintiye uğramaz, her zaman ve her yerde mevcuttur ve bir beklenti içinde değildir. Güneş gibidir, parlar ve herkese ulaşır. Fakat kapısını ve penceresini kapatanlara Güneş ne yapsın...?”

Tanrı sevgisi ile tüm varlıklara duyulan sevginin aynı şey olduğunu idrak etmek gereklidir, tüm yaratılanlar ile yaratıcı arasında bir birlik mevcuttur. Tamer Ayan’ın dediği gibi; “Bu birliğin harcı da Tanrısal sevgidir. Birey sevgisini Tanrı sevgisine dönüştürebilirse sevgisi ölümsüz, sınırsız ve sonsuz olur. Tanrı sevgisi ile donananlar bilinç kapasitelerini genişletirler ve evrensel ortak bilince köprü kurarlar.” Yaşamları daha da anlam kazanır ve yaratıcı olurlar.


Paulo Cuelho bir romanında sevgiyi söyle tanımlıyor: “Birisi kısıtlama olmaksızın, kayıtsız şartsız, birlikte olduğu kişiyi sevme yeteneğine sahipse, o zaman Tanrı sevgisini de açıkça gösterecektir. Kendisini severse o zaman her şey olması gereken yere geri döner. Tarih değişir”

Tamer Ayan bir kitabında Tanrısal sevgiyi, tekâmül merdivenlerini şöyle aktarır:

“Merdivenin çıkış ayağı, Tanrı sevgisi; iniş ayağı insan sevgisi temsil eder; böylece merdiven bir bütün olarak Tanrı ve insan birliği’nden oluşmuş; yani “Vahdet” sembolüdür. Yedi basamaklı Kadoş çift merdivenin (mistik merdiven) iniş ve çıkışları şöyle sıralanır:

İnen basamaklar; matematik, astronomi, fizik, kimya, fizyoloji, psikoloji, sosyoloji‘dir.

Çıkan basamaklar; basiret, teslimiyet, çalışkanlık, iman, nezaket, safiyet, adalet‘dir.”

“İnsanoğlu, Kadoş merdiveni’nin çıkarken ruhsal erdemlerle yüceldikten sonra, akılsal olarak bilimsel gelişimini sürdürür ve bütünleştirir. Akıl imana rakip olmadığı gibi, din de bilime rakip değildir.”

Hz. Ali şöyle der: “Akıl ve iman ikiz kardeştir!”

Tanrısal sevgi hiçbir karşılık beklemez. O, öze ve yaşayan tüm canlılara uzanan güçlü bir sevgidir. Tanrısal sevginin içeriğinde almadan vermek, fedakârlık, yücelmek gibi duygular da yer almaktadır. Tanrısal sevginin kaynağı Yaratıcıya inanmakta ve ondan alınan gücün tüm kâinata yayılmasında gizlidir. Bu bir anlamda enerji alışverişidir. Bu sevgi paylaştıkça, yaşadıkça, onu andıkça, Yaratanı ve yaratılanları bir bütün olarak gönlünde mutlulukla hissettikçe daha da artan bir sevgi selidir. En önemlisi kendinle barışık olup kendini de sevebilmektir. O, bilinçli bir sevgidir.


Erich From; “Seni seviyorum diyebiliyorsam bu, sende bütün insanlığı, bir anlamda canlı olan her şeyi ve yine sende kendimi seviyorum demektir.” diyerek bu yüce sevgiyi tanımlar.


Tanrı inancının ve sevgisinin özü, karşılık beklemeden bir aşk ile ona bağlanmaktır. Tanrı sevgisi hoşgörüyü ve hümanizmi içerir. Havass, gönlünü Tanrı sevgisi ile doldurursa, Tanrıyı gönlünde, kalbinde hisseder, gönül gözüyle görür ve gönül diliyle konuşur. Gönlünde tanrısal aşkın ateşi, ruhunda yüce yaratıcının sevgisi bulunmayan, bu birliği kavrayamaz; insanın özünde saklı ilâhi sırra eremez. Bu sebeple tasavvuf tekâmül merdivenlerini çıkmakta olan insanlığı Havass ve Avam olarak ikiye bölmüştür. Sayıca çok olan avam sevgi sözcüğünü çokça kullansa dahi özü içinde hissetmez, hissedemez.


Bir vahdet-i vücud (varlık birliği) savunucusu olan Mevlana ne güzel söylemiştir:

“Gece üstadıma sordum, kaç kez

Bana bu cihanın sırrını söyle tez

Üstadım cevap verdi gülerek

Bu sır ancak bilinir, söylenemez!”

İlahi sırrın arayışı, temelinde Tanrı sevgisi yatan, tek olan hakikati aramaya yöneliktir. Onun sonsuz saf sevgisi yolumuzda, yanı başımızdadır. Şah damarımızdan daha yakındır. Bu kutsal sevgi her şeyi içerir, her varlıkta ve her yerde daima mevcuttur. Sufiler’in deyimi ile “Allah’a âşık” kişi, bütün varlıkları birlik felsefesine vakıf bakış açısı ile gönülden sever.

Yunus Emre şöyle der:

“İlim ilim demektir / İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin / Ya nice okumaktır

Aşk imamdır bize / Gönül cemaat

Dost yüzü kıbledir / Daimdir salât

Ben gelmedim davi için / Benim işim sevi için

Dostun evi gönüllerdir / Gönüller yapmaya geldim.”

Sevgi tanrısaldır. İnsan ruhuna tanrıdan aktarılan en önemli öğedir ve ruhunda sevgi öğesi bulunmayan varlığa “insan” demek mümkün değildir. Yunus Emre’nin en önemli yönü bilinçli bir hümanist oluşudur. O, bütün yaratılmışları sever ve mutluluğun ancak böyle sağlanacağına inanır. Dost denilerek koşulsuz sevilen varlık, gönüllerde tesis edilen Allah ve insan birliğidir.

Tanrı sevgisi, onu gönlünde hissedenin tüm hücrelerine işler. O, özümüzdür. İnsan gibi insanların ortak paydasıdır. Ne mutlu merdivenlerden önce inip kendini tanıyıp, idrak edip sonrada yükselip, kalbini evrensel birliğin ve yüce Tanrının sevgisi için yaşayan bir mabet yapabilenlere!

Gaybî şöyle der: “ Kendi kendin bilene, Hakikat, Miraç ola! ”

Berk Yüksel

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..