Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Portakal Çiçeği ve FISILTI

http://blog.milliyet.com.tr/elvince

01 Mayıs '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tanrının Elleri.

Tanrının Elleri.
 

Tanrının elleri, nasırlı ve şeytandan uzak ve eldivensiz...


Bir melek işliyor ismini ince bir dantel gibi kalbime
Hissediyorum kaderimin üstünde gezinen
Yumuşak uçlu parmaklarını.
Küçük bir kum parçası karışıyor denize uzakta bir yerde
Ve gözyaşların değiyor avuçlarıma
Ağlama…

-Cem Adrian-


Tanrının elleri, nasırlı ve şeytandan uzak…
Ve eldivensiz.
İnsan orta yaşa gelince ne yapar? Tanrının ellerini daha mı çok bekler?

Küçük bir çocukken şimdiki ben yaşta birini gördüğümde “ ne çok yaşamış, nasıl geçirmiş ki onca zamanı” derdim. Düş kırıklıklarının arta kalan zamanlarında; bin bir coşku ve bin bir savsaklama arası geçiştirilen onca yılın sonunda.

İşte şimdi burada;
Hayata sığdırılmaya çalışılan iki- üç hikaye; bir dilim sevgi, bir dilim neşe, bir dilim aşk, bir dilim huzur ve koca bir bütün: “yalan.”

Yavaş ve sakınımlı;
Tıpkı annemden gizli sürdüğüm, ilk rujum gibi. Ne sevmiş ne de vazgeçmiştim, o günden beri ruj sürmekten. Çantamda, çekmecemde, banyo dolabında, araba koltuğunda… Rujlar, yalnızlıklar…

Yavaş, ve sakınımlı;
Ne severek, ne vazgeçerek. En keskin ve en derin yerinde. Uzatarak ellerimi;


Ve güneş batarken, çocuklar uyurken
Baş uçumda bekleyen yorgun bir melektir
Ve her gece sabret diye
Saçlarımda dolaşan Tanrının elleridir…


Küçük bir çocukken, oyun alanımı ne kadar geniş tutarsam o kadar kendim oluyordum. Orta yaşın eşiğinde ise, ne kadar daraltırsam o kadar ben… Korkarım yakında bu alana, kahverengikarelibattaniyemvegözlüğümü bile sığdıramayacağım.

******

Az önce yağmuru, eski ve tanıdık bir şarkıya eşlik etmesi için, herkesten gizli içeri aldım. Yemek kokuyordu evim, bir anlığına mutlu oluverdim. Allah kimseyi yemek kokusu olmayan bir evde- orda burada okunmuş kitaplar, dergiler hatta reçeteler, sağa sola atılmış boy boy terlikler, sifon gene çekilmemişse, gene diş macunu orta yerinden sıkılmışsa, dağınıksa yataklar, yani yaşamın izleri varsa- yaşamak zorunda bırakmasın.
Yağmurun sesi, yemek kokusu, şarkım. “Yaşamak bu olmalı” dedim, bu olmalı. Varsın ve buradasın…

“Yüreğimdeki kum saatini, o göz açıp kapayıncaya kadar geçen "sen" den, sanki asırlarca tükenmek bilmeyen "sensizliğe" tersyüz ederek giden(ler)in” ardından buradasın. Geçmişi sevmeyi öğrendiğim, “şimdi” nin daha yorgun; ama daha kayıtsız yaşanmadığı günlerdeyim.

Çocukluğumda, tek katlı evimizin bahçe duvarını sessizce aralayan demir kapının, parmaklıklarına astığım gramafon güllerin, ağlaya- ağlata ( anladım ki; tek başına ağlanmıyor, ağlayan ağlatıyormuş ancak) renklerini solduran kuzey yağmurlarını, şimdi özleyerek anımsıyorum. Özlüyor ve seviyorum.

******


Uzun saçlarını beceriksizce toplamış, sakalı ağarmaya yüz tutmuş bir erkek; saçlarını şahit etmiş de ömrüne,” feriğim, yeşil eriğim” i ünlüyor. Yaşlanmış göbekte yapmış hani… Ama gözleri… Gözleri aynı bakıyor, aynı seviyor. Değişmeyen, sevgiliye avaz edilen, bir gözler mi kalıyor, orta yaşın eşiğinde? “ Değişmeyen bir gözlerim kaldı sana”


Yaşlanmanın etin sarkması, alnın kırışması, saçların beyazlaması olmadığını,

yaşlanmanın;
kendinden başka kimseyi sevmemek olduğunu,

yaşlılığın;
ölümden ve aşktan korkmak olduğunu,
avaz eyleyen kuzey yağmurum; ağla ağlayabildiğin kadar ve soldur ağlatarak gramafondan gülleri.

Geçmişi sevmeyi öğrendiğim, “şimdi” nin daha yorgun; ama kayıtsız yaşanmadığı günlerimdeyim, - günlük, haftalık, aylık sevinçlerin- kişisel ego masturbasyonlarının çürüğe çıkarıldığı, biriktirdiğimin değil de dağıttığımın benim olduğunu anladığım, tepeden tırnağa kuzey yağmurlarını özlediğim, özlediğim ve sevdiğim, üstelikte ana avrat sövebilmeyi becerebildiğim! günlerimdeyim


Tanrının elleri, nasırlı ve şeytandan uzak…
Ve eldivensiz.


GÜNEŞLİ OLMALI 1 MAYISLAR
GÜNEŞLİ VE DOST…

 
Toplam blog
: 76
: 2902
Kayıt tarihi
: 06.11.06
 
 

"Yasamak sakaya gelmez,büyük bir ciddiyetle yasayacaksinbir sincap gibi mesela,yani yasamin disinda ..