Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Tarihi ve antik bir kent : Afrodisias (III)

Tarihi ve antik bir kent : Afrodisias (III)
 

Bu aşağıda anlattıklarım, benim son notlarım. Alıntı yaptığım bu notlar Afrodisias müzesi müdürü sayın Cevdet ÜSTÜNDAĞ'a ait. Bizden bilgilerini ve zamanını esirgemediği ve antik kenti gezdirdiği, bizi aydınlattığı ve fotoğraf çekmemize izin verdiği için kendisine burada bir kez daha teşekkür ediyorum.

İyiki onun gibiler var.

Yolculuğumuzun son duraklarında görülmesi gereken muhteşem bir kaç eser daha var. Sayın Üstündağ bunları bilerek yolculuğun sonuna bırakmıştı galiba. Zira uzun süre etkilenmiş olarak ayakta kaldığım bir yapının kenarında durmuş, makinemin deklanşörüne bir daha bir daha basıyordum. Yüzlerce kare fotoğraf çektim, daha da çekecektim ama vakit yetmedi. Bir daha ki sefere inşallah. Afrodit orada eni bekliyor biliyorum.

AFRODİT TAPINAĞI

Afrodit tapınağının yapımına M.Ö. I. Yüzyılın sonlarında başlanmıştır. Yapının masraflarını agora ve tiyatroyu da yaptıran ve şehrin önemli kişileri arasında yer alan Zoilos adlı kişi tarafından yaptırılmıştır. M.S. II. Yüzyılda tapınağın çevresindeki alan doğuda iki katlı sütunlu bir cephe ile kuzey güney ve batıda ise sütunlu bir bölümle çevrilmiştir. Tapınak M.S. 500 yılında kiliseye çevrilmiş ve bu yeni kullanım ile beraber çok geniş bir mimari yenileme programına başlanmıştır. Tapınağın doğu ve batı uçlarındaki sütunlar yerlerinden alınarak kuzey ve güneydeki sütun sıralarına eklenmiş iç kısımdaki yapı taşları da yapıyı dört yandan çevreleyen yeni duvarların yapımında kullanılmıştır. Bu yolla yapı tapınaktan daha büyük bazilika planlı bir kilise haline dönüştürülmüştür. Yapının kilise olarak kullanımı XII. Yüzyılın sonlarında bölgenin Selçuklu kontrolüne geçişine kadar sürmüştür.

STADYUM

Afrodisias stadyumu 270 metre uzunluğu 30.000 kişiyi alabilecek otuz sıralık oturma bölümü ile dünyanın en iyi korunmuş antik stadyum olmasının yanı sıra en büyüklerinden de biridir. Yapı M.S. I. Yüz yılda koşu, uzun atlama, disk ve cirit atma, güreş gibi geleneksel yunan spor yarışmaları için kullanılmıştır. Stadyum aynı zamanda gladyatör ve vahşi hayvan mücadelesi amacıyla da kullanılmıştır. Yaklaşık M.S. 400’de yapının doğu tarafı içinde roma usulü kan dökülen vahşi sporların yapıldığı bir arenaya dönüştürülmüştür. Stadyumun oturma sıraları üzerine kazınan birçok yazıt stadyumu dolduran kişiler hakkında ilginç bilgiler vermektedir. Örneğin dericiler ve kuyumcular için ayrılan alanlar olduğu gibi hem kadın hem erkek belirli kişilere ayrılmış oturma yerlerinin de bulunduğu anlaşılmaktadır. Afrodisias yerli halkının oturduğu özel yerlerin dışında diğer çevre şehirlerden gelen insanlar içinde stadyumda belli yerler ayrılmıştır.

KUZEY AGORA

Kentin en önemli sivil ve ticari merkeziydi. 202 x 72 m boylarında geniş bir alana yayılan ve halka açık olan bu meydanın etrafı başta çepeçevre portikolarla çevriliydi. Güney, doğu portikoların bir kısmı antik çağdan beri ayakta kalmıştır. Şu anda durduğunuz kısımdaki portiko ise 1960’lı yıllarda yapılan kazılarda tamamen ortaya çıkarılmıştır. Kazılarda bulunan bir arşitrav bloğu üzerinde yapının Elautheria tarafından adandığını belirten bir yazıt parçası bulunmuştur. Bu rahibin Afrodit tapınağı ile tiyatronun sahne binasını da yaptıran Zoilos adlı kişi olduğu tahmin edilmektedir. Buna göre portikonun yapımı M.Ö. I. Yüzyılın sonlarına tarihlenir. Yakın zamanlarda yapılan kazılarda meydanın orta kısmında bazı önemli bazı önemli anıt temelleri ortaya çıkarılmıştır. Tam ortada olasılıkla bir sunağa ait olması gereken büyük bir temel kalıntısı doğuda bir çeşme ve güney batı köşede genel zeminden daha alt köşeye oturmuş mermer bir avlu bulunmaktadır. Kuzey agora M.S. VII. Yüzyılın başına kadar kullanılmıştır.

PİSKOPOS SARAYI

Afrodisias antik kentinin merkezi halka açık meydanlar ile sivil dini yapılardan meydana gelmekteydi. Buna karşın 10.000–15.000 kişiyi bulan yerli halk şehrin kuzey, batı ve güneyinde oluşturulan ızgara planlı mahallelerinde yaşamaktaydı. Bu bölgelerde henüz kazı yapılmamış olmasına rağmen jeofizik araştırmalara dayanarak ortalama bir evin avlusuyla birlikte 15 x 15 metre karelik bir alana yapılmış olabileceğini söyleyebiliriz. Buna rağmen kazılarda şehir merkezinin sınırını oluşturan alanda çok daha büyük evlere rastlanmıştır. Haritada da belirtilen bu alandaki en büyük ev Piskopos Sarayı olarak bilinmektedir. 35–40 metre karelik şehir bloğu üzerine kurulan bu ev plan açısından diğer avlulu evlere benzemekle beraber boyutları ve ihtişamı ile onlardan ayrılır. Özellikle orta avlunun doğusunda yer alan 3 apsisli yemek salonu ile avlunun kuzeyine düşen ve olasılıkla misafir salonu olarak kullanılan uzun apsisli oda oldukça etkileyicidir. Evin bu bölümleri M.S. 400 civarında yapılmıştır. Bu dönemde evin kime ait olduğu bilinmemektedir. Bir olasılığa göre şehrin Hıristiyan piskoposu burada yaşamıştır. Ancak roma valisi gibi bir devlet adamı da kullanmış olabilir. Orta çağda piskopos sarayı olarak kullanılmış. M.S. 1200’ de Afrodisias terk edilinceye kadar kullanılmıştır.

(Bir sonraki yazım, Afrodisias müzesi ile ilgili olacak. Ama orayı henüz gezemedim. Gezdiğimde orayı da anlatacağım tüm çıplaklığı ile. )

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..