Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Beyaz gelinliğiyle Abant

Beyaz gelinliğiyle Abant
 

Abant, beyaz gelinlik giymiş gelinler gibi bembeyaz, saf ve temiz karşımızda duruyor. Gölün etrafındaki ağaçlar ve tepelerdeki orman, beyaz taç giymiş gelin gibi süslü ve endamlı, göl buz tutmuş, dışarısıyla irtibatını kesmek istercesine kabuğuna çekilmiş üstünü buzdan bir kapakla örtmüş gibi..

İnsan buzun üstünde, iki sevgilinin birbirine bir an önce kavuşmanın özlemi içinde aceleyle gölü boydan boya sevgi ile koşmak, kaymak istiyor. Buna seyirci olan kar dan beyaz taç giymiş ağaçlarda bir o yana bir bu yana savrularak onlara eşlik ediyorlar.

Düzce' den yola çıktığımızda yol açık ve hava nefis, bayramda böyle bir havayla abant'a gitmek bize mutluluk veriyor.

Kaynaşlı'dan yukarı çıkmaya başladığımızda Düzce ayaklarımızın altında, vadide yılan gibi süzülen yeni Ankara Tüneli'nin uzun yolu dikkatimizi çekiyor. Birde acaba tünel açıldığında Ankara istikametindeki yol kenarındaki tezgah açıpta doğal köy ürünlerini satan esnaf, kahvatıları , ızgara etleri ile meşhur nam salmış dükkanlar müşterisizlikten kapanırmı diye aklımdan geçiyor. Tünel Ankara'ya gidişi kısaltacak ama yöre halkı ve esnafın geçim derdi uzayacak, bir çare bulunması gerekiyor...

Abant sapağına geldiğimizde bizi yolda sağlı sollu orman ağaçları yol kenarlarında nöbet tutan askerler gibi selamlıyordu. Yine belli aralıklarla yöre halkının sattığı sucuk ekmek kulübeleri dikkatimizi çekiyor.Açıyoruz arabanın camını nefis orman havasını çekiyoruz ciğerlerimize. Birden arkadaşımız "aman neyapıyorsun, dikkat etsenize hemen çekmeyin temiz havayı ciğerlerinize, mazallah fenalık geçirirsiniz " deyip patlatıyor espiriyi, gülüşüyoruz ama bir yandan da temiz orman havasını çekiyoruz, ciğerlerimize..

Abant gölüne geldiğimizde 6 ytl giriş ücretini ödedikten sonra jandarma'nın ikazı ve yol göstermesiyle kalabalık bir arac kuyruğu olmasına rağmen yol kenarındaki boş bir yere park ettik.

Manzara nefis, hava güneşli göl kenarından, ormanık tepelere kadar her yer karla kaplı. İnsanlar tatilin keyfini beyaz gelinlik giymiş abant'ta yapamak için, almış çoluğunu çocuğunu, almış sevgilisini elele gelmiş buralara.

Gölün kenarlarına yapılmış cardaklarada gençler müzk eşligine oynuyorlar, birşeyler içiyorlar, neşe içindeler. Bizde elimizde kameramız, boynumuzda fotograf makinamız iniyoruz gölün kıyısına, iskeleye doğru. Bir gurup genç yanında küçük bir yavru köpek, çelimsizce, yolda bulmuşlar almışlar, sahiplenmişler, bir diğer gurup kardan adamın yanında poz veriyorlar.

Kulak misafiri olduğumuzda kendilerini turist olduğunu anlıyoruz. Bu sırada iskeleye birkaç metre kala genç kızla yanındaki erkek birbirlerinin fotografını çekerlerken " bizim beraber hiç resmimiz yok "diyorlar birbirlerine, o an ben
elimde kamera ve boynumda fotograf makinası ile olaya müdahale edip, "verin ben çekeyim "deyip alıyorum dijital makinayı elime, fotoğrafçılık sanatını konuşturmam gerek deyip, pozlamadaki 3/2 kuralına göre gençle, bayanı fotografın 3/2 kısmına diğer tarafada nefis gölün manzarasını koyarak 2, 3 poz çekiyorum. Resimlere baktıklarında teşekkür edip yanlarından ayrılarak iskeledeki arkadaşlarım Harun, Zühtü, Erdinç'i kameraya ve resmlerini çekmeye başlıyoruyum. Göl buz tutmuş, ama manzara o kadar güzelki insanın içini ısıtyor.

Gölün etrafında yürüyüşe geçerken yol kalabalık, yeni gelen araçlarla park yeri arayan insanlar, yürüyüş yapanlar, faytonla göl etrafında tur atanlar, fayton arabaları gelin arabası gibi süslü, kısa tur 20 ytl, uzun tur 40 ytl olduğunu öğreniyoruz.

Yolun yanındaki küçük yamaçlarada yöre halkının kiraya verdiği renkli şamrallerle küçük, büyük herkez yukardan kendini bırakarak kontrolsüz şekilde kızakka kayıyor. Veliler ise aşağıda telaşla onların kaymalarını seyrediyor. Çünkü önümüzde 25, 30 yaşlarında biri şamrel ters çevrilerek yüzü koyun düştü. Hele küçük çocular için bu daha da tehike arz ediyor. Dün ise Valilik tehlikeli ve doğayı bozduğu için şamralle kaymayı yasaklamış. Bence isabetli olmuş.

Ağaçların altında mangalını yakıpta etrafı saran o mis gibi ızgaranın kokusu insanı o beyaz örtü üstünde acayip çekiyor. Bazen insan "ızgaranın kokusu bana, yeter doyarım"der ya öyle bir şey iste..

Kısaca abant, ne kadar yazılırsa yazılsın eksik kalır. Görmek, gezmek lazım...

 
Toplam blog
: 319
: 6405
Kayıt tarihi
: 14.06.06
 
 

25.08.1963 İstanbul doğumluyum. A.Ö.F İşletme mezunuyum. 8 sene profesyonel kalecilik yaptım. (Ey..