Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '08

 
Kategori
Okullar
 

Taşınmamalı eğitim

Tıklım tıklımdı sınıf. İki kişinin kavga-dövüş zor oturduğu sıralarda bu kez 3 kişi oturuyordu. Kirli yüzleriyle masum ve merakla bakıyordu çocuklar. Bu kez onlar için de farklıydı sınıf, okul başkaydı onlar için. defterleri yoktu, kalemleri, silgileri, ... yoktu. Poşetleri vardı ellerinde içine ücretsiz dağıtılan kitaplardan birkaçını koymuşlardı.

Şehirde yaşayanlar öne, "ötekiler" arkalara sıkışmışlardı. Tanışma merasimi kısa sürdü. Çünkü seslendirecek çok uzun cümleleri yoktu. En uzun cümleydi onlar için sanki isimleri. Şimdi kime kızmalı, kimlere kırılmalıydı kalbim, bilmiyorum.

Taşınıyordu onlar, taşınmak zorundalardı çünkü. Hergün insanca taşınmayı hayal edeceklerdi tıklım tıklım dolduruldukları servislerde sıkışırken. Herkes onlara savaş açmıştı sanki. Kendi velileri bile. Kendi kaydını yaptırmaya yine kendisi gelen çocuklar vardı aralarında.

Öğrencilerini 5.sınıfa getiren öğretmene son sene sürpriz yapılmıştı ve aralarında okuma yazma bilmeyenlerin dahi olduğu bu taşınan dimağları sıfırdan işlemek zorundaydı. Hem diğerlerini ilerletecek hem de eşitleyecekti hepsini ne olursa olsun.

Aslında bu konuda söyleyecek çok sözüm var; mesele öyle böyle bir mesele değil. Bu çok ciddî bir problem. Bu eğitimin büyüyen yarası.

Yalnızlığı şehirlere taşınan tütün işçisi köylü çocuklar ve bilgisayarlı odalarında aile problemleri yaşayan şehir çocukları... Bu "şimdi"yle hesaplaşmanın yazıklanası hâli.

Kendilerine yakın, taşımalı sistemle öğrenci alan okullar olduğu halde, bu çocuklar çeşitli yollarla öğle yemeğini ücretsiz yiyebilecekleri merkez okullarına taşınıyor . Kimi veliler farklı adres göstererek yaptırıyor bunu.

Ahh... Kaç tip insan var bu olayın içinde, kimler suçlu bilinmiyor.

"Bâri bizim Sinan, Ahmet, Mahmut şehirde okusun" diyen ama veli toplantılarından bîhaber, yahut umursamaz veliler. Sıralar yok, hizmetli yok, ..." yok'la başlayan cümlelere "Bizde de para yok" diyen müdürlükler, yurtta yetişmeye mahkûm (yine aileler sebep), hayatları memurlukla garantiye alınmış cepleri bıçaklı, ağzı küfürlü büyük çocuklar, sınav stresi ve aile baskısıyla karşı karşıya kalmış memur çocukları, bütün sınıfları aynı derslikte okutmak zorunda kalmış, hayal etmeyi unutmuş yalnız öğretmenler, meslek kaygısı olmayıp, okuma-yazmayı bildiğini aşk mektubu yazarak ispatlayan çocuklar, yıllık ve günlük planlarla gerçek arasında sıkışmış, sıkılmış öğretmenler, içine kapanmış ya da kafasını kuma sokan bu çarkın dişlilerinde ezilmeye sesleri kısık ihtiyar ruhlu çocuklar, her şeye rağmen direnen ve haftasonu tütün toplayan başarılı köy çocukları...

Sendika faaliyetlerine kendini kaptırmış hiç ebediyete kadar memnun olmayacak öğretmenler, gülücükler yok bu fotoğrafta sanki. Endişe ve çatışma akıyor gözlerden.

Yazının devamı gelecek...

Çünkü daha çok öğrenci gelecek, yine taşınarak...

 
Toplam blog
: 32
: 347
Kayıt tarihi
: 11.09.08
 
 

1984 Kayseri doğumluyum. Adana merkez okullarından birinde görev yapmaktayım. Branş öğretmeniyim...