Taşıyıcı anne,sadece taşımıyor

Taşıyıcı anne yöntemiyle bir başka kadına enjekte edilen embriyolarla, çocuk sahibi olmanında son yıllarda artış gösterdiği artık hepimizce bilinmekte.

Bilimsel verilere göre, taşıyıcı anne ile cenin arasına gen alışverişinin devam ettiği ve sonuçta yumurtayı veren ve taşıyanın genlerinin karıştığı bugün ispatlanmış bilinen bir gerçek.

Eskiden soyun babadan devam ettiği sanılırken, tıpta bugün gelinen noktada biyolojik bulgular annenin daha hakim unsur olduğunu ortaya koymuştur.

Her ne kadar 23 kromozom babadan,23 kromozom anneden gelerek birleşse de kromozom altı bir gen grubunun sadece anne yumurtasında bulunduğu tespit edilmiştir. Bu da anne rahminde gelişmekte olan ceninin gen alışverişinin devam ettiğinin göstergesidir.

Sonuçta başka kadının yumurtası bile olsa taşıyıcı annenin genleriyle hamilelik müddetince birbirine karışmakta ve çocuk onunda genetik özelliklerini almaktadır.

Sonuçlar böyle olunca doğacak çocuk gerçek anlamda onların çocuğu olmayacaktır. E o zaman bir sürü anasız babasız çocuklar var kimsesizler yurdunda. Onlardan birini evlat edinmek daha doğru değil mi?

Tamamiyle benden olamayacaksa o çocuk, şahsen ben taşıyı anneden faydalanmaz ve kesinlikle düşünmezdim.

Bu bilgileri öğrendikten sonra hala taşıyıcı anne konusunda istekli olanlar, kendileri kabul ettikleri için bence bir sorun yok. Tabii burda bir de dini yönden yapılması gerekenler varmış. Bu konu şimdiye kadar pek merak edilmemişti.

Ancak bugün Sn. Süleyman Ateş'in Tv kanalında yaptığı açıklamalar bence önemli. Babanın taşıyıcı anne ile dini nikahını olması gerektiğini söyledi ve doğum geçekleştikten 3 ay sonra da dinen boşanması gerekiyor. Bunu uygulayıp uygulamamak tamamen inanca bağlı.

Zaten kaç kişi herşeyi doğrusunu biliyor ve yapıyor. Herkesin davranışı kendini bağlar.

Ancak bir soru soruluyorsa doğru cevabı vermek de bu konuda uzmanı olanların vazifesidir. Bu yüzden Diyayeti suçlamak kanımca yanlış olur.

Sevgimle...