Tavşan'la köpek'in kardeşliği

“Bir gün bir tavşanla bir köpek kardeş olmuşlar…” Diye bir masal başlasa, inanır mısınız? Bir köpekle tavşanın kardeşliğini, dostluğunu görmek, duymak ve inanmak… 

Fakat 2008 yıllarında Kıbrıs, Lefkoşe’yi ziyaret ettiyseniz, böyle bir şeye şahit olabilirdiniz. Şimdi duruyorlar mı, bilmiyorum. Biliyorsunuz, Lefkoşe kuzeyin en büyük kenti ve başkentidir. 

Ben Girne’de çalışırken, hafta sonlarında sık sık Lefkoşe’yi ziyaret eder; çarşılarında gezinir; hanlarında dinlenirdim. Osmanlı’nın Kıbrıs’taki eserlerinden en önemlilerinden biri de Büyük Han’dır…Çoktandır turistlere açıktır… Güzel düzenlenmiştir. Genellikle hediyelik eşya satan dükkanlara sahiptir; ayrıca ziyarete gelen turistleri ağırlamak için çeşitli büfeler, çayevleri, kahveler yer alır… Çarşıda uzun yürüyüşlerden sonra biraz dinlenmek, nefes almak isteyen Turistler Büyük Han’ın revaklarında, gölgeliklerinde serinleyebilirler, çok güzel mis kokulu taze çaylarını yudumlayabilirler…. 

Girne’den Lefkoşe’ye her on dakikada bir, dolmuşlar kalkar… Bunlardan bir kısmı bizim bildiğimiz midi-bus şeklinde dolmuşlardır; bir kısmı ise taksi-dolmuşlardır. Aralarındaki ücrette farklılık vardır. Girne’den dolmuşa bindiniz mi, hemen hemen 40 dakika sonra Lefkoşe’ye varırsınız. 

Dolmuşlar sizi Girne Kapısı’nda indirirler. Ondan sonra eski kentin merkezi olan Sarayönüne’ne doğru cadde-sokak arası bir yoldan yürürsünüz. Sarayönü’nü kentin merkezi sayılır. Tam orta yerinde büyük , tarihi bir anıt vardır. Çevresinde resmi binalar bulunur. Ayrıca bu alanın karşısında yer alan kafelerde oturup, çay kahve, serinleticiler içebilirsiniz, dinlenebilirsiniz. 

Ondan sonra Arap-Ahmet Mahallesi denen şimdi asıl çarşıyı oluşturan daracık mahalle içlerine dalabilirsiniz. Doğru , sağlı sollu yer alan dükkanlara bakarak yürüyecek olursanız bu yol sizi eski adıyla St Sophia Kadetral, yeni adıyla Selimiye Camisi'nin önüne çıkarır. Cami çevresinde dinlenecek yerler vardır. Ayrıca, bir çok eski eserler satan dükkanlar yer alır. Yemek yemek isterseniz, İspanyol yemekleri yapan bir lokanta hemen caminin arkasındadır. Yemekleri ve menusu çok ilginçtir… 

Daha Selimiye Camisi'ne varmadan dörtyüz metre kadar beride, Büyük Han nerede diye soracak olursanız, hemen sola sapan bir sokağın içinde, Han’ı size göstereceklerdir. Sokağa dönün, Han’ın Dükkanlarının hemen başlangıcında sizi gözlerinize inanamayacağınız bir görüntü karşılar. Bir köpekle, bir tavşan koyun koyuna yatmaktadırlar… Gözlerinize inanamazsınız… Köpek ve tavşan… Böyle dost, böyle candan.. olabilirler mi, imkanı var mı? 

Vardır. Köpek ve tavşan … Onlar dost , kardeş ve arkadaştırlar… 

Sahiplerine soracak olursanız. “Bundan tabii bir şey olamaz… Çünkü onların her ikisi de aynı evde, çok yakın tarihte doğmuşlar, birlikte büyümüşler… Kardeş olmalarından, kardeşçe davranmalarından tabii bir şey var mıdır?” 

Öyledir ama, yine de gözlerine inanamazsınız. Tavşan kalkar köpeğin boynuna sarılır, köpek tavşanı koynuna alır, yalar… Bir süre sonra, tavşan kaçar, sokağa çıkar… Köpek hemen arkasından seyirtir, tavşanı ensesinden tutar revaktan içeriye sokar… Kardeşini kurtarmıştır… O yaramaz da hiç rahat durmaz ki! Hop hop oynar durur… Onların resimlerini “Galeri”mde seyredebilirsiniz… Fakat , ne yazık ki filme alamadım… Hayvanlar arasındaki bu dostluk, herhalde Rum bölgesinden gelen ve diğer turistlere , yabancılara da örnek oluyor…Çünkü orda durup, uzun boylu seyrediyorlar; filme alıyorlar… Bu ne gösterir, hiç olmayacak cinsler bile alıştırılırsa dostluk kurabiliyorlar… 

Düşmanlık… Bize sonradan aşılanan fikirlerdir. Tabiatta doğal eğilim dostluktur. Aslan geyiği yer… Düşman olduğundan değil, tabiatın ona karın doyurma yolu olarak bunu gösterdiğindendir… 

Bilmiyorum, bu köpek ve tavşan hala yaşıyor mu? Ama ben gördüm ve şahit oldum… Hayvanlar arasında bu dostluğun, insanlara da örnek olabileceğine ilişkin bence ender gösterilebilecek bir olguydu… Hala resimlerine baktığım zaman, onları özlediğimi hissediyorum…