Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '13

 
Kategori
Güncel
 

TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'nun hızlı tren savunması çok sorunlu!

TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'nun hızlı tren savunması çok sorunlu!
 

Olayın taciz kısmına girmeyeceğim; yargıya intikal ettiğinden kimin kime taciz ettiğine yargı karar verecektir.

Beni esas ilgilendiren konu, karşılıklı söylenen sözlere tarafların itiraz etmemeleri nedeniyle sabit olan içeriktir. Bu yönüyle olayın tamamen kurgu olmadığı ve konusunun da belli olduğu anlaşılmaktadır.

Buna göre iki yönetim kurulu arkadaşıyla beraber hızlı trenle Eskişehir'den Ankara'ya dönmekte olan Feyzioğlu'nu bir yabancı gazeteci aramış. İngilizce olarak yaptıkları konuşmada Feyzioğlu, "Ülkem çok kötü, polis herkese ateş açıyor" demiş. Bu konuşmaya sinirlenen bir türbanlı kadın da, "Hem bizim yaptığımız hızlı trene bineceksin hem de bunları diyeceksin; o zaman kara trene bin" demiş.

Türbanlı kadın açısından değerlendirecek olursak, ne yalan söyleyeyim, ben de aynı duyguları taşıyorum. Tencere-tava eylemi yapıldığı sırada balkona çıkmış, yaşlı bayanlarla yaşlı erkeklerin son enerjileriyle dakikalarca hararetli bir şekilde tencere tavaya vurmalarını izledikçe içimden şunları geçirmiştim; akşamın dokuzu, şimdi tencere tavayı çalacaksınız, sonra yatacaksınız, sabahleyin de, Amerika'da bile olmayan bir sistemle, özel doktorunuza gideceksiniz, özel muayene olacaksınız ve istediğiniz eczaneden de ilaçlarınızı alacaksınız! Hangi yüzle? 10 yıl önce bunlar hayal bile edilemezdi. Belli bir yaş üzerindekiler içinse sağlıktan daha önemli bir konunun olabileceğini düşünemiyorum.

Aynı duyguları kendimin de hissetmesi sebebiyle türbanlı bayanın sözlerini yadırgayamıyorum.

Ama; Feyzioğlu'nun, Basın Konseyi'nin basında sansürün kaldırılışının 105. yıldönümü nedeniyle düzenlediği "Basın Özgürlüğü Paneli"nde bu olayla ilgili yaptığı savunmasında söylediklerini ise çok sorunlu ve hastalıklı buluyorum. Halk Tv'den yayınlanan ve benim de izlediğim panelde Feyzioğlu aynen, "O zaman Cumhuriyet'i de biz kurduk" dedi.

Bu sözleri söyledikten sonra artık yaptığınız demokrasi vurgusunun da, demokrasi kriterleri olarak açıkladığınız 6 maddenin de hiç bir anlamı kalmıyor.

Aslında bu açık bir itiraftır. Şimdiye kadar hep şunu diyorduk: "Darbenin özellikle sivil uzantıları devletin sahibi olarak kendilerini görüylar ve onun için darbeyi destekliyorlar".

Belirtiler ve dolaylı konuşmalar böyle bir intiba uyandırsa da, bu söylem soyut bir iddiadan öteye gitmiyordu. Feyzioğlu gibi sözünün nereye gittiğinin çok iyi bilincinde olan bir hukuk adamının açıklamaları taşları yerli yerine oturtmakta ve bizleri haklı çıkarmaktadır.

Devletin sahibi olarak kendinizi gördüğünüzde, istemediğiniz iktidar sandıktan yüzde kaç oyla çıkarsa çıksın, sizin için bir anlamı olmuyor. Sandıkla da olsa sizin tapulu malınız gasp edilmiştir. Zorla da olsa bunu geri almanız sizin en tabii hakkınızdır.

Demokrasi deyip peşinden hemen ama demelerinin tek nedeni budur. Bu 'ama'ların yapılacak darbeye gerekçe hazırlamaktan başka bir anlamı bulunmamaktadır.

Böyle düşündüğünüzde; sanki yakın demokrasi tarihimizde neredeyse her on yılda bir darbe yapılmamış ve elde de klasörler dolusu deliller yokmuş gibi, "Yürtseverler Silivri'de haksız yere tutuluyorlar" dersiniz.

Olay bu kadar basittir.

Siz devletin sahibi olduğunuzda herhalde seçilmiş iktidarlar da sizin  kiracılarınız ya da fuzuli şagiller oluyorlar! Başka bir anlatımla sizin isteklerinize uygun davrananlar kiracılar,  davranmayanlar ise fuzuli şagiller oluyor. Fuzuli şagilleri de, uzun hukuki süreci beklemektense, eli silahlı mafya yardımıyla kapının önüne koymak en pratik yol olsa gerek!

Zaten Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren temel iki sorunu olan 'laiklik karşıtlığı' ve 'Kürt' sorunlarını devletin başına bela eden de bu dar görüşlü zihniyettir. Kendi statülerini korumak için adeta düşmanlar yaratılmış ve bu düşmanlar hep canlı tutulmuşlardır. Çözüm sürecine peşin karşıtlığı da ancak bu mantıkla açıklayabiliriz.

Cumhuriyeti siz değil; canları pahasına hepimizin dedeleri kurdular. Onun için Türkiye Cumhuriyeti devleti sadece sizin değil; hepimizindir.

Eğer kastedilen CHP ise, o günkü tek parti CHP'siyle bugünün CHP'sini bir tutamazsınız.

Unutmayınız ki; DP de CHP'nin içerisinden çıkmış bir partidir. DP kurucularından Celal Bayar bir CHP'li olarak Atatürk'ün görevlendirdiği son başbakandır. Yine Adnan Menderes de eski bir CHP milletvekilidir.

Ayrıca Metin Feyzioğlu'nun hukuki varisi olduğu dedesi ve manevi babası Turhan Feyzioğlu'nun da CHP'den ayrılarak ayrı bir parti kurduğu unutulmamalıdır. 12 Eylül'ün dokunmadığı ve hatta başbakan yapmayı düşündüğü tek siyasi lider de Turhan Feyzioğlu'dur.

Bir hukuk akademisyeni olan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'nun Medeni Kanunu bilmemesi ve o günün DP'sine ve bugünün partilerine mirastan pay düşürmemesi düşünülemez.

Ve bu durumun yine Medeni Kanunu'nun girişteki genel hükümlerinden olan 'İyiniyet'le de bağdaşmadığı çok açıktır.

25 TEMMUZ 2013

Hasan Basri Özgen

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..