Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

aygoz Özlem Eryoldaş

http://blog.milliyet.com.tr/aygoz1

14 Mayıs '07

 
Kategori
Anılar
 

Tek kalan fincan..

Tek kalan fincan..
 

Balkonda kahvesini yudumlarken elinde kalan tek bir fincana baktı. Takımdan geriye sadece bu kalmıştı.

O sabah yoldan gelir gelmez bavulları bırakıp sahile indiler. Yakan güneşin altında saatlerce yattılar. Bronzlaşmakdan çok tam bir işkenceye dönüşmüştü. Ama sesini de çıkartmıyordu. Yıllar sonra ilk kez tatile çıkmışlardı. Cildinde çıkacak, sonra geçmesi zor olan lekelere davetiye çıkardığını biliyordu. Kozmetik reyonunda ne kadar krem varsa almıştı gelirken. Yıllardır taksitlerini ödedikleri devre-mülkün tadını çıkartmaktı tek düşüncesi.

Tüm kış boyunca çalışıp da onbeş güncük olsun tatil yapmak bizimde hakkımız diyerekten, bu ağır ödemenin altına girmişlerdi.

Hava çok sıcaktı. Akşam olmasına karşın sıcak hava yakıyordu. Yemeklerini yiyip evlerine gittiler.

Sabah erken kalkıp yürüyüş yapacaklardı. Kadın, getirdikleri mutfak eşyalarına baktı. Tatile gelirken bukadar ıvır zıvırı neden doldurdumki diye düşünüp kendine kızdı. Sonra eşinin yurt dışından getirdiği kullanmaya kıyamadığı fincan takımı ilişti gözüne. Sabah kahvaltıdan sonra kahvemizi bunlarla yaparım diye gülümsedi.

Yolculuğun ve sıcağın etkisiyle nasılda yorulduğunu fark etti yatağına uzandığında. Her tarafı ağrıyordu. Eşi çoktan uykuya dalmıştı. Yatağında dönüp durdu. Uyuyamadı. Balkona çıktı. Gökyüzüne baktığında yıldızlar göz kırpıyordu. Hiç esmeyen rüzgarı hayal etti. "Keşke birazcık esse de sahilden yosun kokusunu getiriverse" dedi. Sahil tarafından cılız sesle yükselen müzik sesine kulak verdi. Diskodaki gençler hala yorulmamışlar demek ki. "Bizde yarın gece gideriz" dedi. İlk gün için bu kadar aktivite yeter. Yatağa döndü. Başının ucunda ısrarla dolanan sivrisineği farketti. "İlaç almalıyım sabah" dedi. Yoksa bunlar bizi uyutmayacak. "Aman olsun korna seslerinin yarattığı uykusuzluktan iyidir. Bunun çözümü var nasıl olsa. Nankörlük etmeyeyim!."

Banyoya gidip kızarmış yüzüne baktı. Kremini sürdü. "Yarın daha az kalmalıyım güneşin altında" dedi. Bavullar açılmayı bekliyordu. Acaba hazır uykum kaçmışken, şunları boşaltıp sabaha iş bırakmasam mı diye düşündü. Ve açmaya başladı. Önce elbiselerin olduğu bavulu açtı. Bir kaç mutfak eşyasını yerleştirdi. Ses yapmamaya özen gösteriyordu. Yeni fincan takımından bir tane çıkarttı. Hemen su ısıtıcısına suyu koydu. "Kahve içeyim bari" dedi. "Uykum iyicene açılsında işi bitirir yatarım. Sabah yürüyüşünü de ertesi güne bırakırım." Balkonda kahvesini içerken, diskodan gelen sesin azaldığını farketti. "Yorulmuş bizim çocuklar" dedi gülümseyerek. Etraf derin bir sessizliğe bürünmüştü.

Aniden çıkan rüzgarla balkon kapısı kapanmıştı. Açmaya çalıştı başaramadı. Eşinin uyanması mümkün değildi. Bağıramazdı da. Üzerinde şortu, tişörtü, yüzünde kremi elinde bir fincan kalakalmıştı balkonda. Sonra birden balkon değilde bir salıncakta olduğunu zannetti. Tutunmak istiyor, başarılı olamıyordu. İnsanların çığlıklarını duyuyordu. Gece kıyafetleriyle ordan oraya koşturuyorlardı. Sıkı sıkıya tuttuğu fincanı elinden bırakmıyordu. Eşine sesleniyor duyuramıyordu. Aşağıya atlayabilir miyim diye düşünürken, kendini aşağıda buldu. Bacağı kanıyordu. İnsanların konuşmalarından "deprem" olduğunu öğrenmişti. Sallantı durmuştu. Koşarak kapıya ulaşmak istedi bahçe tarafından. Yıkıntıları görmezlikten geliyordu. Eşine ulaşmalıydı. Acaba "kabus mu görüyorum "dedi. O kapıya doğru koştukça, insanlar tam tersi yöne koşuyorlardı. Elektrikler kesilmişti. Yıldızlar yön veriyordu. Kapıyı bulamıyordu. Bacağından kanlar akıyordu. Nefesi kesildi.

Olduğu yere yığıldı kaldı.

Gözlerini açtığında aradan iki gün geçmişti. Hastahanedekilerden, çok şiddetli bir deprem olduğunu, milyonlarca ölü olduğunu duyduğunda kulaklarını tıkadı. Balkonda içtiği kahve ve içeride uyuyan eşi geldi gözünün önüne sadece. Eşinin yatak odasında, kolonun üzerine düşüp uykusunda hayatını kaybettiğini öğrendiğinde kabus olmadığını anladı.

Elinde "o" geceden kötü bir hatıra olarak kalan fincana baktı. Tek kalan fincanı yıllardır özenle saklamıştı. Kahvesini bitirip balkondan içeri girdi. 14/05/2007

 
Toplam blog
: 185
: 1494
Kayıt tarihi
: 10.03.07
 
 

Yazabilmenin özgürlüğüyle... İstanbul'un bir bahar sabahında dünyaya gelmişim. Keşfetmek, anlayabilm..