Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tek kat elbise...

Tek kat elbise...
 

Dünyaya geleli çok zaman geçmişti. Günler, haftalar ve yıllar. Unutmuştu kadın şimdi kaç yaşında. Unutmuştu diyorum ama belki de umurunda değildi. Sokaklarda yaşıyordu artık kimbilir başından neler geçmişti. Bir zamanlar soba başında bir koltukta oturup çay içerken yağan karı izlemiş miydi? Bir kocası bir çocuğu olmuş muydu? Her gün gidip geldiği bir işi ya da? Kendine ait bir mutfakta domates, biber doğrayıp soğan pembeleştirmiş miydi? Kim bilir? Hayattı bu ya bir yerden bir yere savururdu insanları da kimseye hesap vermezdi. Hiç öğrenemedim o kadının hikayesini. Sorsam belki anlatırdı ya da hazin bir kahkaha patlatıp sigarasından bir nefes çekerdi. Kim bilir?

O kadın çöpleri karıştırırdı. Sanki çeyiz sandığındaki anne yadigarı dantellere bakar gibi tek tek bakardı o çöplere. En çok giyecekleri severdi. Bulduklarını hemen oracıkta giysilerinin üzerine giyer elleriyle düzeltirdi. Salınırdı sokakta sonra, mezuniyet törenine gitmekte olan bir genç kız edasıyla. Dünyadaki en hazin fotoğraflardan biriydi o kare. Aklımın içinde bir fotoğraf değil bir kanlı canlı durup kaldı öylece. Sonbahar sokağında üzerinde kat kat giysileriyle dolaşan, elleri yüzü kararmış dağınık saçlı o kadın...

Zaman aklımızdaki imgeleri değiştirip bambaşka şekillere büründürüyor. O kadın ve kat kat giysileri şimdi bu yılın sonunda duran ruhumun bir sembolü gibi. Kat be kat giydiğim tüm geçmiş zaman giysilerinin ağırlığından bitkin oturmuş öylece bakıyorum giydiklerime. Başkalarından alıp kendimin yaptığım o hazin öykü katlarına. Kiminde ağır bir keder kokusu kiminde gözyaşı lekesi kiminde ise yanmış yakılmış geçmişin izleri.

Ve yorgun yorgun çöküyorum koltuğuma. Öyle ağırım ki öyle taşınmaz olmuşum ki tüm bu katların altında. Yıllarca ama yıllarca katlar üst üste birikmiş de ben kendi tenim sanmışım onları. O katlar yüzünden ruh eski uçarı halini yitirmiş de uçamaz olmuş sanki. Şimdi bu yılın başında tüm o katların tek tek soyulup ait oldukları geçmişin çöplüğüne dönmeleri gerektiğini hissediyorum. Eğer o katlardan soyunmazsam yeni bir yıla başlayamayacağımı hissediyorum.

Herkesin yeni zamanlar için hazırlıkları vardır. Yeni bir iş için, yeni bir hayat için yapılan hazırlıklar. Kimileri de belki benim gibi yeni farkediyordur yeni bir hayat için, taze bir ruha sahip olunması gerektiğini. Ve aslında var olan ama katlar arasında yitip gitmiş, nefes almakta zorluk çeken ruhuna yeniden kavuşursa eğer, yeniden başlayabileceğini. Biri bana "asla geç değildir." demiş ve eklemişti "geç olan hiç farkedemeden ölüp gitmektir." Haklıydı.

Şimdi o katlardan kurtulmak için hazırlık içindeyim. Ve geç olmadığını bilmenin huzuru ile tüm katlardan soyularak yürüyorum. Her adımda hafiflik hissederek, geçmişte sahip olduğum çok ama çok eskilerde kaldığını sandığım o heyecanlı ruha daha da yaklaşıyorum. Tek ve kendi elbisemle kalana dek yürümeye devam edeceğim. Ve saat tam on ikiyi vurduğu vakit tüm o katlar geçen yılın eprimiş, eskimiş bavulunda sonsuza dek kalacaklar. Zaman eskilerle değil yeni olanla, acıyla değil umutla yaşama zamanı. Ben yeni yıla böyle gireceğim. Tek kat elbisemle...

Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/1658573/
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..