Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '13

 
Kategori
Edebiyat
 

Tekne Kazıntısı Etkinliği

Tekne Kazıntısı Etkinliği
 

  

 

 “Çağrı

 

 Sarıl tenimden daha yakın

 Hadi yalvartma

 Yatak yatmaya kışkırtıyor

 Sevişmelerin ağzı açık kalsın

  

 

 

 

 

 

 

 

 Korkunç akıllı bir beden

 Sevişmeyi yıldızlardan öğrendi

 Ölümden önce kimseyi sevemez

 

  Sarıl tenimden daha yakın

  Soluğun örtsün soluğumu

  Kalçalarım korkudan titresin

  Haberin yok gözyaşları bağışlandı.”

 

  Tülay Ferah 

 

             Mustafa Öneş ve Tülay Ferah dostları, ikilinin  “Tekne kazıntısı” adını verdikleri ortak yapıtlarının tanıtım toplantısına katıldılar.

             Düzenleme, Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Aslı Durak’ın başarılı eşgüdümünde Bostancı’daki Hatay Lokantası’nda gerçekleşti.

             Eleştiri yazıları ve kitaplarıyla tanınan Mustafa Öneş ile romanlarıyla ünlenen Tülay Ferah, demetlenen şiirlerinin yanı sıra Mustafa Öneş’in çizgi çalışmalarını da içeren ortak kitap yayımladılar: “Tekne Kazıntısı”…

             15 Haziran Cumartesi günü saat: 15.00’te başlayan duvarlarındaki görüntülerin iz bıraktığı sanatsal salonda Aslı Durak’ın sunduğu toplantıya; Egemen Berköz, Necati Tosuner, Okan Baba, Sencer Karacalıoğlu, Melahat Babalık  ve Uğurtan Atakan konuşmacı olarak katıldılar.

             Kimi şairler, kitaptan şiirler seslendirdiler. Aylardır rahatsız olan ve sağlığına kavuşan Mehrizat’ın aniden görülmesi, büyük sevinç kaynağını oluşturdu! Ayrıca kimi yüzler,  bir arada olmanın ve konuşup tanışman engin mutluluğunu yaşadılar! 

             Altın Bilek Yayınları Sahibi İlker Balkan,  yazarı Tülay Ferah’a destek amaçlı aramızda bulundu. Fotoğraf çekti. Kimi yazarlarla tanıştı.

             “Tekne Kazıntısı”nın tanıtım ve imza toplantısı saat 17.00’de sunulan kokteyl ile saat: 19.00’da sonlandırıldı.

             “Bir çiçek duruyordu orda, bir yerde / Bir yanlışı düzeltircesine açmış ” diyor Cemal Süreya… Ben de bir çiçek gördüm orada, ortalarda... Ötekilerden bayağı farklı… 

 

*

 

          Bir ara Hatay Lokantası sahiplerinden sanatsever insan Mehmet Ali Işık  ile görüştük. Aşağıdaki önemli bilgileri aktardılar:


          “Cemal Süreya 1980’den sonra restorana gelmeye başladı. Ondan önce de gelenler vardı. Can Yücel, Atilla Tokatlı, Balıkçı Nuri, Orhan Menemencioğlu, İslam Çupi, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Mehmet Kemal, Selahattin Hilav… Behzat Ay, Haydarpaşa Lisesi’nde çalıştığı için sık uğrayanlardandı aslında. O zamanlar müşterilerimizin yüzde otuzu öğretmendi. Taşranın merkezi olduğu için uğrayanı eksik olmazdı.

           Cemal Süreya ile lokantanın havası değişti. Şöyle ki, iyi yemek yaparsın, hizmetin de iyidir fakat bu fazla bir şey ifade etmez. Bir de reklamın oldu mu tadına doyum olmaz. Cemal Süreya günlüklerinde, yani Milliyet Sanat’ta ve Gösteri’de “Hatay’a gidiyorum” diye yazınca, gelen arkadaşlarından bahsedince tabii lokantanın da ünü artmış oldu. O zaman Kadıköy’deydik. Talihsizlik yaşayıp Bostancı’ya taşındık. Burada da benim insanlara dostça yaklaşımımdan insanlar bizi tercih etmeye başladılar. Bu arada yaptığım etkinlikleri göz ardı etmemeliyim. İmza günleri, resim sergileri ve Cemal Süreya’nın Cuma toplantıları Bostancı’da da devam etti. Benim müşteriye tavsiye ettiğim yemekleri bile Cemal Süreya’nın günlüklerinde bahsettiği oldu. Ve Cemal Süreya ile arkadaşlığımız önce dostluğa, sonra abi-kardeş ilişkisine dönüştü. Hatta bir gün geldiğinde şöyle yazdı deftere “Sevgili Hatay, sevgili Mehmet Ali, Hatay’a girince içim nasıl açıldı. Hayatımızın bir parçası, hatta kendisi olmuştur burası.” “Candan, Cemal Süreya.” diye de imzalamıştır. Yani Cemal Süreya’nın günlüklerini okuyanlar bunları görecektir.

          On beş günde bir yayınlanıyordu dergiler. Hatta bir gün, Fazıl Hüsnü Dağlarca “Hatay olmazsa bu Cemal ne yazacak?” demişti. Bu saygı ve sevgi içerisinde, Cemal Abi’yi kaybettik. Gerçek bir abimi kaybetmiş gibi sağa sola telefonlar… ve nihayet evine gittiğimde gerçeği öğrendim. Sunay Akın’ın da konuşmalarında bahsettiği gibi, sabah Haydarpaşa Hastanesi’nin morgunun önüne ilk giden bendim. Sonra Sunay ve daha sonra Memo geldi. Şişli Camii’ne götürdük, yıkanmaya başlanıncaya kadar başındaydık. Memo, göğsündeki kılları okşayarak ağlamaya başladı. Cemal Abi’nin ölümü beni çok etkilemişti. Ve sonraki yıllar, anmalar birbiri ardına, 1990’dan sonra, 13 yıl boyunca sürdü. Ve ben bu arada, imza toplayarak Kadıköy meclis üyesi Cemal Bey’in yardımı ile Nurettin Sözen’in de imzasıyla oturduğu sokağa adının verilmesini sağladım. Ölümünün beşinci yılında büstünü yaptırdım. (Nihal Okçetin’e) 1997–2002 arasında Hatay Şiir Yarışması düzenlenip Cemal Süreya’nın anma günlerinde ödül verildi.

          Sonra hep aklımda Cemal Süreya adına dernek kurmak vardı. Bunu da 13 yılın ardından İsmet Kemal Karadayı, Zuhal Tekkanat, Günnur Yalçın’ın katkılarıyla Yaşar Günaçgün’ü, Bedrettin Aykın’ı, Üstün Akmen’i de yanımıza alarak derneği kurduk. Böylece bu yönetim olmuş oldu. Dernek çalışmalarına başladık. Güzel günlerimiz de hüzünlü zamanlar da oldu. Omzumuza basıp çıkanlar, çıktıktan sonra da bizi baltalayanlar, Cemal Süreya’nın hayatımızın bir parçası dediği yere “Bostancı’da malum lokanta” demekten, imza ve anma günlerinin yapıldığı yere “lokantanın bodrum katı” demekten, bin bir emekle özenip kütüphane kurduğumuz, resim galerisi haline getirdiğimiz yere “bakkal dükkânı” demekten sıkılmadılar. Raşit Kara’nın “edebiyatımızın kültür kervansarayımız” dediği yere Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği’nde başkan seçilip üç sefer istifa ettikten sonra, başkan bile değilken başkan olarak lanse ettiğimiz kişiler bile bizi baltaladılar. Onların da “Kadıköy” deyip sığındıkları dört metre kare yerden nasıl kovalandığımızı unutamıyorum. Ben bunlara Cemal Süreya sevgisi saygısı için katlandım. Cemal Süreya’yı seviyorlar ya, işlerine gelmediği yerde arkalarına bakmadan terk ettiler, en yakınları bile. Bunlar en çok 2008–2011 arası oldu.

          Derneğe katkı sağlayan Necati Tosuner, jüri ile görüşmede basın bülteni, hatta yaptığımız etkinliklerin afişlerini hazırlıyordu. Kiralarımızda da Mustafa Öneş, Uğurtan Atakan, -ayrıca Uğurtan Bey etkinliklerimizin- çok yükünü çekenlerdendi. Takvim yaptıranlar, Mehmet Ünsal, Fatih Çam, Taylan gibi dostlardı. Faruk Pak maddi katkıda bulunan dostlardandı. Itır Yeğena, Zuhal Tekkanat, kiramız için katkı sağlayanlardandı. Derneğimiz, her yıl 18 ile 22 arasında etkinlik yapıyordu.

          Son yönetime gelen arkadaşlarla derneğin dağılmışlığını yeniden toparladık, Aslı Durak, Aydan Ay, Melahat Babalık, Mustafa Işık ve benim çalışmalarımızla. Bir yıldır Cemal Süreya Derneği, Gençlik Yönetimi’ni hayata geçirdik. Hakan Sipahi ve Rıdvan Ardıç’ın gösterdiği ilgi ile şiir işliği günlerini gerçekleştiriyoruz. Amacımız, tüm üniversitelerde Cemal Süreya şiirini, kişiliğini daha çok tanıtmak. Bugüne kadar 9 şiir işliği yapıldı. Bunun haricinde şiir işliği, Mustafa Öneş’in şiir değerlendirmeleriyle devam ediyor.        

          Feride Bilgin’in Günebakan Filmcilik, Bülent ve Ayben’in “Süreya’nın Cemal’i” belgeselini gerçekleştirdik. Semih Poroy karikatürleriyle derneğimize katkı sağladı. Mehmet Avdan, şiirlerini besteledi. Bu yıl şiir yarışmasına 202 başvuru yapıldı.”

*

muhsindurucan@hotmail.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..