Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '11

 
Kategori
Anılar
 

Telefon Sapığı sandım, ne çıktı ?

Telefon Sapığı sandım, ne çıktı ?
 

RESİM INTERNETTEN ALINMIŞTIR


“Tanımadığım numaraları açmamak konusunda saplantılıyım. Sebebi var tabi, durduk yere olmuyor.” Demiştim. 

Şükür, yazacağım. Bu konuyu yazamayacağım sandım. Duygusal değişimlerde çok hızlı oluyor. Teknolojinin hızına yetiştik sayılır. 

Kah dalgalanıp salınıyorum aheste. Kah kabarıp sığmıyorum bendime. Taştığım da oluyor. Ama taşkınlığım sakin bir liman arayışından… 

Dün girdiğim duygusal buhrana sapmadan dönüyorum konuya. 

Ali’nin doğduğu yıl (2003’de) başlayan kabus, telefonda tanımadığım numaraların çağrısını gördüğümde hissettiğim panik. Açamıyorum, tanımadığım numaralara cevap veremiyorum. (Ali, küçük prens. Karizma, bitirim ağabey. Can, cennet. Aşk ve daha ne varsa yaşamın güzellikleri övgü düşülebilecek…) 

Arda on yaşına girmek üzereydi. (Yakışıklı, atletik. Güvenilir. Sırdaş. Birlikte büyüdüğüm yol arkadaşım. Canım. Hayatımı kolaylaştırmak çabası olan erkek. Sevdiğim…) 

On yıl sonra yeniden bebek sahibi olmuştum. Yaşın götürüleri vardı, otuz beş olmuştum. Arda’nın onca yıl sonra yaşadığı stres. (Tek çocukluktan, ağabeyliğe geçiş zamanları) Evdeki stres ve üstüne “Telefon Sapığı” stresim eklenmişti. 

Evet, önce telefon sapığı sandım. Telefonum olur olmaz zamanlarda çalmaya başladı. Ali’yi yıkarken, emzirirken, altını değiştirirken. Arda’ya ders çalıştırırken. Yemek yerken. Gecenin körü. Sabahın ağması... 

Zaman mefhumu yoktu arayanların. Beni anlamaya niyetleriyse hiç yoktu. Onların derdini sonra öğrendim. 

Arayanlar hep erkekti. İstedikleriyse bir bayan. Telefonu açar açmaz “Türkan’ı ver.” Sözüyle irkilir olmuştum. 

Hayatımda iki Türkan tanımıştım. Birisi Sultantepe İlkokulu’nda bir yıl okuduğum öğretmenimdi. Severdim kendisini. On sekiz yaşında kendisini tanımama şaşırmıştı. 

Diğeriyse; amcamın kırk yıl sonra yengemi boşayıp halalarımın desteğiyle evlendiği kadın. 

Onu hiç sevememiştim. Yapmacıktı, sakladığı kimseye göstermek istemediği bir şey varmış gibi davranırdı. Nitekim sonunda ortaya da çıktı. Amcamın evini elinden almak için fazla ilaç verip felç olmasına sebep olduğu söylendi. Türkan gitti amcam bitti. 

Mühendislik okumuş zehir gibi adam, kardeşlerinin gazıyla yaptığı evliliğin sonunda hafızasını kaybetmiş, okumayı yazmayı dahi unutmuş ve muhtaç bir şekilde bir bakım evinde hayatını kaybetti. 

Bu da hep içimde yaradır. Halalarım çok başarılı insanlardı. Başarıları diğer insanların hayatlarını tarumar etmek üzerineydi. Kazanan olmadı. Kaybedenler sevdiklerim olduğu için acıtır beni. 

Nerelere gittim. Türkan, Türkan. İşte hayatımın kabusu isim. Türkan. Aklımda canlanan ilk karakter kötü Türkan oldu. 

Telefonlar çalıyor, “Türkan’ı ver.” Diyor karşımda bir adam. Adam diyorum çünkü kibar olmadıklarını tecrübe edip öğrendim maalesef. “Beyefendi, yanlış aradınız sanırım. Lütfen bir daha aramayın.” Diyorum. Cevaba bak “Türkan’ı ver lan. Sen de mi yollusun?” 

Lohusayım, bunun getirdiği psikolojik inişler ve çıkışlar yaşıyorum. Dengeyi oturtmaya çalışırken, dengem alt üst oldu. 

İbre iyice şaştı. Telefon çalıyor, karşılaştığım adamlardan hakarete varan sözler ve aşağılanmalar duyuyorum. 

Bir zaman sonra tanımadığım numaralara telefonumu açmamaya başladım. Bıktım. Yıldım. Adamları ikna edemiyorum, Türkan’da Türkan. Açmıyorum kardeşim. 

İnsanlara anlatıyorum. Hadi ki alay edecekler. “Türkan yok, falan olsa olmaz mı?” deseydin. “Kızım, fena mı? İş ayağına gelmiş. Bir banka numarası verseydin” (Espriye bak, tuzla da kokmasın. Allah bildiği gibi yapsın.) Nasıl kötü oluyorum. Dalga geçen insanları öldürmek istiyorum. 

Onlar bunu nasıl öğreniyor? Tanımadığım bir numaradan arayınca açmıyorum ya evden arıyorlar. Durumu öğrenince sarıyor da sarıyorlar. Yaşayana zor. Bıçak saplandığı yeri yakarmış. 

Artık eşime söyledim. Korkuyorum da. Delilik yapar. Başımız belaya girer. Çözemediğim gibi ondan da fırça yiyorum. Dışardan arıyor, numarayı tanımayınca korkudan açamıyorum. 

Kulaklarımda “Türkan, Türkan…” 

Bir gün alış verişten dönüyoruz. Işıklarda eşim durdu. Benim telefon çaldı. Telefona baktım, numarayı tanımıyorum. O anda rengim ruhsarım attı. Boğulur gibi oluyorum. Araba dönüyor, gözüm kararıyor. Eşim telefonu açmadığımı görünce aldı ve “Efendim” demesiyle “Türkan nerede lan? Türkan’ı ver.” Diye böğüren öküzün sesiyle irkildi. 

“Ne Türkan’ı, yanlış arıyorsun. Numaranı kontrol et.” Diyip telefonu kapattı. Yok, öküz kararlı. Ama bu sefer başka öküz. Eşimin sinirden kızaran yüzü ve dışarı çıkan elmacık kemiklerini arka koltuktan görebiliyorum. 

Eşim patlamak üzere bir öfke nöbetinde ve direksiyon başında. Korkudan iyice büzülmüş ve Ali’ye sıkı sıkı sarılmışım. 

Işıklardan hareket ettik. Telefon susmuyor. Bir öküz, başka öküz. Küfrü basıp kapatıyorlar telefonu. Bazıları akşama sipariş bile veriyor karşısındakini dinlemeden. 

Son arayan öküzde eşim bağırmaya başladı “Lan, senin numaran burada gözüküyor p....k. Ben seni bulup… bak gör sen Türkan mı? Niye arayıp rahatsız ediyorsunuz. Kaç kere söyleyeceğim yanlış numara” 

Karşıdaki öküz, insanlık vasıfların dönüyor. Savcılığa şikayet edileceği ve kimliğinin ortaya çıkması korkusundan kibarlaşmaya başlıyor. Biz Türkan’ın ne iş yaptığını bu vesile ile öğreniyoruz. Bir bin özürle kapatıyor telefonu. 

Telefondaki öküzün söylediği numaradan anlıyoruz ki Türkan’ın numarası başka bir operatörde benim numaram ile aynı. Öküzler operatör farkına takılmıyor. Kontrol etme gereği duymuyor. Arıyor da arıyor. 

Bu arada, bu denli uzun süren Türkan muhabbetinde eşime neden sonra denk geldiği kısmı daha da ilginç. Türkan, minibüste fuhuş yaptıran bir kadın. Yoğun olarak arandığı zamanlarda Türkan dışarıda. Aramaların durduğu ve ha bitti sandığım zamanlarda Türkan içerde. 

Kadını tutukluyorlar ben rahat ediyorum, birkaç ay ve sonra yeniden bırakıyorlar. Kabus dönüyor. 

Dolayısıyla bir türlü denk düşüremiyorum. Ya adam uyuyor kıyamıyorum. Sabah işe gidecek, morali bozulmasın diye. Yahut işte. Böyle garip yanılsamalar sürüp gidiyor. 

Bunu da internetten ve gazetelerden öğrenip şok yaşamıştım. Fuhuş yapıyor, yakalanıyor ve serbest kalıyor. Nasıl oluyor? 

Telefon numaramı değiştirdik. Yok, bu fobiden kurtulamadım. Hala açmıyorum tanımadığım numaraları. Yenemedim panik oluyorum. 

Sanırım bu olayı yaşadığım zaman yeni doğum yapmış olmam ve psikolojimin zayıf olması benim daha çok etkilenmeme sebep oldu. Olaylara tepkilerimiz kişiliğimiz, içinde bulunduğumuz psikoloji ve galiba cinsiyetimiz tarafından da belirleniyor olabilir. 

Eski numaramı eşim kullanıyor. Geçen gün “Türkan çıkmış hayatım. İşler açıldı. Ekonomi kötü de olsa bu kadının işi hep yürüyor.” Dedi. 

İşte böylece ben de bir panik atak sahibi olmuş bulundum Türkan sayesinde. Kadının benden haberi yoktur şüphesiz. Garip, onun yüzünden oldukça kötü günler geçirdim. Aslında tam onun yüzünden değil, onu arayan öküzler yüzünden. 

Ankara’da yıkılan genelevlere ilişkin haberlerin medyada döndüğü zamana denk gelen bu Türkan ve minibüste fuhuş olayına bakınca okuduğum yazıdaki ifadeyi eklemek istedim. 

“Genelevlerin yıkılması, fuhuşun sokağa taşınmasına sebep olur.” Demiş birisi. Tam hatırlayamadım kim olduğunu. Ama tespiti doğru.  

Fuhuş sokakta pek de güzel yapılıyor. Ha, içerde fazla da kalmadan çıkıyordu Türkan zaten. 

 

Sağlıkla ve mutlu kalın 11/08/2011 

 

 

 

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..