Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Telgrafın telleri...

Telgrafın telleri...
 

On üç ocakta Milliyet bizleri biraraya topladı. Toplandık, konuştuk, el sıktık; gönül aldık, gönül verdik... O tarihe kadar bir yerlere yazı yazanlar ile yazma olanağını bulamayanlar hep biraradaydık. Yazma olanağını bulamayanlar da Milliyet günlükte yazıyor artık.

Toplantıdan erken ayrıldım. Evde oğlum beni bekliyordu. O da gelmek istedi ama böyle bir olanağı yoktı Milliyet günlük ekibinin. Biz de saygı duyduk bu duruma. Tek çare toplantıdan erken ayrılmaktı, ben de öyle yaptım.

On dört ocaktan itibaren toplantıya ilişkin yazıları okumaya başladım; bu okuma işi on beş ocak öğleye kadar sürdü. Yorumları yazıyordum ki birden telefonum kesildi. Yazı ekrandan silindi. Komşulara sordum ''Telekomcular az önce dokuz numaranın telefonunu yaptılar'' cevabını aldım. Çaresiz çevirdim yüz yirmi biri, arıza kaydımı yaptırdım. Ben okuldayken gelen telekom teknisyeni ''Bizde sorun yok, binanın tesisatı bozuk'' diye not bırakmış komşuya. Elektrikçi getirttim, baktırttım; o da ''Tesisatta sorun yok, gelsin teknisyen bağlasın'' deyip gitti. Karşılıklı suçlamalar böyle devam edip gitti.

Bir yandan not ve karne telaşı, öte yandan yazılar... Hepsini okumam, düşüncelerimi yazmam gerek... Yazı işi ciddi iş. Yok; olmuyor, bir türlü telefonum onarılmıyor. Öte yandan oğlum, telefon arızalı olduğu için internet yok; oyun yok diye bana gelmiyor. İki haftayı aşkın bir zamanm bu eziyetle geçti.

Okulda bir fırsatını bulup internetten sayfama girdim sevgili Tuğba ve Sema Çürük mesaj yazmışlar: ''Ne oldu, neredesin'' diye soruyorlar. Ne cevap yazacağımı bilemedim. Kopan telgrafın telleri olsa, hani o karlı dağları aşan teller; onlar bile yapılmıştı. Meğer komşunun tam iki aydır arızalıymış. Apartmanın dışından kablo sarkıtarak halletmişler telefon derdini... Sevgili Sema Çürük ile Tuğba'nın mesajlarına ne çok sevindim anlatamam... Çok teşekkür ediyorum kendilerine...

Son bir umut ile on beş günün ardında; arıza merkezini, şefi aradım. Telefonum yirmi dokuz ocakta birkaç saniyede onarıldı. Bolca teşekkür ettim teknisyene. Geriye can sıkıntısı kaldı. ''Her birimiz işimizi neden en iyi şekilde yapmıyoruz? !..'' sorusu takıldı kaldı kafama... Bilgisayarın tuşlarıyla dargın gibiyim, elim varmıyor yazmaya...

Telgrafın telleri değildi kopan; şehir merkezinde bir telefon arızasıydı enikonu...

Telgrafın tellerine baksak, mektuba, kağıda, zarfa, kaleme mi sarılsak yeniden...

Sevgili Milliyet günlük yazarları önce yazılarınızı okumayılım; her birinizin yüreğindeki sevgi yansıması olan... Sonra da yazmalıyım yeniden...

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..