Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '11

 
Kategori
Güncel
 

Terör ve paranoya

Terör ve paranoya
 

Teröristler


Terörizm paranoyaya dönüştü.

Teröristler çıldırdı.

Artık her şeye ve her yere saldırıyorlar.

Hamile kadın, genç kız çoluk çocuk demiyorlar.

Önlerine kim gelirse kurşunluyorlar.

Doğrusu, bir teröristin ya da onun liderinin sağlıklı bir ruh haline sahip olduğu söylenemez.

Zira, "normal insan" hakkı namlunun ucunda aramaz, problemleri silahla çözmeye kalkmaz.

Bu yöntemler, "anormal" insanların işidir.

Daha açıkçası terörist, "anormal" insandır.

Buna rağmen, örgüt kurmanın, eylem koymanın (şiddet ve zulüm gibi) haklı nedenleri olabilir.

Ne var ki, Beka Vadisi'nde konuşlandığı yıllarda oraya gidip gelen, Apo ile içli dışlı olan, hatta gerillalara nutuklar çekip ders veren ulusalcılara baktığımızda PKK'nın, kürtlerin uğradığı haksızlığa dikkat çekmek ve hak almak amacıyla kurulmadığını anlıyoruz.

PKK'nın, (özellikle şu son dönemde) sivil kürtleri hedefe koyması da bunun bir başka yansıması oluyor.

Terör örgütü, son günlerde toptan kafayı yemiş; hesabı, kitabı, yolu, yöntemi şaşırmış görünüyor. Çıldırmışlık alametleri sergiliyor. Her şeyi birbirine karıştırıyor. Şuursuzca sağa sola yükleniyor. Büyük ihtimalle neyi, niçin yaptığını bilmiyor. Muhtemelen, saldırı emrini başkalarından alıyor. Yani birileri talimat veriyor, uygulama ve cürmü üstlenme PKK ile yan kuruluşlarına kalıyor. Görevi alan grup hemen işe koyuluyor. Cadde, sokak, köy, şehir, sivil, asker demeden her yere ve herkese saldırıyor. Bu acele, telaş ve karmaşa içinde eylemlerine kılıf bile uyduramıyor.

Aslına bakarsanız, yaşadığımız eski ve yeni terör saldırılarından ne kadarının PKK'ya, ne kadarının iç ve dış mihraklara ait olduğu bilinmiyor. Zira, sokakları, otobüsleri, otomobilleri ateşe vermenin, dükkanları tarumar etmenin; türk, kürt vatandaşları, genç kızları, hamile kadın ve çocuğu hedef alarak öldürmenin amaca hizmet eder bir yanı bulunmuyor. Bu yüzden PKK'nın KCK, TAK, HPG gibi, çetrefilli eylemleri üstlenecek ve "kendi insiyatifini kullandığı" söylenecek kollara ayrılması gerekiyor. Bu, ya saldırıyı takip eden bir iki gün içinde kuruluyor, ya da zaten benzer bir nedenle daha önceden hayata geçmiş bir birim oluyor. Böylece, bazı eylemler yan kollara dağıtılarak asıl örgütün, yani PKK'nın yükü hafifletilmiş, şimşekler üzerinden uzaklaştırılmış oluyor.

Bir başka deyişle ve anladığım kadarıyla PKK, taşeronu olduğu ya da birilerinin onun adına yaptığı saldırı veya eylemleri üstlenmek istemiyor. Mesela, Ankara/Kızılay Kumrular Caddesi'ndeki Çankaya Kaymakamlığı civarında gerçekleştirilen patlamaya bir süre kimse sahip çıkmadı. Sanıyorum PKK, sivilleri hedef aldığı hususunda kimsenin aksini iddia edemeyeceği bu eylemin sorumluluğunu kabulde zorlandı. Ne var ki, bu eylemin ortada kalmaması, birilerinin bunu yüklenmesi gerekiyordu. Onun için lüzumu halinde kullanılmak üzere hayata geçirilmiş yan kollardan biri (TAK) bunu üstlendi.

Son yedi sekiz yıldır PKK' (El Kaide, İbda-C örgütleri) nin üstlendiği saldırı ve eylemlerin devletten daha çok Ak Parti hükümetini hedef aldığında şüphe yoktur. Bunu BDP'nin, hükümetin kürtlere yönelik iyi niyetli çabalarını reddeden söylemlerinden, PKK'nın aynı oranda artan eylemlerinden kolayca anlayabiliyoruz. İsrail ve Suriye ile Türkiye arasındaki gerilime paralel olarak yeni ivme kazanan PKK saldırıları insana, ister istemez farklı şeyler düşündürüyor. İçimde, sanki içeridekilerle dışarıdakiler Ak Parti hükümetini halletmek için işbirliği yapıyormuş hissi uyanıyor. Yani içeride terörün azması, dışarıda İsrail/Rum ortaklığının Akdeniz'de doğalgaz ve petrol aramaya başlaması biçiminde gelişen olaylar bana, mevcut Türk Hükümeti'ni zora sokup bitirme hareketi gibi görünüyor.

Birileri hala BDP ve PKK'nın, kütlerin sosyal ve siyasal hakları için mücadele ettiğini sanmaya devam ediyor. Ben bu örgütlerin, böyle bir amaca yönelik olarak kurulduğuna kesinlikle inanmıyorum. Eğer öyle olsaydı BDP ve PKK, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, kürtlerin hukuku konusunda risk ve insiyatif alarak problemi çözmeye çalışan bir iktidara bu kadar yüklenmezdi. PKK silahı bırakır, BDP meclise gelir siyaset yoluyla sorunlarına çare bulmaya çalışırdı. Yazık ki, BDP bunu yapmadı ve eskiden olduğu gibi gene gerilim siyaseti izlemeyi sürdürdü. PKK'nın ise, zaten böyle bir amacı yoktu.

Sözün özü anormal, zıvanadan çıkmış, öldürmeyi içselleştirmiş bir örgütün yönetici ve üyelerinden barış ve barış içinde adil bir yönetim umanlara şunu söylemek isterim. Geçen gün haber saatinde yayına verilen bir görüntüde Suriye askerlerinden biri, postallı ayağıyla yere yatırdığı bir sivilin boynuna basmıştı. Korkusu yüzüne yansıyan adamı biri tekmeliyor, bir başkası filme alıyor, diğerleri de mutlu biçimde izliyordu. Sahneyi görmek istemediğim için uzun süre bakamadım. Demem o ki, bu askerler vatandaşa nisbetle devleti temsil ediyordu. ... ve devlet, yurttaşının boğazına basıyor ve onu tekmeliyordu. Şimdi yukarıdaki sözümüzü bağlayalım. İşte, terör örgütü mensubu birinin devlet yetkisi alması da bu askerlerinkinden farklı olmayacaktır.

Özgürlüğü, hukuku ve adaleti katillerin namlusunda vehmedenlere duyrulur.

Resim: dha.com.tr

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..