Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '08

 
Kategori
Deneme
 

Teyzemin anısına

TEYZEM HİKMET BALCIOĞLU

Aylardır aklımda dolanıp durdu teyzeme dair düşünceler. Görüntüler uçuştu gözümün önünde, cümleler oluştu. Boşa koydum dolmadı, doluya koydum almadı. Ama sonunda olgunlaştı düşünceler; kağıda dökülme zamanı geldi.

Annemin deyişiyle “tabiat”lıydı teyzem, akıllıydı. Güzel konuşurdu, kendini dinletmesini bilirdi. İlkeleri olan bir insandı, bilgiliydi. Onu diğer kardeşlerinden ayıran özellikler vardı.

Kimi zaman ise düşünceli, hüzünlüydü.

Daha evliliğinin başlarında, bir acı geldi yüreğine oturdu. Paylaşılmadı bu acı kimseyle, konuşulmadı. Sözü edilemedi. Teyzem belli ki öyle karar vermişti. Herkes buna uydu. Sonunda ‘konuşulamaz’ bir konu oldu bu aile üyeleri arasında. Filozof Seneca’nın bir sözü var: Sıradan dertler konuşulur, ama büyük acılar dilsizdir.

Çocukluğum geliyor aklıma. Ahmet de, Zerrin de küçük. Biz Yanıkoğlu Mahallesinde onların hemen yanındaki apartmanda oturuyoruz. Ahmete çeşit çeşit hediyeler geliyor. Onun pahalı oyuncakları var. Bisikleti var. Benim babam ise, bana sınıfı pekiyi ile geçtiğim halde söz verdiği bisikleti almaktan vazgeçiyorJ Ahmetin bisikletine, bütün mahalle çocukları, sırayla biniyoruz. Arada yakınıyorum bu durumdan. O zaman, annem veya babam kulağıma eğilip sessizce “Ama onun Babası yok” diyor. O yaşta babasızlığın ne olduğunu idrak etmem zor. Benim anladığım şu: 1-Babası olmayan çocuklara çok hediye gelir. 2-Bu konu gizli ve konuşulmaması gerekir. Hele Zerrin ve Ahmet hiç duymamalı.

Şu an bile, onca zaman geçmesine rağmen… Mehmet Balcıoğlu’ndan söz ederken zorlanıyorum. Büyük bir tabuya yumruk atıyorum sanki. Girilmemesi gereken bir odaya giriyorum. Mehmet Amcam o gizli odadan hiç dışarı çıkmıyor.

Olümden, bu dünyayı bırakıp gidenlerden bahsetmek zor elbet. Teyzem de bu dünyadan ayrıldı. Bıraktığı boşluk hiçbir zaman dolmadı, acısı yüreğimizde yara açtı. Ahmet'i telefonla aradığım günü hatırlıyorum. Konuşmakta zorlanarak, “Başın sağolsun” diyebilmiştim. Onun bana sözü ise çok etkiliydi: "Senin de başın sağolsun!" Bu söz yüreğimi çizdi, gözlerim yaşla doldu: Elbette ya: "Benim de başım sağolsun, Giden benim Teyzemdi."

Hiç beklenmedik bir anda gitti. Ah benim Sevgili Teyzem. O keşmekeş, karmakarışık Türkiye'min trafik kurallarına titizlikle uyan, o çok dikkatli teyzem. Her konuda bir duruşu olan teyzem. İşte böyle bir ironi ile gitti.

Sevdiklerimizi hatırlamalıyız zaman zaman. Anılarını canlı tutmalıyız. Geçen zamana inat; sevgiyle, hasretle.

Biz seni hiç unutmadık Teyzem…

 
Toplam blog
: 8
: 996
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

İngiltere'de Sheffield kentinde yaşıyor ve tercüme işi yapıyorum. Kayseri'de doğdum. Ankara'da ünive..