Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '08

 
Kategori
Tiyatro
 

Tiyatro ölümsüzdür...

Tiyatro ölümsüzdür...
 

Tiyatronun insan psikolojisi üzerindeki etkisi yadsınamaz. Karakteri de olağanüstü geliştirir. Kişiler arasında iletişimin güçlenmesinde büyük katkısı vardır.

İnsanlar arasında dayanışmayı geliştirerek sorumluluk duygusu aşılar.

Topluluk karşısında konuşamayan insanlar için eğitici bir terapi merkezidir. Olayları daha mantıklı yorumlamamızı sağlar.Hayal dünyamızı geliştirerek yaratıcılığımızı kamçılar.

Dilin kullanımını estetik bir zevk haline getirir. Ana dilin kullanım yanlışlarını yok eder. Dünya nimetlerini daha iyi algılamamıza yardım ederek yaşamın tadına varma isteğini uyandırır.

Güzeli tanıma, sevme, değer verme ve koruma duygularını aşılar. Şiir okuma ve yazma ; başkalarıyla paylaşma arzusunu geliştirir.

Herbert Read, tiyatronun, insanı karamsarlıktan nasıl kurtaracağını anlatırken şunları ilave eder:

"Sanatın işlenmesi, duyarlığımızın eğitilmesidir ve bizler sanatsal bir hava içinde yetiştirilmediğimiz takdirde, bomboş bir ruhsal yaşamın ve tadsız bir dünyanın şiddetine ve suçuna itiliriz. Yaratma isteği olmayan yerde ölüm güdüsü oluşur ve bu da sonsuz bir yıkıcılığa götürür bizi."

''Psikiyatri, ruh ve sinir hastalıkları ile kişideki uyumsuzlukları önleme, tanımlama ve sağaltma ile uğraşan bir uzmanlık dalıysa, tiyatro da sanatsal yoldan aynı şeyleri yapan bir sanat dalıdır. Tiyatro, yirmibeş yüzyıldan beri süregelen, ama çoğu kez farkedilmeyen iyileştirici ve birleştirici gücüyle, yaşamının birçok evresinde sorunlar, tehlikeler, isteriler ve karmaşalar ortasında, insanın sığındığı, kendilerini tanıdığı, varoluş nedenlerini anladığı ve özvarlıklarını koruduğu bir sanat olmuştur. ''(Özdemir Nutku)

Tiyatro, televizyon ve sinema dram sanatıyla olgunlaştırırken değişik imgeleri kullanarak, dekor, kostüm ve ışık oyunlarıyla seyircinin bilinçaltına yerleşir.

Dekor ve diğer aksesuarlardan yoksun oyunların, seyircisini tiyatronun gizemli ortamına sokmaları olanaksızdır.Bir de reji bozuksa, sanat adına insanoğluna, büyük kötülük yapılmış olur.Sahneleme tekniği uygun olan oyunlarda izleyiciyi psikolojik olarak etkilemek için sınırsız sayıda düşünsel ve görsel öge sunulur.

''Yönetmenin işi, birbirinden farklı yüzlerce seyirciye bir noktada buluşacakları kolektif imgelerye yönelmektir. Seyircinin dikkatini sahnenin algılanacak önemli imgelerine çekmek için elden gelen her şey yapılır. Bu karakterler guruplandırılarak yapılabilir - Juliet yukarda balkondadır; dikkati oraya odaklandırmak için orayı bir lokal ışıkla belirlemek gerekir. Ancak sahnenin oynanışı, seyircinin dikkatini belli bir noktaya çekme açısından başarılı da olsa, o anki saniyelik zaman içinde seyirciye iletilmek istenen görsel imge birçok değişik göstergeyi kapsar; bunlar bilgi ve anlam birimlerini taşıyan (semiyologların 'belirtiler' dedikleri) işaretlerdir. Bu işaretlerin her biri gösterinin anlamına katkıda bulunurlar. Bir açıdan psikiyatrist'in hastasına yönelişi gibidir bu. O da, doktor olarak süreli bir tedavide kodlamaları iyi ve doğru yapmak zorundadır. ''(Özdemir Nutku)

Tiyatro yönetmenlerinin bir psikiyatrist titizliğinde çalışması gerekir.Her çalışılan oyun karanlık bir tünele giriş gibidir.Göz alıştıkça ilerisi farkedilir;ancak ulaştığınız yerde yine karanlıklar vardır.Bu gizem seyirciyi etkiler.Sonu belli olan bir yolda yürümek istemez izleyici.

Günümüz dünyası, bilimsel buluşlarıyla geniş kitleleri büyülemekte ve insanın yaratıcılığını yoketmektedir.Kişiye hazır olarak sunulan birçok şey, yeni canlı robotlar yaratmaktadır.

Böyle olunca da evlerinde müzik üretmeyen;sentetik yaratıcılığı ilke edinmiş;elektronik aletlere teslim olmuş bir nesil ortaya çıkmıştır.

Beyaz Cam adını verdiğimiz televizyonun, soğuk ve mat camından dünyayı algılamaya çalışıyoruz.

Artistlerin renkli yaşamlarına güdülenen insanlık, gerçek dünyanın çarpıklıklarıyla savaşacak gücü bulamamaktadır.

Kendi özdeğerlerine, kültürüne ilgi duymayan;maneviyatını yitirmiş hastalıklı bir güruh ;istenildiği gibi yönetilecek duruma getirilmiştir.

Prof.Dr. Özdemir Nutku, bir makalesinde boşlukta kalan insanlarının 'Ölüm İçgüdüsü ' içinde olabileceğini şöyle açıklamaktadır.

''Tiyatronun amacı, bu yozlaşmayı engellemek, hiç olmazsa geciktirmektir. Nükleer savaş tehlikesinden, çevre kirliliğinden, hatta bazı toplumlardaki açlık sorunundan bir gün kurtulabiliriz.

Ancak dikkatli olmadığımız takdirde, boşlukta kalmış insanların çoğalmasıyla, başka deyişle, «ölüm içgüdüsü» nün çoğalmasıyla, yokolmaktan kurtulamayız.

Sanatın sınırsız toprakları üzerinde, tiyatro, yarının dünyasını kurtarmak adına Estetik Dünya'yı yaratmak zorundadır. Tiyatro, asla ölmediği için değil, sürekli yeniden doğduğu için ölümsüzdür.

Gelecekte bizim küllerimiz üzerinde, efsanevi kuş zümrüdüanka gibi, yeni bir dünya, daha mutlu bir dünya yaratmada, tiyatro da bu önemli görevini sürdürecektir.''

Tiyatro sanatıyla ölümsüzlüğü tatmak adına iyi seyirler...


-

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..