Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '19

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Toplumsal Kirlilik

                         Toplumsal  Kirlilik

Bir yönümüzle değil, birçok yönümüzle kirlenmişiz, kirleniyoruz ve işin kötüsü kirlilik sürüyor.

Liste kabarık;  ancak özet olarak, ya da bir kısmına göz atmak bile iç karartıcı.

Haksızlıklara susup kafasını öteye çevirerek,  hak yiyen kendine yakınsa görmezden gelerek, kazanmak için her yolu mübah görerek, acı çeken bizden değilse “oh olsun” diyerek, kendi çıkarına uyan adaletsizliğe, liyakatsizliğe olur vererek, susarak  vicdanlar  kirletiliyor. Oysa vicdanın gördüğünü söylemek, ahlaki bir tercih olmalı.                                                                                                                                           

Vicdanların kirlenmesi ile de yalanlar, sahtelikler, hırsızlıklar, hak yemeler, yüzsüzlükler, acımasızlıklar, adeletsizlikler kolay  yer buluyor  kişiliklerde. Neticede ahlâk kirlenmeleri...

Mevki, makam, koltuk, iktidar ve güç uğruna savunduklarından kolay vazgeçen, dün ak dediğine bugün kara diyen, her şeyi mübah görerek mücadele eden hırslı politikacılar siyaseti kirletiyor. Bu kirlilik onlarla kalsa neyse, onlardan yana olan taraftarlar da kirleniyor.                                                                                                                                     Ayrıca bağımsız olması gerekirken taraf olarak, doğruyu yanlış, yanlışı doğru göstererek, yaşanan birçok olguyu yokmuş gibi davranıp görmezden gelerek, yandaş ve yaranma tavrı içinde  olan gazeteciler, televizyoncular yüzünden medya kirleniyor.

Kalplerimizi kirletiyoruz…Verimsiz toprak gibi kolay kolay yeşertemiyoruz sevgileri yürekte. İlle bir karşılık, çıkar bekliyoruz sevmelere.  Olanı da kolayca silebiliyoruz.

Birbirine şüpheyle bakan, her an birilerinden, karşısındakinden zarar göreceğini düşünen insanların çoğalmasıyla karşılıklı güvenler kirlendi.

Sözleri kirletiyoruz…Saygıyla, tatlı dille  ifade edilen nezaket sözcüklerini arar olduk. İncitmeyen sözlerden geçtim, kolayca kavgayı tutuşturacak hitaplar dörtbir yanda. Ve diller kirleniyor…

Tek doğru bizimkisi sanıyoruz. Başka düşüncelere tahammül etmeyerek, nefret oluşturarak, tahammül göstermeyerek, yok sayarak, karalayıp kötüleyerek bakışlar, düşünceler kirleniyor…

İlişkileri kirletiyoruz…Zahmetine katlanamadığımız, fedakarlıktan kaçındığımız, sürdürmekte  zorlandığımız ilişkileri de kirletiyoruz. Sevmediği halde seviyormuş gibi davranmalarla, mutlu olmadığı halde mutluymuş gibi görüntü sergilemelerle,  “mış” gibi yaşamlar sürdürüyoruz. Bu da bir kirlenmedir ve bununla birlikte gönüller kirleniyor…                                                                                                                                   Kirlenmiş benliklerde özlerle sözlerin uyumu, birbirini tutan yanı olmuyor haliyle.                      Sonucunda samimiyet kirlenmeleri, ardından çatışma-çekişmeler, tahribatlar…öfkeler,                                                                                                                     Yani sürdürülen zehirli ilişkilerle, duygular kirleniyor…

Bize hayat veren, yaşamımızı sürdürmenin kaynağı olan doğanın her şeyini sadece bize aitmiş gibi, gelecek nesilleri düşünmeden, dengesini bozarak, yakarak, yıkarak, kirleterek  berbat ediyoruz, yok ediyoruz; bunu da aralıksız sürdürerek dünyayı kirlettikçe kirletiyoruz…

Binbir hile yoluyla, sağlığımız  hiçe sayılarak  yediğimiz, içtiğimiz gıdalar  kirletiliyor.

Estetikten yoksun, sadece göze değil ruha da iyi gelmeyen, çarpık yerleşim mekanları ve  yapılaşmalarla görüntüleri kirletiyoruz…

Her gün binlerce aracın katılımıyla içinden çıkılmaz, ürkütücü, kaygılandırıcı bir şekilde işleyen trafiği kirletiyoruz…

Zor elde edilen enerjiyi o kadar gereksiz harcıyoruz ki…Yanmaması gereken yerlerde yanan ışıklarla ekonomik israfın yanında ışık kirliliği yaratıyoruz…

Her şeyi insan doğasına aykırı bir hızla yaşar olduk. Yemeğimizi bile yavaş yemiyoruz. Hep bir koşturma ile bir yerlere geç kalmış gibi davranarak hız kirliliği yaratıyoruz…

Keyif duyduğumuz, zevk aldığımız  eğlenceler, uğraşlar, izlenceler…Bu alan da temiz değil.  Örneğin  toplum üzerinde eğitimden daha fazla etki bırakan  Tv dünyasının çoğunlukla işe yaramayan programlarını  zevk duyarak izlerken, izlediklerimizden dolayı nasıl kirlendiğimizin farkında bile değiliz. Hazlarımız kirlendi…

Sosyal medyanın kirliliği dersen,  herkesin malümu…Büyük etki gücünün ve öneminin yanında olur olmaz, rastgele, doğruluğu araştırılmayan  paylaşımlarla bilgi ve beyin  kirliliği yaşıyoruz.

Doğanın muhteşem sesleri yerine, ürettiklerimizin yapay, yüksek, rahatsız eden, hasta eden  sesleri ile habire gürültü kirliliği oluşturuyoruz…

Bu kadar kirlilik içinde dinlenmek ve vücudu yenilemek için rahat uyunur mu? Hayır. Uykuları kirletiyoruz…

En acısı da, yapılan bir araştırmaya göre, gençlerin yüzde altmışı: “Kendi iyiliğimiz, çıkarımız için etik kuralları ihlal edebiliriz” diyor. Ve sonuçta karakterler kirleniyor, idealler kirleniyor, gelecek kirleniyor.

Ayrıca şurada burada bir yığın çakma, sözde din adamı, uyduruk bilgileri, hurafeleri din diye propogandasını yaparak, menfaat uğruna dini kullanıp dinbazlık yaparak, (..ki siyasette de bunlardan var)  inançlar kirletiliyor.

Özet  olarak, tüm bunların sonucunda, insanlık ve ona ait değer yargıları teker teker kirlendikçe  kirleniyor…

Soyut ve somut her türlü kirlilik rahatsız ediyor, can sıkıyor, mutsuz ediyor, üzüyor, hasta ediyor, kaygılandırıyor, negatif duygular üretiyor, kötülük yaratıyor, umutsuzluk yaratıyor, yaşamı tatsızlaştırıyor…

Daha fazla kirlenmesek bari...

 

 

 
Toplam blog
: 35
: 156
Kayıt tarihi
: 27.02.14
 
 

Üniversite  mezunu, eğitimci. Okumaktan,  düşünmekten,  yazmaktan,  türkülerden, bağlamadan  vazg..