Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Toplumsal olaylar üzerine bir kritik. I

Toplumsal olaylar üzerine bir kritik. I
 

Şiddetin resmi


I
Önce, toplum hayatımızdan tek cümlelik kesitler sunuyorum:

Çalıştığı bankanın müşterilerini soydu.

İnternet korsanları banka hesaplarını boşalttı.

Cinsellik ve tecavüz ilköğretim öğrencilerine kadar indi.

Öz babası kızına ..... etti

Maç sonrası taraftarlar birbirine girdi; satırlar, palalar çekildi.

Esrarkeş genç, para vermeyen babasını öldürdü

Kendisinin bekletilmemesi gerektiğine inanan önemli kişi (!) doktoru dövdü.

Takım taratarları, mola verdikleri benzin istasyonununu yerle bir etti ve içlerinden bir kişinin ölümüne sebep oldu.

Şimdi de rejimimizin, kurumlarımızın, medyamızın tehlike olarak gördüğü, önlemek için ciddi tedbirler aldığı, gerçek ya da uydurma olaylara bakalım:

Lisede toplu namaz kılındı.

Okulda mescit bulundu.

Özel okulun bahçesinde başörtülü öğrenciler görüldü.

Meğer ki siyasi simge olan başörtüsü veya türban üniversiteye girerse... çarşaf, takke, tesbih, cübbe ve sarık sırada demektir.

Okullarda, öğrenci yurtlarında toplu namaz kıldırıp, topsuz oruç tutturarak Türkiye'yi Malezya' ya çevirmeye çalışan müdürler, müdür yardımcıları, din kültürü ve ahlak dersi öğretmenleri ortalıkta kol geziyor.

Şimdi, yukarıdaki iki bölümü birbiriyle karşılaştırınız. Yıllardır irtica tehlikesi, laiklik, türban (ve rejim elden gidiyor) konulu binlerce haberi, makaleyi, fikir ve köşe yazısını düşününüz.

Geçtiğimiz günlerde, anayasanın 10. ve 42. maddelerindeki değişikliği iptal eden AYM'sinin, bu son kararından geriye doğru giderek (1989, 1991 yıllarındaki) türbanı yasaklayan kararlarının gerekçesini hatırlayınız... o zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Gerçek şu ki, anayasamızdaki temel kavramlardan hiç biri, "laiklik" kadar ciddiye alınmamıştır. Nedense diğerleri, böylesi bir hassasiyetle üzerinde durulmaya ve korunmaya değer görülmemiştir. Üstelik laiklik, kendi tapıcılarınca, "bizim farklı olduğumuz bahanesiyle, " asıl anlamından saptırılarak yorumlanagelmiştir.

Her kıpırtıda, devletin laik yanını korumak için harekete geçenler onun, "demokratik, sosyal ve hukuk" tarafını kollama konusunda aynı titizliği asla göstermemişlerdir. Titizlenmekten geçtik, bu konuda kalem oynatanları, "fikir suçlusu" ilan edip içeri tıkmışlar; demokrasiyi ve hukuku çiğneyerek sistemin pestilini çıkaran tanklara ise alkış tutmuşlardır.

Doğrusu bilim çevreleri, yazarlar, STK'lar ve devlet kurumları toplumun temel değerlerini, laikliğin binde biri kadar bile önemsemiyor. Mesela, en yukarıda birer satırla ele aldığım olaylar, "kişi hayatının, mülkiyet hakkının" dokunulmazlığına zarar veren; toplumdaki emniyet ve güven duygusunu yok eden; ahlak, şeref, namus gibi sosyal değerleri aşındıran tehlikeli gelişmelerdir. Türban ve laiklik meselesinde kıyamet kopararak gündem oluşturan medyamız, söz konusu hadiselere gelince sadece, "reyting artırıcı ağıtlar yakmak"la yetiniyor. Medya dışındakilerden ise, (Üzmez olayı hariç) tık yok.

Halbuki bir hukuk devletinde yaşıyoruz ve rejimin öngördüğü bütün maddi tedbirler alınmış gibi duruyor. Emniyet ve jandarma teşkilatımız; suçluları cezalandırdığına, hukuk ve adalet dağıttığına inandığımız mahkemelerimiz var. Emniyet kurumu asayiş, toplum, trafik, kaçakçılık, narkotik, cinayet, istihbarat gibi sınıflara ayrılmış bulunuyor. Yani çok yönlü bir asayiş teşkilatına sahibiz. Ayrıca, özel güvenlik birimlerinin elemanları okullarda, hastanelerde, sitelerde, alışveriş merkezlerinde, bankalarda koruma görevi yaparak genel güvenliğe destek sağlıyor.

İlaveten karayollarına, şehir içlerine trafik levhaları dikmişiz. Alkollü araç kullanmaya ceza getirmişiz. Kişilere küfür ve hakareti müeyyideye bağlamışız. Gerekli yerlere, "sigara içmek, çöp ve moloz dökmek, buraya işemek, kapı önüne park etmek, klakson çalmak, girmek yasaktır!" uyarıları asmışız. Kim dinliyor?... Bütün bunlar, çığ gibi büyüyerek toplumun üzerinden silindir gibi geçen asayişsizlik afetini önlemekte yetersiz kalıyor.

Kısacası maddi tedbirler, toplumun güven ve huzurunu sağlamaya; şiddeti, hırsızlığı, saldırganlığı, tacizi, ahlakdışılığı, saplantıları ve yanlış eğilimleri önlemeye kafi gelmiyor. Gençlerin, bu dünyada bilgisayar ve telefon tuşlarından daha başka şeylerin varlığını farketmesini sağlayamıyor. Bu konudaki şikayetim şudur:

...devamı var.

Resim: www.sizinti.com.tr/images/konular/330/siddet.jpg

 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..