Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Toplumsal yabancılaşma

Toplumların tarihinde yüzyıllarla anılan ifadeler çağlar arası önemli geçiş süreçlerini yani kültür ve medeniyet adına gelişimleri temsil eder.Fakat bir yandan gelişen medeniyet yaşamı bir yandan yozlaşmaya yüz tutmuş kültürel yaşantı işte bu sürecin en ayırıcı ve keskin çizgisini oluşturur. Dolayısıyla çağdaşlaşma ile kültürel gelişim arasındaki çizgiyi iyi ayrıştıramayan toplumlar bu ikilem arasında gelip giden bir çalkantılı yaşam sürecinde takılı kalmaya mahkumdurlar.Çünkü ancak hazmedilmiş ve özümsenmiş bir uygarlaşma ve kültürel yapılanma süreci toplumların geleceğini daha aydınlık kılar.
Kültür ve medeniyet tarihini tanımayan bir nesil sadece geçmişine değil şu ana ve şu anki benine de yabancıdır. Toplumumuzun temeline inildiğinde millet olma bilincini canlandıracak ortak bir kültür tarihinin ve uygarlığın yattığını görmek mümkündür.Bu durum değişik süreçlerle değişik şekiller alsa da korumak ve yüceltmekle yükümlü olduğumuz toplumsal bir sorumluluğumuzdur.
Mustafa Kemal'in savunduğu muassır medeniyetler seviyesine yükselmek ülküsü de bu yoldan geçer. Kültürümüzü sembolize eden değerlerimizin savunuculuğunu yapmanın batılılaşma ve modernize olma gibi kavramlarla yastık altı edilmeye çalışıldığı bir toplum yaşantısında yaşıyoruz. İşte bizim batılılaşmak ve çağdaşlaşmaktan anlamamız gereken batıyı idolleştirerek model almak olmamalıdır. Yüce önderin öngördüğü üzere amaç değerlerimize sahip çıkarak bir kültürel sentez oluşturabilmektir.
Yirmi birinci yüzyılı yaşadığımız bir çağda, halen takılı kaldığımız Batı taklitçiliği zihniyetiyle, bırakın ilerlemeyi ancak yozlaşmamız mümkündür. Güncel yaşamımıza bakarsak bu sosyal sarsıntının zemininin yaklaşık iki yüzyıl önce başladığını gözlemleyebiliriz. Bu tür özentiye dayanan yaşantı tarzı bizim kültürümüze Tanzimat tarihi ile yapışmış ve yakamızı bırakmamaya devam etmiştir.Bizim toplum olarak gösterişe, üretmek yerine tüketmeye ve taklitçiliğe dayalı bu yaşam tarzını alışkanlık haline getirmeye devam ettiğimiz surette kendi kendimize yabancılaşmaya ve değerlerimizi yok etmeye gidişimiz kaçınılmaz bir gerçek olacaktır. Yani bir başka deyişle Tanzimat'la başlayan toplumsal çözülme bugün halen aşılamadığı gibi bugüne de temel olmuştur.
Yozlaştırdığımız manevi değerlerimiz arasında üstelik bir toplumu millet olma özelliğine taşıyan dil, din, etik yapı gibi değerler varsa...Duyarsızlaşan, yüreği kör, duygu dünyası törpülenmiş, okumayan, sorgulamayan da ha da kötüsü düşünmeyen bir nesil olma riski adına ciddi endişeler taşmamız gerektiğini görelim lütfen.Her şey bir kıvılcımla başlar...Bu konuda özellikle buradan yeni nesillerin mimarı ailelere büyük iş düşdüğünü hatırlatmaya sanırım çok gerek bile yok...Çünkü çözülme önce toplumun en küçük yapı taşı olan ailede başlarsa o kıvılcım bir gün büyür ve büyük yangınlar çıkarır karşımıza.Oyüzden okuyan ve okutan, model olan olalım lütfen.Tüm ebeveynlere sonsuz saygılarımla.

 
Toplam blog
: 174
: 269
Kayıt tarihi
: 20.11.08
 
 

Yazmak bir sevda ..