Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '07

 
Kategori
Eğitim
 

Toprak uyanırsa (2)

(Ekmeksizköy Öğretmeninin Hatıraları)

Yazarı: Şevket Süreyya Aydemir

Yazar Hakkında Bilgi:

Şevket Süreyya Aydemir, 1897 yılında Edirne’de doğdu. Öğrenimini Edirne’de yaptı. İlköğretmen okulunu bitirdi. Daha sonra gittiği Moskova’da Şark Üniversitesi’nin İktisat ve Sosyal İlimler bölümünden mezun oldu (1923).Yurda dönünce karıştığı siyasi faaliyetlerden ötürü mahkum oldu. Affedildikten sonra devlet hizmetine girdi. Ankara Ticaret Lisesi Müdürlüğü (1937-39), İktisat Vekaleti Sanayi Tetkik Heyeti başkanlığı (1939-47) ve Başbakanlık Umumi Murakebe Heyeti üyeliği (1947-51) görevlerinde bulundu. Emekliliğinden sonra çiftçilik ve yazarlıkla uğraştı. Aydemir, Turancı olarak başladığı fikir serüvenini bir süre Marksist olarak sürdürdükten sonra Kemalist olarak tamamladı. 1932-35 yılları arasında yayımladığı Kadro dergisinde Kemalizm’i sistemli bir ideoloji haline getirmeye çalıştı.

Romanın Edebi Özeti:

Romanda, fiili meslek hayatını bitiren, hak edilmiş bir dinlenme hayatının başıboşlu içinde aradı huzuru bulacağını sanan, ilkokul öğretmenliği de yapmış bir ilköğretim müfettişinin öğretmenlik hatıraları anlatılmaktadır. İnsanın doğayla savaşı ve doğayı yenmesiyle hürriyete kavuşması, en manalı şekilde terkip edilmiştir.

Emekli bir ilköğretim müfettişi olan roman kahramanının hayallerinde emekliliğin tadını çıkarmak vardır. Görmediği yerleri gezecek, evinin etrafına güzel bir bahçe yapacak, çiçek yetiştirecektir. Fakat bir müddet sonra bundan sıkılır. Kendini işe yaramaz bir adam gibi görmeye başlar. Karısının sanki ona, “Boş boş oturacağına bir şeyler yap!” dercesine baktığını zanneder. Faal meslek hayatında göze görünür bir şeyler yapmadığını düşünerek, Valilikten kendisine herhangi bir köyde öğretmenlik görevinin verilmesini ister.

Roman kahramanı, Ankara’nın Polatlı ilçesine bağlı Keltepe Köyü’ne öğretmen olarak atanır.

Köyün diğer adı “Emeksizköy” dür. Kahraman, köye ilk geldiği akşam, köyün vekil imamının odasında kalır. İmam, kahramana yemek hazırlar. Fakat yemeğin yanında ekmek yoktur. Bir ara gidip ekmek bulmaya çalışır fakat kahraman, ekmeğe gerek olmadığını söyler.


İmam mahcup bir şekilde;

- Burası böyle işte efendi, ha deyince ekmek bulunamaz. Senin anlayacağın, ekmeksiz köy…

diye mırıldanır. O akşamdan sonra Keltepe’nin adı Ekmeksizköy olarak kalır.

Kahraman, köyü önce beğenmez. Köyde ne bir tutam yeşillik, ne bir su izi, ne de şurasında burasında parıldayan birkaç cam ışıltısı vardır. Muhtar, köyün okulunu ahır olarak kullanmaktadır. “Sıtmabükü” adı verilen bataklık, köyün tarımla uğraşmasına imkan vermemektedir. Ayrıca bu bataklık nedeniyle, köy insanının sağlığı tehlikededir.


Bu durumdan morali bozulur ve Ankara’ya geri dönmek ister fakat Keltepe yakınlarındaki bir köyde, Çekoslovak bir çiftçinin buraya yerleşerek tarımla uğraştığını, ve geçimini bu şekilde sağladığını görür. Avrupalı bir çiftçinin Türkiye topraklarından geçimini sağlaması fakat toprağın asıl sahibi olan insanın bir lokma ekmeğe muhtaç olması, kahramanın geri dönmesi isteğini ortadan kaldırır. Azimle, şevkle öğretmenlik görevine sarılır.


Öncelikle, ahır olarak kullanılan köy mektebi onarılır. Köyde, okula başlayacak çocukların sayısını öğrenmek amacıyla nüfus sayımı yapar. Okulun açılış tarihini ilan eder ve o tarihte öğretime başlar.


Kahraman, milletin dirliği düzelmedikçe, milletin dirliğine el atmadıkça Keltepe’de ilkokul değil, üniversite açmanın dahi faydalı olamayacağı kanaatindedir. Bu nedenle, Ankara’da Eğitim Müdürü’yle, Vali Yardımcısı’yla devamlı irtibat halindedir. İlk hedefi, Sıtmabükü’nün kurutulmasıdır. Bataklığın kurumasıyla en az bin dönüme varan bereketli bir toprak kazanılacaktır. Köylü ekmeğini topraktan çıkaracaktır.


Vali Yardımcısı’nın emriyle köye bir mühendis gönderilir ve “Sıtmabükü”nün durumu incelenir. Sonra bataklığın kurutulması için gerekli planlar hazırlanır ve ekskavatörle kanallar açılarak bataklık kurutulur. Yeraltındaki suyu tarımda kullanmak amacıyla kuyular vurulur. Eskişehir Şeker Fabrikası’ndan gelen görevlilerce köylü pancar ekimine teşvik edilir. Devlet çiftliğinde, köylüye ekim hakkında bilgiler verilir.


Toprak yavaş yavaş uyanmaktadır. Kahramanın çabalarıyla, köyün dışında otuzbin fidanlık bir koru yapılır. Bu dikimde köylü bizzat çalışır. Her aileye, kendine ait olacak ve istediği şekilde ekip dikebileceği araziler dağıtılır. Köylünün bilinçli şekilde ekim-dikim yapabilmesi için, köylüye Devlet Çiftliği’nde eğitim verilir. Köyde ayrıca hayvancılık da yapılır.

Toprak-Su İdaresince, Ekmeksizköy tepelerinin teraslaması yapılır. Bu tepelerde üzüm yetiştirilir. Teraslama yapılarak oluşturulan üzüm bağları, köylülerce İrem Bağları’na benzetilir.


Bu çalışmalar esnasında, eğitim-öğretim faaliyetleri de devam etmektedir. Köyün yetişkin çocuklarının eğitimi için, mektepte akşam kursu açılır. Gençlere askerlik döneminde sorun yaşamamaları amacıyla; okuma-yazma, sosyal bilgiler konuları gibi dersler verilir. Yaşlılar ve gençler için köy odaları kurulur. Bu odalarda küçük birer kütüphane de vardır.


Kahramanın Ankara’ya her gitmesinde ünü daha da artmaktadır. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Profesörüyle sıkı dost olur. Bir üniversite profesörünün, bir ilkokul öğretmeniyle muhabbeti; bilimsellikten ziyade iki ahbabın günlük işlerden konuşmasından ibarettir diye düşünülebilir. Fakat tarım profesörü, yazardan Keltepe’deki icraatlar hakkında bilgi alır, onunla görüş alışverişinde bulunur. Hatta öğrencilerinin bir ders mahiyetinde, köyde misafir edilmelerini ve yapılan çalışmaları görmelerini ister. “Türk Köyünde Demografik Hareketler” hakkında tez hazırlayan iki doçent köye misafir olur. Keltepe’deki faaliyetler, tez için önemli kaynak olur.


Ankara’dan; İmar Vekaletinden gelen mühendisler, Keltepe’nin yanındaki Keklikpınarı Ovası’nda bir “Örnek Köy” yapılacağı işini köylülere anlatır. Köylüye malzeme yardımı yapılacak, köylü kendi evini kendisi yapacaktır. Ayrıca, Ankara Valiliğinden yazara köyde yeni bir okulun yapılacağı müjdesi gelir. Hummalı bir çalışma başlar ve “Örnek Köy” yapılır. Ekmeksizköy’ün adı artık “Keklikpınarı”dır. Keltepe, diğer adıyla Ekmeksizköy, eski evleriyle, çamurlu yollarıyla, kıraç toprağıyla tanınan bir köydür. Fakat oluşturulan yeni köy, cennet bahçelerinden bir köşeye benzer.


Keklikpınarı’nda Pancar Ekicileri Kooperatifi, Hayvan Yetiştiricileri Kooperatifi, Donatım Kooperatifi, Köy Yapı Kooperatifi ve Bağcılık Kooperatifi kurulur. Bu kooperatifler, köylüye rüyasında bile göremeyeceği yatırım imkanları sağlar. Köylünün yetişemediği işler için işçi kiralamak, canlı üretim sermayesi olan iyi cins hayvan kadrosunu sağlamak gibi.

Keklikpınarı; etrafı setler, teraslar şeklinde bağlarla örtülü çepeçevre tepelerin ortasında yayılan bir vadide kurulur. Vadide bir gölcük vardır ve gölcüğün etrafı yeşil ormanla çevrilidir. Yollarla bölünen yerlerde parseller, bahçeler, ekim alanları vardır. Keklikpınarı, ortada camisi, kamu binaları, çarşısı ile köy meydanı olan ve hepsi de küçük bahçeler içinde bulunan beyaz badanalı, kırmızı kiremitli evleriyle şirin bir köydür. Bahçelerin arka taraflarına ahırcıklar, kümesler, ot-saman depoları ve köyün dışına büyük ahır, ağıl binaları inşa edilmiştir.


Artık köyde insanlar karınca gibi çalışmaktadır. Herkes en iyi bildiği işi yapar. Pancar üretilip şeker fabrikalarına satılmakta, sebze-meyve işleriyle uğraşanlar Malatya kaysısı, Amasya elması gibi ün salan karpuz yetiştirmekte, hayvancılıkla uğraşanlar ise elde edilen sütleri civar köylere, ilçeye hatta il merkezine satmaktadır. Keklikpınarı, diğer köylere örnek olacak şekilde, emin adımlarla gelişmektedir.


Kahramanın hayalleri gerçekleşmiştir artık. Ailesi olarak gördüğü Keklikpınarı, kendisi için ve en önemlisi de, devleti için üreten, çalışan bir köydür. Toprak uyanmıştır ve kendisine bir başak veren insana, o yedi başakla gelmektedir. Hiç usanmadan, yorulmadan…

Romanın Eğitimsel Öğeler Açısından İncelenmesi:

Araştırma, okul eğitiminin altı temel öğesi olan “Öğretmen”, “Öğrenci”, “Okul, Bina ve Araç-Gereçler”, “Eğitim Programları”, “Yönetici” ve “Çevre” unsurları göz önüne alınarak yapılmıştır.


I. ÖĞRETMEN
a) Kişisel Özellikler

* Romanın kahramanı, I. Dünya Savaşı sırasında okuldu bir romandan çok etkilenir. Bu romanda adı geçen kahramanın ne silahı, ne cephanesi vardır. O; Buda gibi, İsâ gibi, maddi silahları reddeden, yalnız imanına güvenen biridir. Hiç kimseye düşman değildir. Hiç kimseyi isyana çağırmamaktadır. Hiçbir dünya varlığı yoktur. Uyandırmaya koştuğu ülkelerde herkes sıcak odalarında yatarken, O, boş bir medrese hücresinde soğuktan titremektedir. Kapısı günün, gecenin her saatinde açıktır. O’nun bütün kuvveti, sevmek ve affetmekten ibarettir.


Romanın kahramanı, bu duyguları benimseyen bir öğretmendir. İlköğretim müfettişliğinden emekli olduktan sonra ilkokul öğretmenliği yaparken, yukarıda özellikleri anlatılan kahramanı örnek almıştır.


* Kahraman, idealist bir öğretmendir. Bu özelliği, şu şekilde açıklanır.


İnsanın gözüne hoş görünen köyler vardır. Sevilmese bile yadırganmaz. Ya bir tutam yeşillik, ya bir su izi gözleri okşar. Hiç olmazsa şurasında, burasında birkaç cam ışıldar. Bunlar bile yoksa, akşam saatleri evlerin bacalarından köyün damlarına mavimsi dumanlar yayılır. Bu dumanların altında köy evleri birbirine sokulmuş gibi görünürler. Bu evlerde bir takım insanların yaşadıkları, hayatın kaynaştığı düşünülür. Umutları, dertleri, inançları ile insanlar bir arada yaşar. Orada yaşayanlara karşı insanın içinde bir yakınlık uyanır. Uzak yollardan gelen yorgun insanlar, orada bazı köylülerce hiç olmazsa güler yüzle karşılanacaklarını umarlar. Serin bir dam altı, dinlenecek bir köşe bulmak hayal ederler.


Fakat kahraman köye geldiğinde ummadığı bir durumla karşılaşır. Köyün ıssız, terk edilmiş bir hali vardır. Köyde ne bir tutam ot, ne de bir su izi vardır. İnsanlar, yiyecek ekmeği bile zor bulmaktadır. Köyün uzaktan bile soğuk, kasvetli bir görünüşü vardır.

Bu olumsuzluklar onu yıldırmaz. Köye “öğretmen” olarak gelmiştir. “Eğitimin ancak toplumsal kalkınmayla sağlanabileceği, milletin dirliğine el atmadıkça köyde ilkokul değil, üniversite dahi kurmanın faydalı olamayacağı” kanaatindedir. Bu düşüncesi, onun bir dava adamı olduğunu gösterir.


* Kahraman, mücadeleci bir kişiliğe sahiptir.


Köylünün ekmeğini taştan çıkarabilmesi ve köyün gelişebilmesi için yapılması gereken ilk iş, “Sıtmabükü” denen bataklığın kurutulmasıdır. Böylece köylü için bin dönümlük tarım alanı ortaya çıkacaktır.

Kahraman, bataklığın kurutulması işini, üst düzey yönetici arkadaşlarıyla sık sık görüşür. Bu görüşmeler, sonunda meyvesini verir. Vali Yardımcısı’nın köye gönderdiği mühendisler, bataklığın kurutulması için çalışmalara başlar.


Fakat köylüler, kahramanın devletin bir memuru olduğunu zanneder. Devletle anlaştığını ve topraklarını ellerinden alacağının düşünmektedirler. Kahraman, bu asılsız söylentilere kulak asmaz. Köyün kalkınması için giriştiği mücadeleye devam eder.


* Kahraman, çok fedakar bir insandır.


Kahraman, evli ve torun sahibi bir insan olmasına rağmen, köye tek başına gelmiştir. Karısı ve çocukları Ankara’da, kendisi ise adı bile duyulmamış bir köydedir. Evini, karısını, çocuklarını çok özler. Şehirde yaşamaya alışkın olduğu için, köy yaşamına ayak uydurmak ona biraz zor gelir. Fakat amacı, ne pahasına olursa olsun öğretmenlik yaptığı köyün kalkınmasını sağlamaktır.


b) Mesleki Özellikler

Kahraman, devlet bürokrasisiyle iyi ilişkiler kurmak istemektedir. Köyün bağlı olduğu ilçeye sık sık gider. Buradaki hayırsever esnafla, Eğitim Memuru’yla, Kumandan’la devamlı irtibat halindedir. Ayrıca Ankara Eğitim Müdürü, Vali Yardımcısı sıkı dostudur. Bir ihtiyacı olduğu zaman, bu arkadaşlarına başvurur ve sıkıntısını giderir.


Öncelikle, ahır olarak kullanılan okulun onarılmasını sağlar. (Okulun onarılması, “Okul” bölümünde ayrıntılı olarak anlatılmıştır.) Ankara Maarif Müdürlüğü’nden okula sıra gönderilmesini ister. Maarif Müdürlüğü’nden yirmi dört adet sıra, raflı bir dolap ve küçük bir etajer gönderilir. Kumandan tarafından gönderilen yazı tahtası, iki masa ve iki sandalyeyi de sınıfa yerleştirerek, okulu eğitim-öğretim için elverişli hale getirir.


Okula yeni başlayacak çocukların sayısını öğrenmek amacıyla, köyde nüfus sayımı yapar. 54 evde, 295 kişi yaşamaktadır. Bu evlerde 7 yaşla 12 yaş arası 81 çocuk bulunur.

Sonra, mektep için “İlkokul Demirbaş Defteri” açar. Mektebin açılış tarihini belirler ve defterin ilk sayfasına yazar.


Daha sonra eşyanın adı, cinsi, numarası, giriş tarihi, bedeli gibi kayıtları gösteren sütunlar çizer. Polatlı’dan aldığı kazmayı, küreği, tırmığı sütunlara işler. Hizalarına “Armağan edilmiştir.” kaydını geçer. Kara tahta, iki masa ve iki sandalye de demirbaş defterinde yer alır. Bunları da “Teberru edilmiştir.” diye işler. Gerekli işlemleri yaptıktan sonra, belirtilen tarihte öğretime başlar.


Bölgenin gelişmesi için, Ankara’ya her gidişinde, “Sıtmabükü” denen bataklığın kurutulması işini Eğitim Müdürü’yle, Vali Yardımcısı’yla sık sık görüşür. Valiliğin köyde inceleme yapması için mühendis göndermesini ve bataklığın kurutulmasını sağlar. Bu olay, çevrenin kendisini öncü, lider kabul etmesine vesile olur.


Halk eğitimi ile ilgili görevlerini yapmak için, köyün yetişkin çocuklarına akşam kursu açar. Yaşlılara ve gençlere köy odaları kurar. Köyün genç kızlarına ve kadınlarına okuma-yazma ve dikiş-nakış kursu açar. (Bu çalışmalar, eğitim programı kısmında anlatılmıştır.)

Sıtmabükü’nün (bataklığın) kurumasıyla, köylünün tarımla uğraşması için bin dönüme varan bereketli bir toprak kazanılır. Kahraman, köylü-devlet ilişkilerinin gelişmesi için çaba gösterir. Köylünün bilinçli olarak ekim yapması için, bugünkü adıyla Devlet Üretme Çiftliği’nin köylüye teknik eğitim vermesini sağlar.


Kahraman; hem öğretmen, hem de bir yol gösterici olarak cemaate öncü olmuş, köyün kalkınmasını sağlamıştır.


II. ÖĞRENCİ

Romanın kahramanı olan öğretmen, her aileye 7-12 yaş arası çocuklarını belirtilen tarihte okula göndermelerini söyler. Okulun ilk günü 28 çocuk okula gelir. Bu sayı sonraki günlerde biraz daha artar.


Köydeki bataklık, köylüler için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Köylünün büyük bir kısmı, sıtmadan dolayı yatağa düşmektedir. Öğretmen, sıtmadan dolayı çocukların büyük bir kısmının hasta olduğunu ve okula gelemeyeceklerini zanneder. Fakat çocukların hepsi gayet sağlıklıdır. Anne-babalar, çocukları ellerinden geldiği kadar temiz giydirirler.


Çocuklar ilk günlerde okulu biraz yadırgarlar. Fakat öğretmenin güler yüzlülüğüyle, her öğrenciyle tek tek ilgilenmesiyle okula isteyerek gelirler.


Öğretmen okuldaki ilk dersinde, öğrencilerin hepsiyle teker teker tanışır. Anne ve babalarının adını-soyadını, ne iş yaptıklarını sorar. Yanlış söyleyen olursa düzeltir.


Köyün vekil imamı, kızlarla erkekleri ayrı ayrı oturtmaya çalışır. Fakat öğretmen, çocukları boy sırasına göre oturtuyormuş gibi yaparak karışık oturmalarını sağlar.


Yazı ve hesap derslerinde, kartonlardan harfler, rakamlar keser. Bir torba harfi, rakamı masanın üstüne dökerek, öğrencilerden bir rakamı bulmalarını, bir sayıyı ya da kelimeyi yazmalarını ister. Dersler oyun oynar gibi geçtiği için, çocuklar yazmayı ve okumayı hemen öğrenirler.


Öğretmen, okulda çocuklara marşlar, şarkılar öğretir. Bu şarkılardan bir tanesi örnek olarak gösterilebilir.


“Biz Sakarya çocukları,

Babalarımız bu toprağı kanlarıyla sulamış,

Biz alın terimizle sulayacağız,

Yarın,

Biz Sakarya çocukları...”


Öğretmenin çocuklara marşlar, şarkılar öğretmesindeki amacı; geçmişini, ecdadını bilen ve bu toprağı kendisine hediye etmek için canını ortaya koyan ecdadına en büyük hediyeyi, toplumsal kalkınmayla verebileceğinin bilincinde olan bir nesil yetiştirmektir.

Öğretmen; çocuklara, anne-babalarına ya da yakınlarına okuma-yazma öğretmelerini söyler. Bu davranışıyla, hem çocukların okuma-yazmayı çabuk öğrenmelerini sağlar, hem de ebeveynlerin okuma-yazmayı öğrenme isteklerini kamçılar.


III. OKUL, BİNA VE ARAÇ-GEREÇLER


Muhtar, köyün okulunu ahır olarak kullanmaktadır. Okul, iki gözlü bir yapıdır. Bir tarafı dershane olarak düşünülmüştür. Ona bitişik batı kısmı da genişçe bir odadır. Hem dershaneye, hem odaya birkaç basamak taş merdivenle çıkılır. Odaya girilirken ayrıca küçük bir hol vardır. Bu holün bahçe tarafına gelen duvarına küçük bir ocaklık da yapılmıştır.


Odaya saman doldurulmuştur. Odayla holün tavanı tahta döşelidir. Her taraftan davar, gübre kokuları gelmektedir. Ders odası toz toprak, örümcek ağları içindedir. Muhtar, kapı pencere boşluklarına çakılan tahtaları, odun parçalarını bile götürmüştür. Dökülmüş çamur sıvaları, kasvetli görünüşü, davar-gübre kokuları ile Ekmeksizköy’ün ilkokulu işte bu haldedir.


Sonra okul, öğretmenin öncülüğünde sıvanır. Önce içine çürük saman katılmış bir çamur astar geçirilir. Sonra ince bir cila sıvası vurulur. Duvarların ekleri, çukurları kaybolur. Duvarların yüzeyi düz, köşeleri keskindir. Merdivenler iyice yıkanır.


Okul sıvandıktan sonra badanası yapılır. Beyaz rengiyle köy içinde en güzel bina olur. Sonra, okulun toprak damını kiremit kaplı çatıya dönüştürmeye karar verilir. Komşu köylerden zahire karşılığında kavak getirtilir. Öğretmenin gayretleriyle, Toprak Mahsülleri Ofisi’nden 100 lira bedelle kiremit satın alınır. Keltepe köyü, 100 lirayı mahsul zamanında buğdayla öder.


IV. EĞİTİM PROGRAMLARI


Kahramana göre, eğitim bir bütündür. Toplumun canlı varlığına bilinçli, aktif bir müdahaledir. Konusu insandır. İnsanın kabiliyetlerini belirli bir yönde uyandırmak ve geliştirmek işidir. Eğitimin psiko-sosyal yönü bu cephesidir. Bu yönü, toplumun içinde bulunduğu şartlar ve toplumun içinde yaşadığı çağın istekleri emreder.


Bir eğitim, bir de eğitimin sosyal yönü vardır. Birincisi biraz soyut bir konudur. Bir teknik, bir sanattır. Sadece bir vasıtadır.


İkincisi ise dinamik bir unsurdur. İçinde yaşanılan şartların, içinde yaşadığımız çağın bir emridir. Toplumun ihtiyaçlarına ve çağın akışına ayak uydurma işidir.

Köy de bir toplumdur. Toplumun bir parçasıdır. Onun da kendi içinde yaşadığı şartları, çağın akışına uydurma çabası olacaktır. Bir vasıta olan eğitim, köyün insanına öyle aktif ve şuurlu bir müdahale şeklinde uygulanmalıdır ki, bu insanın uyuyan kabiliyetleri, çağdaş hayat temposuna ayak uyduracak şekilde uyandırılmalıdır. Yani vasıta, gaye ile tamamlanmalıdır. Gayesiz eğitim ölü bir düzendir.


Kahramana göre amaç, toplumun kalkınmasını gerçekleştirmektir. Bu sonuca varmak için, eğitim ile kalkınma faaliyetleri birlikte yürütülmelidir.

Bunlar:

1) Kalkınmayı gerçekleştirmek için, öncelikle çocukların eğitimine önem verilmelidir. (Çocukların eğitimi hakkındaki faaliyetler, “öğrenci” bölümünde öğrencilerle ilgili çalışmalarda anlatılmıştır.)

2) Kalkınmanın gerçekleşmesi için, köy insanının eğitilmesi gerekir.

Köyün yetişkin çocuklarının eğitimi için mektepte akşam kursu açar. Bu gençlerin çoğu ya da hepsi, köyün dışına hiç çıkmamıştır. Sosyal hayatın kurallarını bilmemektedirler. Askerlik yaparken, yeni insanlarla tanışacaklar, yeni yerler göreceklerdir. Gençlere, askerlik döneminde zorluk çekmemeleri ve iyi vatandaş olabilmeleri için kursta davranış kuralları ve devlet yönetimi ile ilgili bilgiler verir.


Eğitim sadece erkekler için değildir. Köyün yetişkin kızları için de bir kurs açar. Bu kursta okuma-yazma, dikiş-nakış, ev işi, el işlerine yönelik dersler verilir. Bu işi, bayanlarla iletişim kurmanın daha kolay olabileceği düşüncesiyle, köye yeni atanan bayan öğretmene yaptırır.

Yaşlılar ve gençler için, kitaplığı da bulunan bir “Köy Odası” kurar. Yaşlıları yalnızlıktan kurtarmak, gençleri de kontrol altında tutup eğitmek amacıyla, kendisi de yer yer katılıp eğitim yapar.


3) Kahraman, eğitimin tam manasıyla, milletin dirliğinin düzelmesiyle sağlanabileceği kanaatindedir. Ekmeksizköy (Keltepe), “Sıtmabükü” denen bataklığın verimli tarım topraklarını yutması sonucu yiyecek ekmeğini bile zor bulan bir köydür. Köyün bu halde olması, köyün kalkınması için en büyük engeldir.

4) Kahraman, Ankara’ya her gidişinde, bürokrat arkadaşlarıyla (Milli Eğitim Müdürü, Vali Yardımcısı) bu bataklığın kurutulması işini görüşür. Bu çalışmaları, sonunda meyvesini verir ve bataklığın kurutulması çalışmalarına başlanır.

5) Bataklığın kurutulmasıyla köylü için 1000 dönümlük tarım alanı meydana gelir. Tarımda sulama yapılması amacıyla kuyular vurdurulur.

6) Her aileye, ekim-dikim yapabileceği kadar toprak dağıtılır.

7) Kahraman, köye Eskişehir Pancar Fabrikası’ndan görevlilerin gelmesini ve köylüyü pancar ekimine teşvik etmelerini sağlar. Görevliler köylüye avans olarak şeker ve para bırakırlar. Köyün kalkınması için ilk adım atılır.

8) Kahraman, köylünün bilinçli olarak ekim-dikim yapabilmesi için Devlet Çiftliği’nden eğiticilerin gelmesini ve köylünün Devlet Çiftliği’ndeki ekim-dikim kursuna gitmesini sağlar.

9) Toprak yavaş yavaş uyanmaktadır. Kahraman ayrıca köyün dışına otuzbin fidanlık koru yapılmasına öncü olur. Bu fidanlık meydana gelirken yaşlı-genç, herkes çalışır. Herkes, bu harekete getirilen çarkın içindeki yerini ve önemini bilir.

10) Toprak-Su İdaresi’nce, Ekmeksizköy tepelerinin teraslaması yapılır. Teraslama sonucu ortaya çıkan topraklarda üzüm yetiştirilir.

11) Kahraman, Devlet Çiftliği’nden 40 adet büyükbaş hayvanın köye gönderilmesine ve köylü için yeni bir geçim kaynağının oluşmasına vesile olur.

12) Köyde işler bir saat gibi işlemeye başlar. Köye dışarıdan işçiler gelir. Köylü artık ekmeğini topraktan çıkarmaya başlar.

13) Kahraman, köylünün daha çok kazanması ve toplumun ekonomik yapısının planlı olarak geliştirilmesi için, köyde kooperatifler kurulmasının gerekli olduğunu görür. Bu düşüncesiyle köyde dört adet kooperatif kurulur.

Bunlar:

1) “Pancar Ekicileri Kooperatifi”, pancar kredilerini ve bazı tarım vasıtaları tedariki işini düzenleyecektir. İlk kurulan kooperatifin pancar ekicileri kooperatifi olması, kalkınmanın lokomotifi olarak “pancarın” görülmesindendir.

2) “Hayvan Yetiştiricileri ve Süt Üreticileri Kooperatifi”, köyde ahır hayvancılığını, iyi cins inekçiliği düzenleyecek, süthane kuracak ve satışları idare edecektir.

3) “Donatım Kooperatifi”, başta su motorları olmak üzere, tarım donatım araçlarını sağlayacak ve yeni parsellerde beton kuyuların yapılışını tek elden düzenleyecektir.

4) “Keklikpınarı Yapı Kooperatifi” de, Ekmeksizköy’ü yeniden kurmak amacıyla kurulur.


Kahraman, İmar Vekaleti’nce Keklikpınarı Ovasında “Örnek Köy” kurulmasına öncü olur. Bu köy, etrafı setler, teraslar şeklinde bağlarla örtülü çepeçevre tepelerin ortasında yayılan bir vadide kurulacaktır. Vadide bir gölcük, gölcüğün etrafı da yeşil ormanla çevrilecektir. Sonra yollarla bölünen yerlerde parseller, bahçeler, ekim alanları olacaktır. Üst tarafta; ortada camisi, kamu binaları, çarşısı ile köy meydanı olan ve hepsi de küçük bahçeler içinde bulunan beyaz badanalı, kırmızı kiremitli evleriyle bir köy kurulacaktır. Bahçelerin arka taraflarına ahırcıklar, kümesler, ot-saman depoları ve köyün dışına büyük ahır, ağıl binaları inşa edilecektir. Burası bir masal köyü ve adı da “KEKLİKPINARI KÖYÜ” olacaktır.


İmar Vekaleti’nden gelen mühendisler, köylüye proje hakkında bilgiler verir. Bazı illerde örnek köyler kurulmuştur fakat oralarda kimse oturmaz. Çünkü bu köyleri orada oturacak olanlar yapmamışlardır. Devletin ileri gelenlerinden bazıları birer örnek köy kurulmasını istemişler, temeller atılırken nutuklar söylemişlerdir. Köylüye de “Bunlar sizin malınız, on bin liralık ev beş bin liraya mal olacak, borcunuzu da on-yirmi senede taksitle ödeyeceksiniz!” demişlerdir. Fakat beş bin liraya mal olacak dedikleri ev, yirmi bin liraya mal olmuştur. Bu inşaatların hepsi boş kalır çünkü kimse eski yerini yurdunu bırakıp yeni inşaatlara geçmez.


Fakat mühendisler, burada kurulacak köyün, “Kendi evini kendin yap” prensibiyle oluşturulacağını söyler. Köylüye malzeme yardımı yapılır. Ustalar gönderilir. İşlerin asıl kontrolü Köy Yapı Kooperatifi’ne bırakılır. Kooperatife, yabancı işçi ve malzeme masrafı için kredi açılır.


Kış artık kendini hissettirmeye başlar. Pancar sökümü yapılır ve mahsul şeker fabrikasına gönderilir. Kahramana göre yapılması gereken en önemli iş, bir sonraki ekim mevsiminde ovadan en kazançlı şekilde faydalanmaktır. Ekilecek mahsul hem çok bereketli, hem kârlı, hem de rakipsiz olmalıdır.


Bunun için, kahramanın öncülüğünde Devlet Çiftliği’ne gidilerek toprak muayenesi yaptırılır. Sonraki yılda tarlaların büyük bir kısmına kavun, karpuz ekilmesine karar verilir. Eskişehir Şeker Teşkilatı’ndan tohum satın alınır.


Eskişehir Şeker Teşkilatı, köylünün sebzeciliği, bostancılığı bilinçli olarak yapabilmesi için köye bir bahçıvan gönderir. Bahçıvan işinin sanatkârıdır. Birkaç gün içinde köyün sevgilisi olur. Yeniçeri devşirmeye gelmiş devşirme ağası gibi her evi ziyaret eder. Her rastladığı kişiyle dost olur. Kimlerle iş yapacağını, kime yol göstereceğini belirlemeye çalışır.


Bahçıvanın heybesinde bir kısmı taze, bir kısmı yanık birçok gübre vardır. Köyde geniş bir çukur kazar ve alta yaş gübreleri döşer. Yaş gübrelerin üstüne elenmiş toprakla karıştırılmış yanmış gübreleri serer. Bunun üzerine de biber, patlıcan, domates, lahana tohumlarını serper. Üstünü tekrar topraklı yanık gübreyle örter. Alttan yaş gübrenin yanmasından fışkıracak sıcaklık, üstten güneşin ısısı ve su, bu tohumları çabucak uyandıracak ve yeşertecektir.


Bu fideler, vakti gelince ekilecek yerlere taşınıp Ekmeksizköy’de kavun, karpuz yetiştiriciliğine başlanacaktır.


Bahçıvanın heybesi kavun, kapuz çekirdekleri ile doludur. Bahçıvan köylüye, bu kadar kavun-karpuz tohumu ile Bulgaristan’da bir köyün geçimini sağladığını ve orada bağcılık, bostancılığın en önemli ve yüksek gelirli iş olduğunu, on dönüm karpuz tarlası olanın parmakla gösterildiğini söyler. Fakat böylesine verimli ve geniş topraklara sahip bir köyün bağcılık, bostancılıkla uğraşmada geç kaldığını ve kavun, karpuz yetiştirmenin pancar üretiminden daha karlı bir iş olduğunu söyleyerek köylüyü kavun, karpuz ekimine teşvik eder.


Bahçıvan hakikaten köyün ziraatçısı olur. Fideler yetişip de dikim başlayınca sebze, bostan işlerine giren bütün köylüye yol göstermek, yapılanları kontrol etmek, işçilere iş öğretmek ona düşer. Dışarılardan gelen işçilerden sebzecilik, bostancılık işlerinde çalışmış birkaç kişiyi yardımcı olarak seçer. Parselleri dolaşmak, yardımcılarını sağa sola göndermek, yanlış dikimleri tekrarlatmak, toprağı gübrelemek onun vazifesi olur.


Bahçıvan bu işleri yapmak için köylüden para talep etmez. Çünkü bahçıvanlığı zevk için yapar. Sadece yetişecek fideleri dağıtırken biraz para alır.


Bahçıvanın en çok değer verdiği şey tohumlardır. Çünkü insan, hayatını devam ettirebilmek için toprağa tohumu verir. Toprak da insana nimetlerini sunar. Bu yüzden, tek bir tohumun yerde süründüğünü ya da israf edildiğini görse kıyameti koparır.


Artık Ekmeksiz köylüler, hummalı bir çalışma içine girerler. Ovada işler yalnız gündüzleri değil, geceleri de devam eder. Kadınlar, kızlar, erkekler; domates, biber, patlıcan karıkları ve soğan, sarımsak tarlaları içinde sabahtan akşama kadar çalışırlar. Bu çalışmaların sonunda bol kazanç elde ederler. Kazanılan paralarla, roman kahramanının öncülüğünde, “Kendi evini kendin yap” fikriyle oluşturulacak “Örnek Köy”ün temelleri atılır. Temel atma töreninde kahraman, kazma-kürekle bizzat çalışır.


Dışarıdan işçiler getirtilir. İmar Vekaleti’nce gönderilen inşaat mühendislerinin önderliğinde “Örnek Köy” şekillenmeye başlar.


Kahraman, ayrıca bahçıvanın akşam kursunda yaşa bakmaksızın kadın erkek herkese bağcılık, bahçecilik gibi meslek kursları vermesini sağlar. Kursa pancar işleri, inekçilik, sütçülük için uzmanlar getirilir. Devlet Çiftliklerine, şirket işletmelerine, fidanlıklara küçük seyahatler düzenlenir. Kahraman böylece, mesleğin bilgi kısmı ile uygulama kısmını birlikte ele alır.

Bahçıvan, köyde yetiştirilen mahsulü tanıtmak ve civar köyleri sebzecilik, bostancılık işine teşvik etmek amacıyla bir şenlik düzenlenmesini ister. Bu fikir, kahramanın da hoşuna gider.


Ovada mahsul tamamen kalkmadan şenliğin yapılacağı gün kararlaştırılır. Bahçıvan, köyde bir göçmen fırını yapar. Bu fırında, köyde yetiştirilen sebzelerden yapılmış yemekler pişirecektir.


Sonra Ankara’dan, Polatlı’dan, Eskişehir’den birçok kişi ve civar köyler şenliğe davet edilir. Misafirlere bahçıvanın yaptığı yemekler, süt sitesinde yapılmış yoğurtlar, ovanın sebzelerinden yapılan salatalar ve hem çevrede, hem Ankara’da ün salan Ekmeksizköy karpuzlarından, kavunlarından ikram edilir.


Bu şenlik sayesinde, Ekmeksizköy ile civar köyler kaynaşırlar, sohbet ederler. Misafirlere, köyün sebze, kavun-karpuz tarlaları gezdirilir. Ekim-dikim işleri hakkında bilgi verilir.


Kahramanın öncülüğünde köyde “Bağcılık Kooperatifi” kurulur. Bahçıvan, bu kooperatifin başkanı seçilir. Toprak-Su İdaresi’nin teraslandırdığı yerlerde asma çubuklarının dikilişini artık “Bağcılık Kooperatifi” düzenler.


“Örnek Köy” inşaatında çalışmalar devam etmektedir. Projede belirtilen şekilde ana yollar planı içinde açılan sokaklarının etrafında köy evleri gittikçe belirmeye başlar. Kamu binalarıyla köy çarşısı artık açılmıştır. Eski köyün buraya göçmesi sağlanacak gibidir.


Örnek köy için yapılması gereken en önemli şey, köyün elektriklendirilmesidir. Ankara ilinin en büyük, en donatımlı, en vasıflı hayvanlarının barındıran inekhaneler bu köydedir ve bunlar devamlı bakım ister. Eğer başarılabilirse, sulama işlerinde de elektrik en ucuz ve verimli gücü teşkil edecektir.


Kahramanın gayretiyle, oluşturulan “Örnek Köy”e elektrik getirilir. Ona göre, elektrikle ışıklandırılan bir köyde insanlar daha güler yüzlüdür. Çünkü akşamla birlikte köyün üstüne çöken karanlık, bu köylerde yoktur. Elektrikle ışıtılan köy halkının günü daha uzundur. Onlara gece daha geç gelir. Zamanı daha iyi değerlendirirler.


Kahraman, Ankara’ya her gittiğinde ünü biraz daha artmaktadır. Yani Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Profesörü’yle sıkı dost olur.


Bir üniversite profesörünün, bir ilkokul öğretmeniyle muhabbeti, bilimsellikten ziyade iki ahbabın günlük şeylerden konuşmasından ibarettir diye düşünülebilir. Fakat Tarım Profesörü, kahramandan Ekmeksizköy’deki (Keltepe) faaliyetler hakkında bilgi alır, onunla görüş alışverişinde bulunur. Hatta öğrencilerinin bir ders mahiyetinde köyde misafir edilmelerini ve yapılan çalışmaları görmelerini ister. “Türk Köyünde Demografik Hareketler” hakkında tez hazırlayan iki doçent köye misafir olur. Keltepe’deki faaliyetler, tezleri için önemli kaynak olur.


Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı’ndan köye Amerikalı ve İngiliz misafirler gönderilir. Yabancı misafirlerin görevleri “köy eğitimi” üstünde incelemeler yapmaktır.

Ankara’da, bu yabancı misafirlere, kahramanın Ekmeksizköy’ü kalkındırmak için yaptığı çalışmalar anlatılır. Bu araştırmacıların amacı, dış yardımlarla bağlı oldukları milletlerarası teşekkülün himayesinde “Yatılı Bölge Okulları” kurmaktır. Bunun için yer, fikir ve usuller aramaktadırlar. Kahramandan kendilerine yardımcı olmasını ve okulu Keltepe (Ekmeksizköy) civarında kurmak istediklerini söylerler.


Kahramanın hayalleri gerçekleşmiştir artık. Ortada camisi, kamu binaları, çarşısı ile köy meydanı olan ve hepsi de küçük bahçeler içinde bulunan beyaz badanalı, kırmızı kiremitli evleriyle bir “Örnek Köy” kurulmuştur. Daha ilk geldiği akşam “Ben burada bir gün bile durmam, kaçarım” diye söylendiği kasvetli, tükenmiş Ekmeksizköy (Keltepe) yok olmuş, yerinde yeni bir koy doğmuştur. KEKLİKPINARI…


Ankara’dan Vali, Vali Yardımcısı, Eğitim Müdürü; Polatlı’dan Kaymakam yeni köyün açılış töreni için köye gelir. Bölgenin sivil, askeri görevlileri, köy idarecileri, civar köylerden gelen insanlar ve köylüler törende hazır bulunur.


Etrafını çimenlerin, çiçeklerin bezediği, madalyonun ortasında baştan başa mermerden yapılmış kaidesi ve bu kaide üstünde, yüzyıllarca sürecek hayatına göre yapılmış üst gövdesiyle köyün meydanına yapılan anıt, Türk Bayrağı’yla örtülmüştür. Kahraman, Vali’nin isteğiyle anıtı örten bayrağın kurdelesini keser. Üst gövdenin ortasında, dört köşe bir çerçeve içinde köyün ismi oyulmuştur. KEKLİKPINARI.


Tarlalarda, yollarda yeni ve kusursuz derecede uygar bir köy halini alan Keklikpınarı’nın sokaklarında, insanlar karıncalar gibi çalışmaktadır. Babalarının kanlarıyla suladıkları bu toprakları, insanlar şimdi alın terleriyle sulamaktadır.


V. YÖNETİCİ


Roman kahramanı, devlet bürokrasisiyle iyi ilişkiler kurar. Öğretmenlik yaptığı köyün bağlı olduğu Polatlı ilçesinin Eğitim Memuru, Ankara’ya her gitmesinde görüştüğü Eğitim Müdürü ve milli eğitimden sorumlu Vali Yardımcısı, kahramanın sıkı dostudur. Bu dostları, kahramanın gerek köyün ilkokulunun tamiri için yaptığı çalışmalarda, gerekse köylünün eğitiminin tam manasıyla gerçekleştirilebilmesi için köyün dirliğinin düzeltilmesi amacıyla yaptığı çalışmalarda hep arkasında olur.


Eğitim Memuru, kahramanı çevreyle iyi ilişkiler kurması için Polatlı esnafıyla, Garnizon Komutanı’yla tanıştırır. Eğitim Memuru, kahramanla hep irtibat halindedir. Örneğin, komutanın köyün ilkokulu için gönderdiği kapı, pencerelerin ve esnafın gönderdiği yardımların köye ulaştırılmasını sağlar.


Eğitim Müdürü, köyün ilkokulu için yirmi dört adet sıra, raflı bir dolap ve küçük bir etajer gönderir.


Mili Eğitimden Sorumlu Vali Yardımcısı, kahramanın milletin dirliğinin düzelmesi için yaptığı çalışmalarda en büyük yardımcısı olur. “Sıtmabükü” denen bataklığın kurutulması için köye mühendisler gönderir. Köylünün hem tarımla uğraşmasına imkan vermeyen, hem de köylünün sağlığı için ciddi bir tehlike oluşturan bataklığın kurutulmasına vesile olur.


İmar Vekaleti tarafından köyde bir “Örnek Köy” kurulması için projeler hazırlanır. Köylüye malzeme yardımı yapılır ve “Kendi evini kendin yap” prensibiyle kurulması kararlaştırılan “Örnek Köy” oluşturulur.


VI. ÇEVRE

Romanda adı geçen kişi ve kurumlar şu şekilde sıralanabilir.

1) Köyün imamı, eski tip bir Osmanlı hocasıdır. Eski İstanbul’un mahalle mescitlerinde görülen sakin, terbiyeli, efendi halli hocalardandır. Derli, toplu, görgülü bir insandır. Bilgisi belki kıt fakat her tipten insan ya da olay arasında kendini kullanmasını bilen, tecrübe sahibi bir insandır. Hastalığından ve yaşlılığından dolayı, imamlık görevini yapamamaktadır. Romanın kahramanının hep destekçisi olmuştur. Kahraman, köyün kalkınması için bir fikir aklına geldiğinde hemen imama koşar, onun tavsiyelerini alır. Örneğin; imam çok tecrübeli bir insan olduğu için, romanın kahramanına eğitimin milletin dirliğinin düzelmesiyle sağlanabileceğini söyleyerek yol göstermiştir.


2) Samanpazarlı Hafız, köyün vekil imamıdır. Köye gelmeden önce hayatını kahvehane köşelerinde veya kabadayılarla milleti haraca keserek geçiren bir serseridir. Sonra bir dostunun yardımıyla, polisten kurtulmak için Keltepe’ye vekil imam tayin edilir. Kahramanın köye geldiğinde tanıştığı ilk kişidir ve oda arkadaşıdır.


Hafız, sonraları, kahramanın gayretleriyle en iyi bildiği işi yapmaya karar verir. Kooperatifçiliği öğrenmek amacıyla şehre kursa gider. Döndüğünde nerede bir kooperatif kurma teşebbüsü olsa ona danışılır. Artık saygın bir insandır. Evlenip çoluk-çocuk sahibi olur.


3) Köyün muhtarı, kahramanın milletin kalkınması amacıyla yaptığı çalışmalardan hoşnut değildir. Ahır olarak kullanılan okulun elinden alınması zoruna gider. Muhtar önceleri öğretmeni maceracı görüp destek vermemesine rağmen, gerçekleşeceğine inanmadığı şeylerin tek tek meydana geldiğini görünce, köyün kalkınması için elinden geleni yapar.


4) Nurullah Öncü, köyün yeni imamıdır. Genç, uzun sakallı biridir. Her söylediği şeyin doğru olduğuna, doğruyu sadece kendisinin bildiğine inanmaktadır. Başkalarının görüşünü kabul etmez. Kendisini herkese “Selamet Öncüsü” diye tanıtmaktadır. Hayatı sadece camide vaaz vermekle geçmektedir. Köyün kalkınması için girişilen faaliyetlere hiç katılmaz. Hep ahireti düşünmektedir. Bilgisinin kendisine yeterli olduğunu, dünya işleri için uğraşmanın anlamsız olduğunu savunur.


Fakat, kahramanın gayretleriyle imam cami altındaki evinden taşınarak köyde bir eve yerleşir. Kendisi ve toplum için elinden gelen her işi yapmaya başlar. Önce, İngilizce öğrenmeye merak salar. Köye yeni atanan öğretmenden az buçuk konuşacak kadar İngilizce öğrenir. Sonra, Samanpazarlı Hafız’a, kooperatif defterlerinin tutulmasında yardımcı olur. İngilizce’yi o kadar ilerletir ki, kahramana radyodan dinlediği İngilizce haberleri tercüme etmeye başlar.


5) Çirmenli Mustafa Ağa, köyün bahçıvanıdır. Bir Bulgaristan göçmenidir. Gözlerinin içi gülen, çevresine rahatlık veren sevimli bir insandır. Sebzeden, bostandan, ağaçtan anladığı için, köyde bilinçli olarak bağcılık, bostancılık yapılması için elinden ne gelirse yapar. (Çirmenli Mustafa Ağa’nın yaptığı çalışmalar, “eğitim programı” kısmında ayrıntılı olarak anlatılmıştır.)


6) Süleyman Işık, köye atanan yeni öğretmendir. Uzunca boylu, zayıf, yirmi beş yaşlarında bir ilkokul öğretmenidir. Köy öğretmen okulu’nu bitirmiş, askerliğini doğu illerinde yapmış, iki yıl kadar da şurada burada çalışmıştır. Maarif Müdürü ona, Keltepe’ye gitmesini ve kahramanın yanında çalışmasını tavsiye eder. Bu teklifi hemen kabul eder ve Keltepe’ye tayini yapılır. Süleyman Işık, kahramanın en büyük yardımcısı olur. Kahramanın köyü kalkındırmak için yaptığı çalışmalarda, akşam kurslarının devam etmesinde ve okuldaki derslerin verilmesinde her zaman kahramanın yükünü hafifletir.


7) Polatlı ilçesinin garnizon komutanı, kahramanın sıkı dostudur. Komutan, köyün tamir edilen ilkokulu için bir çift kanatlı kapı, iki tek kanatlı kapı, beş büyük pencere, iki masa ve iki sandalye gönderir.


8) Kahraman, köyün bağlı olduğu ilçenin esnafıyla iyi ilişkiler kurar. Esnaf, kahramanı öyle sever ki, O’nun için göstermelik olarak bir veresiye defteri açılır. Kahraman istediği şeyleri alabilecek ve para sorun olmayacaktır. Bir tüccar, köyün ilkokulu için iki adet gemici feneri gönderir.


9) Toprak Mahsulleri Ofisi, köyün ilkokulunun toprak damını kiremit kaplı çatıya dönüştürmek için yapılan çalışmalarda, kahramanın isteğiyle köye kiremit gönderir. Ofis, kiremitleri düşük bir fiyata satar.


10) Devlet Çiftliği, köylünün bilinçli olarak ekim-dikim yapabilmesi için köye eğiticiler ve ayrıca, köylünün hayvancılıkla uğraşması için kırk adet büyükbaş hayvan gönderir.


11) Toprak-Su İdaresi, köyün tepelerinin teraslamasını yapar. Teraslama sonucu ortaya çıkan topraklarda köylüler üzüm yetiştirmeye başlar.


12) Eskişehir Şeker Teşkilatı, köylünün sebzecilik, bostancılıkla uğraşması için köylüye tohum verir. Ayrıca, köylünün sebzeciliği, bostancılığı bilinçli olarak yapabilmesi için köylüye rehber olacak bir bahçıvan gönderir.

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..