Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '09

 
Kategori
Futbol
 

Trabzonspor analizi..

Trabzonspor analizi..
 

Sadri Şener


Trabzonspor doğru yönetiliyor. Kurdukları kadro kağıt üzerinde şampiyonluğa en yakın kadro. N.K.'da Trabzonspor şampiyon olur.

Song artık seçenekli!

Küçük birkaç eksik dışında her şey tamam. Geçen sezonu kaybettiren iki maç Konya, Denizli maçlarıydı; oynanan oyunun kısırlığı bu maçlar için haberciydi. Kısır futbola rağmen TS'lu oyuncular, savunmada ve hücumda bireysel hataları daha az yapsa şampiyon olabilirlerdi. G.Ünal'ın önde, Song'un arkada kaçırdıkları iki yenilgi doğurdu; öne yeni oyuncu almak masraflı olabilirdi, savunmaya da takviye gerekiyordu: Egemen savaşçı olduğu için iyi savunmacı görüntüsü verse de yeterli değil; ama hedef Türkiye içi olduğu için Egemen idare edebilir. Song, sadece istihbarat teşkilatlarının elinde bulunan nüfus bilgileri gereğince, yine sezonun sonuna doğru açılabilir! Yeni hocanın Giray’ı da kullanıyor olması bu konuda bir avantaj; Song düşerse arkası dolu diyebiliriz; yani eksikliği giderilmemiş olan yer, çok da eksik değil. Çok iyi bir vurucu yok ama çok iyi bir vurucu kimsede yok; bu eksik de pek eksik sayılmaz. Esas olan, oynanan oyundaki kısırlığın giderilmesi..

Yanal sirayet!

Yanal’ın gönderilmesi kararı doğruydu; takım tepetaklaktı. Aksi takdirde TS, ikinciliği kıl payı kaçıran değil, beşinciliğe sevinen GS konumunda olurdu. Bunun açıklaması çeşitli şekillerde yapılabilir: Yanal’ın antrenman yöntemiyle açıklanıyor, bence yanlış. Yanal, yapı olarak paniğe kapılmaya müsait biri. Milli Takım hocasıyken, takım Danimarka maçında bir penaltı kazandı. Kamera onu gösterdi, panik içindeydi; sanırım ondaki panik oyuncuya sirayet ediyor. Terim GS’den ayrılıp Lucescu geldiğinde GS’nin kadrosu Şükür haricinde aynı olduğu halde Terim zamanındaki tempolu, baskılı oyunu oynayamaması anlaşılamamış, sonunda takımın oyunundaki bu değişiklik Şükür’ün önde rakibi tokatlıyor olmasına bağlanmıştı; teknik direktörün karakteri takıma sirayet eder. Lucescu sağlamcı hocadır. GS onun yönetiminde sağlamcı olmuştur; takımın zihnini hocanın zihni şekillendiriyor. Lucescu Barca’ya gitse Barca’da değişir, sağlamcı olur; sonuç alır ama Barca gibi oynamadan. Yanal’ın paniklemeye müsait yapısı onun takımlarını dirençli kılmıyor; küçük bir mikrop takımı hasta edebiliyor. Fiziki düşüş bence esas değil; öyle olsaydı, Yanal gidince takımları “dinç görüntü” vermezdi.

Yanal anlayışında “orta” yok: ya çok riskli oynuyor, ya çok garanti. TS’a geldiğinde “ya yine riskli oynarsa” tereddütleri vardı, belki de bundan olacak, sezon boyunca tam tersini yapmıştı. Ligin ilk maçı olan Ankaraspor maçı buna örnek: rakip otuz küsürde on kişi kalmış yarı sahasından çıkamıyor; Yanal, takımı hiçbir üretkenlik gösterememesine karşın, on kişi kalmış rakibe karşı savunmacı bir oyuncuyu-mesela Hüseyin- çıkarmaya cesaret edemedi. Selçuk’un yetmişinci dakikadan sonra, otuz metreden gelen golüyle maç kırıldı. Sadece “belirli bir anlayışın” etkisinde hareket ettiği için (ya hep risk, ya hiç risk), aksi bir durumda “pozisyon değiştiremiyor”; bozuk pozisyon da, tepetaklak düşüşlere zemin hazırlıyor.

Ceyhun artık var!

TS’un üretken olamamasının nedeni çift santrafor- çift defansif orta saha ile oynamasıydı; aslında bağlantı sağlayabilecek oyuncular vardı ama çıkartılan kadro ve oyun anlayışı oyuncuların yaratıcı olmasına engeldi. mesela Collman, Yanal gidince daha etkili oldu. Yanal'ın oyununda, "santrafor" Umut, sol açıkta görevlendirildiği için, sol çizgi Collman'a kalıyordu; tahtada değil ama sahada; bu, oyuncuyu sınırlıyordu. Oyunun merkezinde ise Selçuk, Hüseyin yer alıyordu; yani merkezin hücum sorumluluğu tek kişideydi(Selçuk). Ahmet Özen(ya da Özkan Sümer) basit olanı yaptı: savunmacılardan birini çıkardı, hücumculardan birini ekledi. Collman içe kaydı; bu, “içteki ihtiyacı” karşıladı.. Selçuk'un ve bölgesinin üzerine binen yük de, hücum sorumluluğunu paylaşacağı biri gelince hafifledi. Yanal gidince, bu bölgede oynatılan Ceyhun çok verimli oldu; Ceyhun, Yanal döneminde "yoktu".

Yanal, Hüseyin yerine Collman’ı içte bir kez olsun kullanmadı; bu tek değişiklik TS’yi daha üretken kılabilirdi; yeni hoca Collman’ı içte kullanıyor, bence daha verimli olacağı bölge burası. Selçuk, bu yıl daha formda olacak, artık yalnız değil. Milli Takım'a bile yükselebilir. Aslında çoktan yükselmeliydi(ilk onbire). Yedeklerde iyi: Zafer Yelen ve Engin Baytar bu bölge için iyi seçenekler. Djikuzu, Hüseyin'den yetenekli; seçeneği Ceyhun. Ceyhun içte ve stoper olarak da kullanılabilir, güçlü bir yedeği olması Djikuzu gibi yetenekli ama “gevşeme” potansiyeli olan birini daha katı tutacaktır; ya da Djikuzu gibi bir yedeği olması Ceyhun'u. Santrafor olarak bir kişinin oynayacağı yerde iki kişi var: Gökhan, Umut. G.Ünal'ın zaman zaman yaptığı özel vuruşları ayırırsak, bu oyuncuların etkili vuruşları yok ama rakip santraforlarla kıyaslandığında TS, bu bölgede zayıf değil. Serkan gibi yönlü bir oyuncu var. orta sahaya bir seçenek daha. Yanal’ın GB’nde içte kendini göstermiş ve FB'ye transfer yapmıştı. Savunmada zaman zaman aksasa da yararlı oyuncu. Sol bekte Cale bence geçen sezon, mevkisinde ülkenin en iyisiydi. Yanal’ı bu özelliğinden ötürü kutlamak lazım; kendini tanıyıp, teknik direktörlükten çok transfer komitelerine başkanlık yapsa daha çok kazanır; Holosko’yu da o getirmişti. yedek sol savunmacı Ferhat FB ve GS bekleri kadar yarar sağlayabilir; ama maliyeti nedeniyle sıradan transfer. Dışta da seçenek bolluğu var. Alanzinho, Barış, Yatara, Engin Baytar dörtlüsünden ikisi oynayacak; ki bu oyuncuların hepsi her iki çizgide de oynayabilir.. Bir de Gökdeniz olsaydı, tadından yenmezdi. Dikkat edilmesi gereken bir husus var: Yattara ile Alanzinho'nun birlikte oynatılmaması gerekiyor. Sivas hezimetinin altında Yanal'ın bu değişimi! yatıyordu: "hiç riskten hep riske" geçiş.

Selçuk bir Gerard olabilir

Sol açık almak istiyorlar; alınırsa Engin Baytar iç pozisyonunda seçenek olur. Baytar'ın, mevkisinde bir seçenek olması, vazgeçilmez oyuncu olmaması verimini artırır; haddini bilerek oynar. Bol seçenek ve kalitede benzerlik, oyuncuların rekabeti ve kendilerini formda tutması açısından önemli. Broos, takıma en uygun dizilişi bulmuş. Takıma uygun diziliş demek, takımın en iyi oyuncularına uygun diziliş demek: Yattara, Collman, Selçuk için ideal diziliş 4-3-3. Selçuk’dan bir Gerard çıkartabilecek bir diziliş. Rakamların küçümsendiği oluyor. "4-3-3 şeklinde dizilen Somalinyitspor, 3-5-2 şeklinde dizilen Barca’yı yener" anlayışına varan bir rakamcılık küçümsenebilir; ama bu rakamlar bir saha içi anlayışını yansıtıyor. Bir rakamın değişmesi iki oyuncuyu(iki bölgeyi) daha aktif kılabiliyor; bu durumu sadece dizilmeyle sınırlamamak lazım. Takım doğru dizilir yanlış oynar veya yanlış dizilir doğru oynar; etkili oyun, etkenlerin hepsinin hesaba katılmasıyla mümkün..

Broos'un mesafesi "gerçek"

Kalecisi, lig için yeterli; zaman zaman hatalı goller yiyeceği kesin ama sezonun bütününde taraftarın şikayet edeceğini sanmıyorum. Eğer, ikinci takımlar arası lig düzenlense TS şampiyon olur; bence TS’un en büyük avantajı bu. Dört büyükler, bu sezon ilk onbirleriyle değil yedekleriyle birbirinden ayrılacak. İki kaliteli takım çıkartabilecek genişlikte ve yedek kalmayı sorun etmeyecek oyunculardan oluşan bir kadro; bu, takımın kalite ve disiplin eşiğini yüksekte tutacaktır. Kadronun bir kusuru var: gösterişli oyuncusu az; teknik direktör işini ciddi yapıyor. Dün bir bugün iki takımı tanıdı, oyuncuları doğru kullanıyor, egosu olan biri izlenimi vermedi. Oyuncularla mesafeli bir hoca olduğu izlenimi edindim. Eğer sezon içinde, olası kriz durumlarında ortaya bir defo çıkmazsa, Broos yararlı olacak gibi görünüyor.

Kadrosunun rakiplerinden çok geride olduğu söylenen TS’nin kadrosuyla rakiplerinin kadrosunu ana hatlarıyla ölçelim:

Kaleler: Sylva, Rüştü, Volkan, Franco...................................................................denge

Sağ bekler:Serkan Balcı, Rıdvan, Gökhan, Sabri.................................................. denge

Stoperler: Egemen-Song, Ferrari-Sivok, Önder-Bilica, Servet-Zan.......................... denge

Sol bekler: Cale, Köybaşı, Carlos, Balta............................................................... FB geride

Sağ açıklar: Yatara, Holosko, Deivid, Keita........................................................... denge

Sol açıklar: (?)Alanzinho, ?(Yusuf), Santos, Kewell................................................. olası denge

Merkez Savunmacılar: Djikuzu, Fink, Baroni, Topal................................................ FB geride

Merkez Hücumcular: Selçuk-Collman, Tello-Ernst, Emre- Alex, Elano-Barış(Arda)..... denge

Santraforlar: Gökhan, Nobre, Guiza, Baros............................................................denge

Teknik Direktörler: Broos, Denizli, Daum, Rijkaard.................................................GS geride olabilir

Başkanlar: Sadri Şener, Yıldırım Demirören, Aziz Yıldırım, Adnan Polat.....................TS önde

*Sistemleri ve oyun anlayışları birebir örtüşmüyor; bu nedenle “kabaca” değerlendirildiğinde: kalecilerde denge var. Sağ beklerde denge var, stoperlerde denge var, sol beklerde FB geride, sağ açıklarda denge var, sol açıklarda denge var, merkez savunmacılarda FB geride, merkez hücumcularda denge var, santraforlarda denge var, yedek kadrolar TS-BJK bir, teknik direktörler GS geride olabilir (idealist hoca oynatmak istediği ile meşgulken, bu, sonuçları zayıflatabilir), yönetimler TS önde. TS ligin kağıt üzerindeki favorisi. TS'u, BJK'tan daha favori kılan takım içi dengelerin gözetilmiş olması, GS'den daha favori kılan ise kalitenin mevkiler arasında dağılmış olması. FB'den favori kılan ise daha sert olması.

Şener iyi başkan

Yönetim, takım içi dengelerin bir ayrıntıdan çok daha öte olduğunun farkında. Fatih Tekke transferi ile gösteriş yapabilirlerdi, maliyeti de yüksek değildi; takım içi dengeleri düşündüler. Bir oyuncuya talip olduklarında, onu ne olursa olsun alma peşinde değiller; koşullarını ortaya koyuyorlar, “uyarsa” alıyorlar. “Ben seni istemiyorum” diyen oyuncuların peşinde aylarca koşmuyorlar ya da “bir oyuncu almış olmak için” gerekirse alamadıkları o oyuncunun tanımadıkları takım arkadaşını ciddi paralar ödeyerek transfer etmeye çalışmıyorlar. Zafer Yelen’i geçen sene almak istediler, kulübü zorluk çıkartınca vazgeçtiler, bu yıl aldılar. İdari tek yanlışları Yanal’ı gönderdiklerinde, bunu Trabzon halkının isteği gibi gösterip, bu kararı vermeye mecbur oldukları izlenimi vermeye; dolayısıyla kararın sorumluluğundan kaçmaya çalışmalarıydı.

Sanılıyor ki üç büyüklerin parası TS’dan çok, bu nedenle çok para harcıyorlar; üç büyüklerin parası değil borcu çok. Onların yönetimleri, kulüplerini değil kendilerini “sevdikleri” için har vurup harman savuruyorlar; savurdukları paralar da daha sonra çoluklarının çocuklarının parası oluveriyor; daha güvenilir bir yatırım aracı yok. TS’un yöneticileri de borç bulup savurmayı bilir; borç alacak adam/banka bulamadıysa kendine borçlandırır; ama arada "küçük" bir fark var: kendilerine gerçekten saygı duyuyorlar ve bu yüzden yönettiklerine değer veriyorlar.

Yöneticileri tarafından "sevilen" tek büyük kulüp olan TS'un, sezon sonunda bu sevginin karşılığını alacağını düşünüyorum.

futbolteknik@hotmail.com

 
Kayıt tarihi
: 05.03.09
 
 

Felsefe okudum. İnsan denilen sürüye hakikatini hissettirmeye seviyorum. Araba ile kıyafet ile kendi..