Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

21 Nisan '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Troya (Truva)

Troya (Truva)
 

Sultans Of The Dans adıyla bir dans gösterisi seyretmiştik yıllar önce; ayakta çok yoğun alkışlayarak iki kere tekrarlatılan oyunlar vardı o gösteride. Aynı beğeniyle dünyayı bile dolaştı hiç ilgi kaybına uğramadan. Mustafa Erdoğan, Yılmaz Erdoğan'ın abisi olma sıfatının çok yukarılarına çıktı ülke genelinde.

Aynı heyecanla oturduk, orta sırada görüş mesafesi net olan yerlerimize. Üzgünüm ama ben aynı yoğun dans anlatımını bulamadım Troya'nın ilk bölümünde. Birinci bölümün sonlarına doğru güzel olmasına rağmen bu mu derken toplu, canlı, rengarenk yapılan dans yeniden canlandırdı seyirciyi. Sanırım (Arada konuşulanları dinledim) seyredenler aynı duyguları paylaşıyorlardı bizimle. İkinci bölüm çok daha güzel ve çekiciydi neyseki. Efsaneyi, yılların tiyatro oyuncusu İstemi Betil seslendirmiş, ses seçimi mükemmeldi. Çetin Tekindor da bu işi başarıyla tamamlardı diye düşündüm birden nedense.

Yüzyılları kapsayan süreç içinde Çanakkale yöresine ve Anadolu'ya yerleşen insan topuluklarını anlatan bir efsanede neden oryantal dansı kullanıldığını anlamadım. Oryantal Arap kültüründen gelme, tarihte o bölgede hiç Araplar yerleşti mi? Araştırmak lazım ama harika bir güzellikte uyum içinde tamamlandı dans gösterisi. Ama galiba oryantal her zaman bizim toplumumuzun içindeydi niye şaşırıyorsam.

Havada çelik iplerle dans eden dansçılar, sahne zeminindeki deliklerden topraktan çıkar gibi uyanan iskelet kostümlü insanların bütünlüğü, kısacık süreler için bile hiç bir masraftan kaçılmayan sahne dekorları, hepsi birbirinden daha fazla güzel olan köstümlerle birlikte muhteşemdi.

Savaşları anlatan danslar coşkulu ve profesyonelceydi. Dansçıların at üzerlerinde gider halleriyle seyretmek keyif verdi. Yaşarken hiçbir gösteride aklıma gelmeyen babam, dans eden Amazon kadınlara eşlik eden tulum çalmaya başladığında içimden hızla bir özlem acısıyla geçti kavurarak. Garip ve anlatımsız bir duygu bu. Gözlerimin önünde bir harman yerinde tulumla horon oynayan ailem geçti.

Perdenin açılmasından kapanma noktasına kadar ciddi bir disiplin, inanılmaz bir emek, bütünlük, zeka, çaba, rahat hareketlilik, uyum, memnuniyet görünüyordu dansçıların yüzlerinde. Nerden gördün hepsini demeyin hemen. Bakıldığında tüm renk ve şekilleri görmeye çalışmam sayesinde aşağı yukarı tüm dansçıların suratlarında mutluluk gördüm. Hatta kızlardan bir alkışlanırken sevinç çığlıkları atıyordu gülerek. İlginç tiplerden oluşuyorlardı kesinlikle.

Seçilen müzikler, müzik kalitesi, kareografi (bana yeterli gelmemesine rağmen), kostümler, dekorlarıyla saygı uyandıran bir gösteri. Türk Bayrağıyla kapanan perde ve yoğun bir ayakta alkışla biten gösteri gerçekten seyredilmeye değerdi.

Sanatın görselliğinin en güzel örneklerini seyretmek keyiflidir her zaman hele değerliyse daha da güzel. Gerçek sanata bakarken çıplaklık asla görülmüyor zaten bütüne bakılıyor. Sanat mı derseniz, sanat derim hiç düşünmeden.

Üç dansçının ayaklarına taktıkları aletle kanguru gibi zıplamalarıysa yoğun bir ilgi gördü. Hava atmak gibi olmasın ama fırsat ve bilet bulabilirseniz mutlaka seyredin derim. Teşekkürler ettim eşime beni götürdüğü için. O da bana teşekkür etti yerimden sahneye fırlamadığım için.
 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..