Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '11

 
Kategori
Siyaset
 

Tunus’ta ne oluyor

Tunus’ta ne oluyor
 

Tunus


Dünyanın geri kalmış ülkelerinde ordusuyla, polisiyle iyi beslenen ve üst tabakası tamamiyle elde tutulan veya tutulduğu varsayılan vurucu güç var. Bu vurucu güç aslında hiç bir zaman komşu ülkelere karşı kullanılmak için beslenmiyor. Daha çok kendi halkının gözünü korkutmak için besleniyor 

Silahlı kuvvetlerin güçlü olması, halkın gözünü korkutuyor, söylemek istediklerini hiçbir zaman demokratik yoldan ifade edemiyor, korkuyor. Zaten ağzını açsa yanı başında her zaman hazır ve nazır duran sivil polisler, konuşan şahsı yaka paça karakola götürmekte gayet mahirler. İnsanlar açık açık nasıl konuşsunlar; yönetimi nasıl şikayet etsinler. Yakınmak, sesini çıkarmak imkansız gibi bir şey… 

Durum şu : 

1.Halk korkuyor. Sesini çıkaramıyor. Çıkardığı anda hop içeri atılıyor. 

2. Barış içinde bazı şeyleri açıklamak istese; başta Anayasa olmak üzere belli başlı yasalar sanki yaşayan yurttaşlara özgürlük vermek için değil, her hareketini yasaklamak, engellemek için çıkartılmışlar. Bu yasalarla bireylerin ağzını oynatmasına imkan yok. Hemen içeri atılırlar. Bir daha ortada görünmeleri çok zordur. 

3.Milliyetçilik duygularıyla bireyler öylesine bağlanıyorlar ki, devlet, hükümet, iktidar, muhalefet hakkında bir kuşku geliştirmek, kuşku duymak hakkına zinhar sahip değiller. Her şey trampet seslerinin gürültüsünde kayboluyor. Kişiler caddelerde asker potinlerinin rap rap seslerini duyuyor. Polisin copunu görüyor, titriyor. 

4. Millet uyutuluyor. Bir sürü yalanlar ve saklanan pis olaylar ; gösterilmeyen manzaraları millet gözünün ucuyla görüyor, seziyor ama “sineye atıyor…” Bunlar birikiyor… Ne yapsın? İsyan mı etsin. 

Bu noktada Çin’de tankların karşısına tek başına çıkıp direnen genç geliyor aklıma. Bu bir kahramanlıktır. Ama o kadar kahramanı hiçbir yerde bulamazsınız. İnsanlar , susup beklerler, susup beklerler… Belli bir noktaya kadar. Ondan sonra milletin canına yetiyor. Aptal, sömürücü, yalancı bir yönetime karşı harekete geçiyor. Ve Tunus’taki gibi alt üst ediyor. Aynı şeyler Kazakistan’da da yaşanmıştı. Hatırlarsınız. 

Halk bir tiran rejimi her ne bahasına olursa olsun yıkmak istiyor. Aslında bir devrim oluyor ama… Çoğu kez o devrimin alt yapısı olmadığı için; spontane bir olay olduğu için.. Devlet yönetimi yine “Devrilen Politikacılar” gibi kişilerin eline düşüyor. Belki de daha da fenasına… Bazı halkların kaderi kötü. Çünkü halk bilinçsiz. Çünkü yönetimleri kötü. Yiyici, yalancı, milletin parasını çarçur eden, akılsız yönetimler. 

İşte zalim devletlerin halkları böyle yaşıyor; baştaki tiranlar da elde silah tetikde ne olacağını bekliyorlar. Tunus gibi daha çok devletler yıkılır ve yeniden yapılanır. Allah akıl versin, direniş gücü versin, ve vizyon versin. Yoksa ne yapılırsa yapılsın, ne kadar isyan edilirse edilsin, sonuç teslimiyettir. En iyisi demokratik yoldan beğenilmeyen iktidarların indirilmesidir ama geri kalmış ülkelerde bu da mümkün değil. Buralarda kütleler tutucu, ve tutuculuğa geniş ölçüde taviz veriliyor; bu yüzden bu ülkeler karanlıkta yol almaya çalışıyorlar. Kolay kolay itiraz edemiyorlar. Başına gelenlerin nedenlerini tahlil edemiyorlar. 

Eskiler bu durumda ne derlermiş : “Bırak sarhoşu yıkılana kadar gitsin…” Ama sarhoş kim, yolunu kaybetmiş halk kütleleri mi; yoksa çeşitli yalanlar , gizemler içinde saklanan iktidarlar mı ? Bu belli değil… Şimdilik işte, idare ediyorlar. Ama töresiz yönetimlerin bulunduğu ülkelerde işler hiç belli olmaz, her şey bir anda alt üst olur. Bu işlerin matematiğini açıklamak kolay değildir. Herkes yolundadır; her şey mükemmel gibidir tuzu kurulara , sonra akıl almaz şeyler olabilir… Ne demiş şair… 

“Göz yumma güneşten, ne kadar nuru kararsa
Sönmez ebedi, her gecenin bir gündüzü vardır.”  

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..