Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '13

 
Kategori
Futurizm
 

Turizm

Sevgili Blog yazar ve okurları, değerli dostum, benim nazarımda Ordinaryus Prof. Hüsnü Gümüş'ün katkıları ile turizm.yazarları.com adresinde yer verilen, Turizm konulu bir yazımı
aşağıda sunuyorum. Zaman ayırma fırsatı olan sevgili blog yazar ve okurlarının, duygu ve düşüncelerimi paylaşmasından mutluluk duyacağımı saygıyla arz ederim.

TURİZM
 
Turizm'de amaç, umudun, merak ve arayışın, sevgi, güven, hoşgörü ve sıcaklık ortamının, hoşluktan rehavete erdiği ve doyumun zirveye ulaştığı bir sonsuzluk düzlemi olmalıdır, diye hayal etmişimdir hep.
 
Kırık kalplerin, kopmuş ilişkilerin, acıların ardından açılan yeni bir umut kapısında, onarılmış,  yeniden hayat bulmuş heyecan dolu bir ruh haliyle ülkesine ve yuvasına dönen turisti, uğurlarken, bir dostundan, bir yakınından ayrılmanın üzüntüsünü ve geçen zamanda özlemini hatırlatıyor ve yaşatıyorsak, ne mutlu bizlere.
 
Tarihi eser zenginlikleri yanısıra, çeşitli medeniyetlerin hala hissedilen kokusunun ve ruhunun yaşadığı ülkemizde, hayranlık ve sevinçle hergününü büyülenmiş bir tatminle yaşayan turisti, bu rüyadan uyandırmadan uğurlamayı, gelir sağlamanın ötesinde, manevi ve sevgi bağı oluşturmanın, gururu ve huzuru olarak değerlendiriyorsak, akıl, erdemle el ele hedefe kilitlenmiştir.
 
Hangi dine mensup olursa olsun, göğe yükselen minarelerden yansıyan, vecde getiren ezan sesi yanısıra, kiliselerin çan seslerinin bir koro oluşturduğu her ortamda, Yüce Allah'ın varlığının hatırlatıldığı, bir hoşgörü ve ortak ruhani birliğin yaşandığı köy, kasaba ve şehirlerimizde, okumamışının ve en eğitimlisinin, bakış, görüş ve kabülü, hep aynı seviyede algılanıyorsa, bu sahadaki bütün prüzler bertaraf edilmiş demektir.
 
Bu felsefi yaklaşımın, ateistler üzerinde dahi olumlu, düşündürücü ve yönverici bir etki yaratabileceğine ilişkin tasarı ve varsayımları, gerçek bahçelerinde solmayan güller gibi tasavvur ediyorum.
 
Yabancı dil bilmeyen bir insanın dahi, gönül diliyle, dost yüreği ile turiste elini uzatması, iletişimin başlamasına, yardım ve çözüme katkı oluşturan,  ışıl ışıl göz kamaştıran, devasa bir tasavvur kümesi gibi, dönüp duruyor boşlukta.
 
Temizlik ve güven ortamının oluşturulması şüphe yok ki, turisti memnun etmenin yegane şartıdır. Turistin yararlanacağı her alanın görmek ve bulmak istediğimiz bir temizlik ortamına kavuşturulduğuna, gün be gün tanık olmak, içimizde bir hoşluk yaratıyor.
 
Bilmediği, tanımadığı bir ülkeye panik ve tedirginlik içinde gelen turiste, bütün bu düşüncelerin öğütülmüş anlayışı yanısıra, bir de kendi diliyle hizmet sunmak, nasıl bir memnuniyet yaratacaktır, düşünün bir kere. Tüm turistik yörelerimizde, birkaç dil bilen, hizmet kalitesini ve seviyesini öğrenmiş eğitimli bir ordu ile, bu hizmeti sürdürmenin kalıcı ve büyük kazanç getirici bir boyutu bulunduğunu kabullenmemek mümkün değildir.
 
Berrak mavi denizlerimizin pırıl pırıl suları, cennet bahçeleri kadar temiz kumsallarımızın turistin gönlünde oluşturacağı coşkuyu tahmin edebiliyor musunuz?
 
Taciz ve tecavüze uğrayan bir turistin ülkemiz hakkında oluşturacağı kötü propogandayı düşündükçe, yüreğiniz buz keser. Bu bağlamda kamuoyunun acımasız bir eleştiriyle tepki göstermesini, onları durdurmak yolunda yasalarımızın en ağır cezalarla mücehhez hale getirilmesini talep etmek, hiç de acımasızlık olarak nitelendirilmemelidir.
 
Evinize gelmiş bir misafiri taciz etmeniz sözkonusu olamayacağı cihetle, bu terbiye ve değerlendirme, çocuklarımıza eğitimin her aşamasında aşılanmalı, ailelerin, bu anlayışı, yapıcı bir töre ışığı gibi benimsemesi, ortak tavır ve hedefimiz olmalıdır. Bunun yanısıra, uykusuz ve yorgun bir şekilde, araç kullanarak, turistlerin meydana gelen kazalar sonucunda, yaralanmaları ve hayatlarını kaybetmelerine sebebiyet veren şoför ve şirket sahiplerine ceza verilirken acımasızca davranmak, Turizme yapılan ihaneti önleme doğrultusundaki, ayrı bir hamle olarak görülmelidir.
 
Akşam güneşinin batışında grubu seyretmenin, mehtaplı bir gecede hayale dalmanın coşkusu, romantik bir müzik eşliğinde tamamlanıyorsa, duygular hatıralar sayfasına kalemle nakşedilmiş, fotoğraflar beyinlere ve yüreklere kazınmıştır.
 
İstanbul'un yedi tepesinin altında bir iskelede ayaklarını denize sarkıtmış bir turistin parmaklarını yalayan dalgalar, bir taraftan burada yaşamış kaç medeniyetin (Helen-Roma-Bizans- Osmanlı) ordularının dörtnala koşan atlarının kişneyiş ve nal seslerini anımsatarak, tarihi yaşatıyorsa, ardından gelen bir dalganın yelesinde, Roma'lı rakkaselerin kıvrak dansları arasında, sütunlar arasından ulaşan "lir sesleri" ve Osmanlı'nun büyülü ney sesleri şifa getiren bir iksir gibi tasavvur edilmektedir.
 
Yabancı turistlerin, ellerinde içki kadehleri ile, sahilde bir ateşin etrafında gitarları eşliğinde "bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek" şarkısını icra eden gençlere, anlamına erişemese dahi,  müziğin ritmine kendilerini kaptırmış, bozuk bir lehçe ile katılımlarını, sevinçle izlerken, bu güzel tablonun kalıcılığı için adeta dua ederek, yüksek sesle, coşku ile, "ÖMÜR BOYU SÜRECEK" diyorum.
 
 Refik Başdere, 5 Aralık 2010- Frankfurt
 

 
Toplam blog
: 44
: 533
Kayıt tarihi
: 30.12.12
 
 

1947 yılında Erzurum'da doğdu. Başak burcundadır. Eğitimini  Ankara'da sürdürdü. DTCF Alman Filol..