Türk olmaktan korkan Türk ülkesi…

 Güya burası Türkiye Cumhuriyeti.

Belki bir zamanlar Türkiye Cumhuriyeti idi. Şimdi ise bu ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olmasından ürküyorlar, korkuyorlar , istemiyorlar… Bunun içn  (T.C.) ibarelerini levhalardan, resimlerden her yerden kazımaya çalışıyorlar.

“Ne mutlu Türküm” demek yasak. Veya onların deyimiyle doğru değil. Bu laf da her yerden siliniyor. Sökülüyor. Peki neyiz biz?

Yoksa, Gürcü müyüz; Rum Pontus tohumu muyuz, Arap mıyız? Neyiz biz?

Yazıklar olsun bunlara ve bunların peşinden gidenlere.

Ama yavaş yavaş  bazıları… “Elim kırılsaydı da bunlara oy vermeseydim…” diyebiliyor.

Bazıları da ,”Olmaz bu kadar …” diyerek itiraz etmeye başladılar.

Artık her şey bitti. Gençlerin namusu, bekareti ve vicdanı ile oynuyorlar.

Adeta ailelerine diyorlar ki: “Kızlarını okutma… Okutursan işte böyle olur…!”

Yazık, günah… Daha yeni yeni genç kızlarımız okumaya alışıyordu. Ellerinden gelen gayretlerle ; kim bilir ne zorluklarla liseyi bitirip, üniversiteye devam etmek istiyorlardı…

Şimdi  heveslerini kırıyorlar; korkutuyorlar. Neredeyse, bulunca ayaklarını da kıracaklar…

Devlet gençlerin namus bekçisi öyle mi? Kim yapacak o namus bekçiliğini? Polisler mi, yoksa Valiler mi?

Valiler işe şimdiden koyuldular  ve istedikleri evleri, apartmanları kilitlemeye, kapatmaya başladılar. Yakında buldukları gençlerin bacaklarını kırma zamanı da yakındır.. Ondan sonra da , zina diye , taşa tutmak (recm) devri gelecektir.

Dini doğma diye, her şeyden kadınlara kızlara işkenceyi anlıyorlar.

Kadınlar kızlar kapansınlar,
Erkeklerle tokalaşmasınlar,
Okumasınlar (Ne lüzum var..!)
Araba kullanmasınlar…
Çalışmasınlar…

Eee..Ne yapsınlar! Evlerinin kadını olsunlar , en aşağı 4 çocuk doğurup onları yakındaki savaşa hazırlasınlar…

Kadınlara biçilen paye bu: Ev kadını… evin kadını. Kadın eğer, kocasına yardım edemiyorsa, çalışamıyorsa; eve para getiremiyorsa… Bu zor günlerde bir ev nasıl döner. Dünya gibi faturalar yağmur gibi yağıyor. Vergiler çığ gibi; Bankalardan alınan krediler bir türlü ödenemiyor. Bir de üstüne üstlük… KADIN Çalışmasın. Ne yapsın? Başını bağlasın, evinde otursun, dört çocuk doğursun ve sesini kessin.

Bu hangi zamanın anlayışı. Kafalarının içinde sakat bir dünya anlayışı var. Yavaş yavaş onu gerçekleştirip, Türkiye’yi Arabistan’a , İran’a filan benzetmek istiyorlar… Bazılarına bakacak olursa; bu da yetmez… Afganistan gibi olmalıyız. Kadınlar da öyle giyinmeli… Okumamalı, filan.

Ve bizim millet bunları isteyen , arzu eden insanları destekliyorlar; oy veriyorlar… Güle oynaya onların peşinden gidiyorlar.

Hey millet nereye gittiğimizin farkında mısınız?

Haydi yolunuz açık olsun…

Ben sizin gittiğiniz yere gitmiyorum. Nerede miyim? Ben hala Atatürk’ün:

“Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.”

“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!” sözlerinin peşindeyim.

Ve Büyük Atatürk kadınlar için ne doğru, ne ileriyi gören sözler söylemiştir.

Ben Atatürk’le beraberim… Onu inanıyorum; onunla birlikte yürüyorum. İnanmayanlar nereye giderlerse gitsinler.

Ama çok iyi biliyorum ki, onların gittikleri yol çıkmaz sokaktır. Kadınları ezerek, hakaret ederek, harcıyarak bir yere varılmaz. Kadınlara yardımcı olamıyorsak, hiç olmazsa saygı gösterelim. İşte o kadar.