Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '17

 
Kategori
Dünya
 

Türkiye, küresel güçlerle yeni dünya düzeni için savaşıyor

Türkiye, küresel güçlerle yeni dünya düzeni için savaşıyor
 

YENİ TÜRKİYE YENİ DÜNYA


Çivinin başı koptu. İzmler dönemi tarihin tozlu raflarına doğru marş marş. Dünya ideolojilerini kaybetti. Herkes eski gen ve kimliklerine rücu ediyor. Kültür, eğitim, inançlar, anlamlar, kavramlar, kimlikler değerler, ideolojiler yerle yeksan olmaya doğru hızlanıyor.

Kurumların adı sanı kayboldu. Bir Astana Zirvesi, Birleşmiş Milletlerin işini daha çabuk, etkin ve pratik olarak görebilmektedir. Batı’da bu icraatı gözlemci göndererek takip etmektedir. Sanırım bu süreçleri nasıl boşa çıkartırız sorusuna cevap aramaktadırlar. NATO kendi müttefikine operasyon çekerek bölgede hâkimiyet kurmayı hedeflemektedir. FED, Türkiye’ye para veremediği gibi Türkiye’den borç almaktadır. İngiltere AB’den çıkıyor. Ülkelerin bazı eyaletleri bağımsızlıklarını istiyorlar.

Son nokta küreselleşmeydi, olmadı. Bize iyi bir şey diye yutturdular ama tam manasıyla gerçekleşseydi, Asya’nın hali duman olurdu. Ötekileştirmenin olduğu yerde küreselleşmenin olması mümkün değildir. Sermaye, para, insan ve bilgi dolaşacak ama berikilere dolaşacak. Ötekilerde elindeki avucundakilerden olacak. Birine İnternet kanalları başka yayın yapacak, başka bilgi taşıyacak ötekine başka taşıyacak. Birileri elinde çantası dünyayı turlayacak, havalimanı kapısına kadar gelen öteki o kapıdan bir adım dışarı attırılmayacak. Lakin iş üst düzey eğitimli Suriyeli, Hindistanlı, Pakistanlıya gelince kabullenilecek, buyur edilecek. Bunların medeniyetten anladıkları ve anlamlandırdıkları işte bu kadar bir değerdir. Bu bana ne getirin hesabından başka bir şey değildir.

Bu emperyalistlerin anladığı ve taptığı bir tek şey varsa o da güçtür. İşte onların her şeyi bu güçtür. Bu gücü çıkar ve amaçları için ötekine karşı kullanmaktan bir nebze olsun çekinmezler. Batışın eşiğinde olan bu güçler kendilerini kurtarmak için doğuya hücum etmektedirler. Kurtuluşu gene Haçlı Seferlerinde buldular. Güçlerini kullanmaya, toksitlerini bırakıp maddi değerleri sırtlanıp götürmeye geliyorlar.

Yeni düzen, yeni kurallar, şuan ki ve yeni güçlerin testi için savaşılacak bir döneme girdik. İşin başındayız ve çatışma temposu zamanla giderek şiddetlenecektir. Nerede ne kadar gücün var ve bunu nereye kadar sürdürebilirsin? Sahip olduğun alana hâkimiyet gücün nedir? Her şeyin güç olduğu bir döneme girdik.

Türkiye, PKK’yı içeride bitirmesiyle mücadeleyi Irak ve İran’ın Kuzeyine yıktı. Kendi topraklarını temizleyerek savaşı kendi ülkesinin içinde kabul etmediğini gösterdi. Öte yandan Millî Savunma Sanayimiz büyük projelere imza attı ve atmaktadır. Keşke bu askeri silah sistemlerinin üretilmesine bundan yirmi sene önce el atmış olsaydık. Şu an savaşın içerisindeyiz ve ABD sınırımıza kadar gelmiş olmasına rağmen bizim ise birçok projemiz bitmiş değil. Bazı projelerimizin 2023’den sonra bitecek.

Hava Savunma Sistemi alımı bir hikâye konusu oldu. NATO kendi haricinde başka bir ülkeden alım yapılmasının NATO Standartlarına uyum konusunda sorun oluşturacağını iddia ediyor. Aynı zamanda NATO diğer ülkelerden alım konusunu da sorun yapmaktadır. Durum böyleyken, ABD’de kendi PATROIT Sistemini vermek istememektedir. NATO böylelikle, NATO dışından alamazsın, bizde vermiyoruz diyor. Ezcümle, NATO bize sizin Hava Savunma Sisteminiz olmasın diyor. Neden böyle söylüyor? Kendisi gelecekte ondan böyle söylüyor. Biz size gelirken sizin gök kubbeniz açık olsun ve bize sorun teşkil etmesin. Pekâlâ, neden uzun zamandır bizim yeterli, etkili, yerli veya yabancı bir Hava Savunma Sistemimiz yoktu? Bu durum belki de en az otuz yılın sorundur. Bizim gök kubbemizin savunmasız olduğu, açık olduğu hiç mi kimsenin aklına gelmemiştir? Yoksa bıçak kemiğe dayanınca mı? Eksikliği hissedilmiştir? Kimse kafasını kaldırıp gökyüzüne bakmamış mıdır? Tam bir araştırma tez mevzusu.

İşin en kötü yönü ise bu savaşlarda kullanılacak olan Kimyasal Biyolojik ve Nükleer (KBRN)/(NBC) Silahların kullanımı olacaktır. Bu silahların kullanılacak olması; asker ve sivil insan kayıplarının çok fazla olmasına neden olacaktır. Hali hazırda, ülkemizde böyle bir savaşa karşı özellikle sivillere yönelik yeterli teçhizat, eğitim, sağlık imkân ve kabiliyetleri tam manasıyla hazır değildir. Acili olarak bu konudaki eksiklikler ve aksaklıklar giderilmelidir.

Türkiye, Batının kendisi hakkındaki düşüncelerini çok iyi tahlil etmektedir. Türk kamuoyunun, gerek Avrupa gerek AB ve gerekse ABD hakkında eskiye oranla olumlu bir düşünceye sahip olduğunu söyleyemeyiz. Türkiye şuan için yönünü doğuya çevirdi diyememektedir ama gözünü doğuya çevirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu gözlemlerin neticelerini yakın süze zarfında alacağımız kanaatindeyim. Doğuyla bir işbirliği çatısı oluşturmak, coğrafyamıza da ilgi göstermek, politikalar üretmek zorundayız.

Bana sorarsanız; Türkiye başarıyla yürüttüğü Astana zirvesiyle bölgesel bir güç olduğunun beratını almıştır. Şimdi elde edilen bu gücün sürekliliğinin sağlanmasıyla pekiştirilmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir. On beş senedir hayal ettiğim Türkiye’nin bölgesel bir güç olması hayalimin gerçeğe dönüştüğünü görüyorum. Sanırım ki; mevcudiyetini kabul ettiğim bu yaşamakta olduğumuz 3.Dünya Savaşının bitiminde Türkiye bölgesel bir güç olarak tanınacak. Bu savaştan sonra, Türkiye kaybeden Avrupa’nın yerine küresel bir güç olma yolunda hızla ilerleyecektir. Hayat boşluk kabul etmez. Bırakılan bir boşluk bir şekilde doldurulur. Biz buraların eski hamisiyiz. Herkesten daha iyi biliriz. Bu sebeple de, boşlukları doldurmakta sıkıntı çekmeyiz. Bizden başkası da bu coğrafyada bir boşluk dolduramaz. Doldurmaya çalışanların akıbetleri de ortadadır.

Türkiye’yi bölmeye çalışanlar ve bölmek için de gelecek olanlardan daha iyi bir hamilik görevi üslenir ve icra ederiz. Türkiye bu son yaşanan süreçlerde birçok kritik eşiği geçmiştir. Geçmemiz gereken birkaç eşik ve operasyon daha var sanırım. Allah’ın izniyle onları da geçersek müreffeh bir Türkiye’nin önü açılacaktır. Batının istemediği ve olmasın diye de çok çaba sarf ettiği Cumhurbaşkanlık Sistemi de atlatıldı. Bu Türkiye’ye bir dinamizm katacaktır.

Bölgesel bir güç olarak, hem ülkemiz hem de bölgemiz için sorumluluklarımız artmıştır. Hem bölgesel, hem de küresel aktörlerle oyun kurmalı ve oynamalıyız. Bunların yanında bölgedeki ülkeler için; kültür, savunma, teknoloji, finans, yatırım, enerji ve yönelim konularında politikalar üretmeliyiz. Bölgemizin çekim alanı olmalıyız. Bu tür konularda öncü ve geliştirici olmalıyız.

Türkiye, cephe ülkesi olmaktan, NATO tanımlamaları çerçevesinde verilen görevleri icra etme lüksünden uzaklaşmış, ayakları üzerinde durmayı öğrenmiştir. Özgün plan, strateji üretim ve politika üretmekteyiz, daha da bunu pekiştireceğiz. Artık İleri zamanlı vizyon, misyon, hedef ve alt hedeflerimizi oluşturarak bunlara göre strateji ve taktikler geliştirmekteyiz. Bekle bakalım NATO ne diyecek, bekle bakalım AB ne diyecek dönemi bitmiştir.  Artık kendin pişir kendin ye dönemi başlamıştır. Eskiden otonom alanları olanlarda artık bu beklentilerinin üstüne bir bardak buzlu su içsinler. Hem demokrasi hem de otonom alanda kendilerine ortam yapma devlet içinde devlet olma dönemi sona ermiştir. Amerika’nın çocuklarının, NATO’dan emir gelince darbe yapma dönemi sona ermiştir.

Uyanın Arkadaşlar, Üsküdar’da Sabah Oldu.

Erken kalkın da şu doğan yeni güne bir merhaba deyin. Hak var hukuk var. Yok, güneş gözünüzü aldıysa perdeleri çekin, oturun aşağıya. Sizin döneminizde buraya kadarmış.

En Derin Saygılarımla…

 
Toplam blog
: 72
: 918
Kayıt tarihi
: 29.06.08
 
 

1971 İzmir doğumluyum. Strateji, Taktik Felsefe, İşletme, Liderlik, Kalite Güvence Sistemleri, El..