Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '08

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye-AB ilişkileri ve siyaset meydanı

Türkiye-AB ilişkileri ve siyaset meydanı
 

Türkiye-AB İlişkileri üzerine...


Dün akşam Show TV'de yayınlanan ''Siyaset Meydanı'' programına katılacak isimleri duyduğumda heyecanlanmıştım: Prof. Dr. Erol Manisalı, Prof. Dr. Eser Karakaş, ATO Başkanı Sinan Aygün, gazeteci Yiğit Bulut, TÜSİAD temsilcisi Bahadır Kaleağası ve AB parlamenteri Vural Öger. Seviyeli ve bilgilendirici bir program olmasını beklerken çok yanılmışız, profesörler haricinde kalan katılımcılar seviyeyi fazlasıyla düşürdüler ve kimin neyi savunduğunu pek anlayamadık.

Avrupa Birliği Dışilişkiler Komisyonu üyesi Vural Öger'den başlayalım. Vural Öger, Türk kültürüne ne kadar uzak kaldığını sergiledi. Kendisini daha önce izlememiştim, iyi ki de izlememişim. Avrupa Parlamentosu'nda Almanya'yı temsil eden Vural Öger katılımcıları hiç ciddiye almayarak kendi kendine birşeyler anlattı, kimsenin inandığını da zannetmiyorum. Vural Öger'e göre Avrupa Birliği, Türkiye'ye karşı tamamen samimidir ve tamamen gereklerini yapmaktadır. Frankfurt'taki bir fuarda dört gün boyunca Türkiye'yi bölen ''Kürdistan'' haritasının yayınlanması Almanya'nın sorumluluğunda değildir. Kendisinin sözleriyle aktaralım; ''Bununla Almanya'yı suçlayamazsınız, bununla Avrupa Birliği'ne karşı çıkamazsınız.'' Vural Bey, haksız olduğunu o kadar görüyordu ki açıktan mantıksız konuşmaya başladı. Frankfurt'taki fuarda kimi suçlayacağız acaba? Amerika Birleşik Devletleri mi sorumlu oradan? Vural Bey'in bir başka gafı da şu şekildeydi: ''Ben Avrupa Birliği'ni temsil etmiyorum, Vural Öger'i temsil ediyorum.'' Bu nasıl bir zihniyettir acaba? Ben dünyanın neresine gidersem gideyim Türkiye'yi temsil etmeyecek miyim? Vural Öger'in bir başka mantıksız açıklaması: ''Ben Almanya'nın temsilcisi olarak orada bulunuyorum ama herkes bilir ki ben Türkiye'nin çıkarlarının yanındayım.'' Bu açıklama üzerine yorum yapmıyorum, kendisini mantıksızlığıyla başbaşa bırakıyorum.

Vural Öger'e göre Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye çifte standartla yaklaştığını düşünenler ''yanlış bilgi'' ile hareket ediyorlar. Oysa ki, 17 Aralık 2004 Brüksel Zirvesi'nde müzakerelere başlanma kararı verilirken ''Türkiye bütün ödevlerini yerine getirdikten sonra tam üyelik Avrupa Birliği'nin hazmetmesine kalır.'' deniyor. 2006'da yayınlanan İlerleme Raporu'na göre ''Türkiye, ''Ermeni Soykırımı''nı kabul etmek zorundadır.'' 12 Temmuz 2005 Ek Protokolü'ne göre ''Güney Kıbrıs, Kıbrıs'ın tek temsilcisidir ve Türkiye kabul etmek zorundadır.'' Başka kanıtlar sunmamıza gerek olmadığına inanıyorum...

''AB yanlıları'' tarafında bulunan TÜSİAD Brüksel Temsilcisi Bahadır Kaleağası, daha tecrübeli olduğu için daha akılcı olmasını beklediğimiz Vural Öger'den çok daha yerinde ve akıllıca konuştu. Bahadır Kaleağası, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye çifte standart uyguladığını reddetmedi ve Türkiye'nin ödevinin daha akılcı dış politika yürüterek Avrupa Birliği'ne ''çıkarları doğrultusunda'' üye olması gerektiğini belirtti. Kaleağası'nı eleştireceğimiz nokta ise ''Tam üyelik için belirli bir tarih verilemez.'' söylemi idi. Oysa ki verilir ve müzakerelerin başında belirtilir. 2003'de Güney Kıbrıs ile müzakereler başlarken tam olarak 1 Mayıs 2005'te tam üyelik sözü verilmişti ve bu yüzden Kıbrıs Sorunu alelacele çözülmeye çalışılmış, başarısız olunmuştu. Aynı şekilde, Bulgaristan ve Romanya'nın 2007'de tam üye olacağını da müzakereler başlarken biliyorduk. Kaleağası'na göre 2014-16 arasında Türkiye tam üye olacak. Eski Başbakan Tansu Çiller'e göre ise 1998'de tam üye olmamız gerekiyordu. 2014-16 ise Avrupa Birliği raporlarında yer almıyor, en erken 2014'te üye olabileceğimiz tahmin ediliyor. Avrupa Birliği bu konuda kararlı olsa idi x/x/x şeklinde bir tarih verebilirdi. Daha önemlisi ise ''hazmetme kapasitesi'' diye bir madde konmazdı, son üyeleri kenara bırakalım İspanya, İngiltere gibi büyük ülkeler için bu madde konuldu mu? Hayır...

Vural Öger'e göre Avrupa Birliği'ne karşı çıkılırken söylenen her gerçek yalandır, hamasettir, ajitasyondur. Vural Öger'in Siyaset Meydanı'na katılması AB Komisyonu Başkanı'nın TBMM'ndeki konuşmasıyla aynı gün oluyor, bunların hepsi tesadüf müdür? Vural Öger'le Barroso arasındaki farkı da açıkça görüyoruz: Vural Öger konuşmalarıyla çok kötü bir politikacı tablosu çizmiştir, Avrupa Birliği'nde sözde Türkiye çıkarlarını bu insan savunuyorsa, vah ülkem vah...

 
Toplam blog
: 641
: 316
Kayıt tarihi
: 16.12.07
 
 

Bir uluslararası ilişkiler öğrencisinin gözünden dünya ve bonusu olarak da futbol... ..