Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '07

 
Kategori
Haber
 

Türkiye Amerika'da nasıl tanıtılmaz?

On beş yılını ABD'de geçirmiş ve lobi faaliyetlerinde bulunmuş bir kişi olarak ABD'de Türkiye'nin nasıl tanıtılacağını ne kadar öğrendim bilemem ama, nasıl tanıtılmayacağını iyi öğrendiğimi zannederek bu konuda yazmaya karar verdim. Bu kararı da Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün son gezisine birkaç futbol takımı ekibi kadar milletvekilinin katılacağını duyduğum zaman aldım.

Sayın milletvekillerinin gideceğini duyduğum zaman ilk reaksiyonum: "Eyvah, bu işin olabileceği varsa, bu hareketle onu olmaz hale getirecekler!" dedim içimden. Zira, amerikalı kendisine dikte edilmesinden hiç hoşlanmaz. Aşırı bireysel amerikan toplumunda bir arkadaşınızdan birşey isteyecek olsanız, örneğin sinemaya gitmek gibi basit birşeyi bile sizin arzunu dikte edecek "Haydi sinemaya gidelim!" şeklinde değil "Birlikte sinemaya gitmeye ne dersin?" şeklinde ifade ederek sorarsınız. Böylece gitmeyi siz arzu ettiğiniz halde onun fikrini alıyor olursunuz. Sayın milletvekilleri eğer Washington'da Türk tezinin ne kadar haklı olduğunu anlatma çabasına düşerlerse -ki bu konuyu belki bir ikisi hariç zerre kadar bilmediklerine kalıbımı basarım-, bu saatten sonra sadece reaksiyon alabilirlerdi. Ki nitekim, Dışişleri de durumun bu olduğuna karar verip mehteran ekibi gibi görünecek bu baskını engelledi.

Amerikalının bir diğer özelliği mağdurun yanında olmayı sevmesidir. Bizim ulusumuzun da bir özelliği olan bu durum, ermenilerin ve rumların işine çok yaramış ve bu iki etnik grup bu durumu son damlasına kadar sağmıştır. Oysa Türkiye bu durumu sadece seyretmiştir. 70li ve 80li yıllarda öğrenciyken ve daha sonra 90lı yıllarda hep Türk misyonları ile temas kurarak yardım istediğimizde aldığımız cevap, bir tanesi kelime kelime aklımdadır, "Kardeşim siz okumanıza bakın. Size mi kaldı devleti kurtarmak!" olmuştu. O nedenle, amerikada kimseyi küçümseyerek -bundan kasıt ermeni ve rumlardır- davanızı anlatamazsınız. Zaman zaman gelen heyetlerin tek yaptığı da biz öğrencileri rehber olarak kullanıp, çarşı pazar talanıydı. Belki bazı vatansever memurlara haksızlık yaparak verilebilecek özet budur.

Türkiye Cumhuriyeti şimdi "Bad-el harab-ül Basra!" konumunda, o zamanlar öğrencilerle ve orada yerleşmiş Türklerle başarabileceği işi şimdi Dışişleri Bakanı'na ve Genelkurmay Başkanı'na havale etmek zorunda kalmıştır. Bu da Amerika nezdinde kabul edilebilecek bir durum değildir ve daha ters reaksiyon yapacaktır. Ermeni yasa tasarısının onaylanmamasının tek şansı Türkiye'nin elindeki stratejik kozlardır: örneğin, İncirlik gibi. Aksi takdirde bu tür ziyaretler aksi tesir uyandırır. Hora gemisi ile ilgili olayların yaşandığı yıllarda öğrenci harçlığımızı birbirine katıp ziyarete gittiğimiz bir senatör, "Ben ilk defa bir Türk görüyorum; o da bir öğrenci. Halbuki rumlar her ay ziyarete gelirler. Sizin devletinizi temsil edecek öğrenciden başka kimseniz yok mu?" deyip içinde bulunduğumuz durumu acı bir şekilde bağrımıza saplamıştı.

Eğer ciddi bir lobi faaliyeti yapılmak isteniyorsa, bazı özel kuruluşlara yüz milyonlarca dolar akıtmak yerine, bunun onda biri ABD'deki Türk derneklerine, üniversitelere ve sivil toplum ötgütlerine destek verilmelidir. Türkiye'nin kültür bayrağının dalgalanmadığı hiçbir yerde, siyasi tezlerinin destek bulması mümkün değildir. Bir amerikalının bir zamanlar bana söylediği gibi: "Ben her hafta sonu ailemle ucuz ve kaliteli yemek için Yunan lokantasına gidiyorum. Peki Türkler nasıl bir millet? Ben onlar tek bir yemeğini bile bilmiyorum!"

 
Toplam blog
: 14
: 3754
Kayıt tarihi
: 29.06.06
 
 

1953 Trabzon doğumluyum. TED Ankara Koleji (1971), ODTÜ Makina Müh (1976) lisans, University of New ..